Inventory translate Turkish
1,606 parallel translation
- David! [Amy] Why don't you show me the inventory, huh?
Elimizdekileri neden göstermiyorsun?
Inventory number 72-17-99.
Demirbaş numarası 72-17-99.
We went through the inventory of assets and didn't find any record of this company.
Varlık listesinin tamamını taradık ancak böyle bir şirketle ilgili hiçbir bilgi bulamadık.
If you took some of your inventory, Frank, and you sold it wholesale...
Diyelim ki Frank, malının bir kısmını toptan sattın ve...
No doubt losing sleep over our somewhat top-heavy inventory.
Muhtemelen ağır envanterlerimiz yüzünden uykusuz kalıyordur.
It's my understanding that specifics as to the inventory and the purchase terms are explicitly set forth in this letter.
Anladığım kadarıyla envanter detayları ve alışverişin şartları bu mektupta açıkça ortaya konuluyor.
- As is the nature of this inventory?
Bu envanterin içeriğini de bilmiyorsunuz.
Location of the inventory list.
Envanter listesine bak.
Assets based on real estate Network, software, inventory, etc.
Varlıklar gerçek arazilerde şebeke, yazılım, envanter, gibi şeyler.
We have inventory, as "going-concern" it represents at least one million.
Envanterimizde, en az bir milyon gösteren "gider kayıtları" var.
But you know we aren't here to audit your assets nor look at your warehouse, we aren't taking inventory.
Envanterleri ne varlıklarınızın bilançosunu ne de mağazanıza bakmak için istiyoruz.
We're gonna have to take inventory a little bit later.
Stok işine daha sonra bakmamız gerekecek.
I want to go over those inventory problems.
Şu stok sorunlarını tekrar gözden geçirmek istiyorum. - Olur.
Hey, Tony, can I see you in the storeroom about that inventory problem?
Tony, stoktaki bir sorun için depoya bir bakabilir miyiz?
I had bought up some inventory but it didn't work out.
Kendime biraz mal aldım ama yürümedi.
It is okay, our inventory system is totally screwed up.
Önemli değil, stok kayıtlarımız altüst olmuş durumda.
We need to take it home and enter it in the inventory along with the ―
Onu eve götürüp envantere koymalıyız.
No breaks, no time to do paperwork or check inventory.
Mola veremezsin, evrak işleri veya envantere zaman olmaz.
I have it right here on the inventory report...
Envanter kayıtlarını buraya getirdim...
We can make an inventory of what's his and what's mine.
İsterseniz bana ait olanlarla, ona ait olanların dökümünü yapabiliriz.
I'm not here for an inventory, I just want to understand.
Ben bunun için burada değilim... Sadece anlamak istiyorum...
Inventory control tells housekeeping when a guest is checked out.
Envanter kontrolü, misafirlerin ayrıldığı zamanı otel temizlikçilerine söyler.
Check on the medical supplies, do an inventory.
Tıbbi gereçleri ve etrafı kontrol et.
Uh, inventory.
Ah, envanter çıkarıyordum.
We're doing inventory.
Envanter sayımı var çünkü.
Inventory's at the end of December.
Envanter işi Aralık sonunda olur.
Inventory is boring.
Envanter sayımı çok sıkıcı.
In the islands, they don't make you do stuff like take inventory.
Adada böyle envanter gibi saçma şeyler yapmıyorlar hiç.
Tonight, we are going to have an inventory luau.
Bu gece, hep birlikte bir envanter partisi düzenliyoruz.
I want to bring back a little slice of paradise to the Dunder Mifflin Warehouse Inventory.
Dunder Mifflin Depo Envanteri olayımıza bir dilim cennet havası vermiş olacağız.
So what if we have to stay late and do inventory?
O zaman gece mesaiye kalıp envanter yapacaksak ne olacak?
- You have the inventory there?
- Envanter yanında mı?
Gordon Gear ran a full inventory.
Bütün envanterlere baktık.
Hard to tell at this point, but we're taking our best stab at an inventory.
Şu anda söylemek zor, ama bir envanter hazırlamaya çalışıyoruz.
If we can rebuild those bar codes, we may be able to inventory the stolen goods.
O barkotları tespit edebilirsek çalınan malların bir dökümünü çıkarabiliriz.
I had no idea the purse was stolenil you guys contacted security requesting a list of inventory.
Sizler güvenlik birimine başvurup kayıpların listesini isteyinceye kadar o çantanın kaybolduğundan haberim bile yoktu.
I got inventory to do.
bakmam gereken envanterler var.
I finished the inventory on McKenna's tracksuit.
McKenna'nın eşofmanıyla ilgili envanteri tamamladım.
I don't know. But I'm sure the Director doesn't want her... personal business on an inventory log for the entire federal government to read.
Bilmiyorum ama bütün Federal Hükümetin okuyacağı bir dosyada kişisel eşyalarının bulunmasını istemeyeceğine eminim.
I've got to inventory all of this.
Tüm bunları envantere geçirmem lazım.
Jason Aronow's suicide bomb didn't match anything on the prison's inventory list.
Jason Aronow'un intihar bombası hapishanenin envanter listesindeki hiçbir şeyle eşleşmiyor.
Ask them to forward their crew and passenger manifest along with their ships'schematics and inventory of any weapons or spare parts.
Onla yolcu ve mürettebat listelerini ve gemilerinin şemaları envanterleri silahları ve yedek parçaları yanlarında ne varsa listelemelerini istediğimizi söyle
It's a full inventory of Jericho.
Jericho'nun stok envanteri.
Now, Mr. Swanson, through the magic of digital imaging, we'll select the legs most suited to your body from our inventory of donors.
Şimdi, Mr. Swanson, dijital ortamda bağışçıların bacaklarını üstünüze deneyerek en uygun olanı seçeceğiz.
That's the searching, fearless inventory of everything you did... and was done to you in your sordid sex addict history.
Bu bir arayış, pis seks bağımlısı geçmişinde yaptığın ve sana yapılan her şeyin korkusuzca kayıt altına alındığı adım.
Just dealing with the inventory, the catering, and the publicity... but I'm sure you've taken care of all that by now.
Ama ne bileyim envanterlerle uğraşmak, yemek şirketiyle anlaşmak, reklam yapmak... her neyse, tüm bunları çoktan hallettiğinden şüphem yok.
And what you can do to help me is do inventory with her.
Ve bana yardım etmek istiyorsan, onunla birlikte envanter sayımı yapabilirsin.
Whatever your name is, pack up the inventory and ship it to our Houston store.
İsmin her neyse, bütün envanterleri paketle ve Houstan mağazasına geri gönder.
- I was closing the store when Victoria came in and made me take inventory.
Victoria ansızın çıkagelip envanter sayımı yapırana dek, mağazayı kapatıyordum.
Chuck, no ring came up in our inventory.
Chuck, envanterimizde yüzüğün kaydı yok.
What do you mean, "No ring came up in your inventory"?
Ne demek kaydı yok?