Invited translate Turkish
11,990 parallel translation
The well-mannered bring a gift when invited to dinner.
Görgülü insanlar, yemeğe davet edildiklerinde hediye getirirler.
Well, if one wanted to obtain a certain item in, say, a private collection but one was not invited to the home where said private collection was located, police investigation could come in very handy to remove these items as evidence.
Eğer biri belirli bir nesneyi ele geçirmek istediyse, özel bir koleksiyonu diyelim mesela... ama eğer sözü geçen koleksiyonun olduğu eve davet edilmemişse... polis soruşturması bu nesneleri kanıt olarak ortadan kaldırma konusunda çok faydalı olabilir.
I've been invited to an exclusive dinner party at the home of a very famous celebrity couple.
Çok ünlü bir çiftin evine yemek partisine davet edildim.
I got invited by their decorator, aka my soul mate.
Dekoratörleri tarafından davet edildim nam-ı diğer ruh eşim.
Saul invited me.
Saul beni davet etti.
I can't believe you invited my father without telling me.
Babamı bana söylemeden davet etmenize inanamıyorum.
So, ladies lunch goes south when a waiter, who reeks of sulfur, attacks with a blade, killing one of you, while the redhead who invited you yells something in Latin, disappears, and the furniture forms a pile.
Bayanlar yemeğe giderler, sülfür kokan garson onlara bıçakla saldırır birini öldürür, sizi çağıran kızılda Lantince bir şeyler söyler eşyalar birden üst üste biner. Doğru anlattım mı?
I-I'm nobody's third cousin who doesn't even get invited to dinner.
Ben yemeğe bile davet edilmeyen üçüncü dereceden kuzenim.
Stefan invited me, but I don't know.
Stefan beni davet etti. Ama bilemiyorum.
Anyway, I had been invited to travel to Europe with a... a vampire gentleman friend of mine, but I refused to leave until I knew that my boys were ok.
Neyse, vampir bir beyefendi tarafından Avrupa'ya davet edildim. Ama evlatlarımın iyi olduklarından emin olmadan ayrılmayı reddettim.
I invited you over here because we can't keep doing this.
... bunu yapmaya devam edemeyiz.
I was invited.
Ben davet edildi.
To that end, I invited a friend.
Bu nedenle, bir arkadaşı davet ettim.
You have not been invited.
Davet edilmiş değilsin.
If you had not invited the Omec into this town, given them our gulanite, perhaps we would not be in this position in the first place.
Omec'leri bu şehre davet etmemiş ve gulanitimizden vermemiş olsaydın belki de daha en başından bu durumda olmazdık.
Get yourself invited.
Kendini davet ettir.
! General Arsanov invited Ilyana and Katya to live with him in Chechnya.
General Arsanov, Ilyana ve Katja'yı, Çeçenistan'da onunla yaşamaya davet etti.
I invited her, but I can't believe she came all the way from Toulouse.
Onu davet ettim. Ama Toulouse'tan buraya kadar geldiğine inanamıyorum.
He was invited to Daniel Troyer's house...
Daniel Troyer'ın evine davet edilmişti.
Believe it or not, it was Louis who actually invited me to come back to work.
İster inan, ister inanma, aslında geri gelmem için davet eden Louis'ti.
But even if he hadn't invited me back, an army couldn't have kept me away from your partnership vote. Come on, Harvey, it's just a formality.
Ama eğer beni davet etmeseydi bile, bir ordu gelse dahi senin için ortaklık oyu vermeme engel olamazdı.
I'm not invited.
Ben davetli değilim.
Well, I would have been, but nobody invited me.
Olmalıydım ama kimse beni davet etmedi.
Is there a cosplay competition going on that I wasn't invited to?
Burada davet edilmediğim bir kostüm yarışması mı oluyor?
Tell me the last time a victim was invited to join their own FBI investigation.
En son hangi mağdur kendi FBI soruşturmasına dahil edildi söylesene bana?
Tell me the last time a victim was invited to join their own FBI investigation.
Bana en son ne zaman bir kurbanının kendi FBI soruşturmasına davet edildiğini söyle.
Okay, so our son has been invited to three birthday parties this weekend.
Bu hafta sonu oğlumuz üç doğum günü partisine davetli.
We've been invited, not kidnapped.
Biz kaçırılmadık, davet edildik.
I, uh, I invited him, but he's still a little depressed.
Onu davet ettim fakat hala biraz bunalımda.
Because it's your family, and you invited them, but you barely said so much as "hello" the entire night.
Çünkü onlar senin ailen onları davet eden sendin, ama sabahtan beri onlara yalnızca "merhaba" dedin.
Well, you know, Colleen invited me.
Biliyorsun, Colleen beni davet etti.
I... I invited her to game night.
Akşamki oyuna onu da davet ettim.
You, um, you invited Lucy?
- Lucy'yi mi davet ettin?
Your sister wouldn't have invited you to come live with her if she wasn't ready to give you a second chance.
Eğer hazır olmasaydı seni ikinci bir şans için onunla yaşamaya davet etmezdi.
I got invited to speak at a high school about the dangers of drunk driving.
Bir lisede içkili halde araba sürmenin zararları hakkında konuşmaya davet edildim.
Maybe she invited Dash to make him jealous.
Belki de o Dash'i onu kıskandırmak için çağırdı.
Prince Don Carlos, I've invited you here to formally begin marriage negotiations.
Prens Don Carlos evlilik görüşmelerine resmen başlamak için sizi buraya davet ettim.
Mr. Blomfeld has invited us both to, come by the agency this afternoon.
Bay Blomfeld ikimizi de bu öğleden sonrası için kendi birimine davet etti.
Yeah, I can't talk, but I just wanted to let you know that some girls across the hall invited me to the lounge to hang out and listen to this guy on our floor play guitar.
Konuşamayacağım ama karşı taraftaki kızların yurttaki gitar çalan birisini dinlemek ve takılmak için beni ortak salona davet ettiklerini bilmeni isterim.
Oh. Well, we, uh, we got invited to Greg's party.
Şey, Greg'in partisine davet edildik de.
- We haven't been invited in.
- Davet edilmedik.
So, I invited everyone in my grade to come over to my house and watch the pay-per-view concert of my favorite boy band, Room Temperature.
Sınıfımdaki herkesi en sevdiğim erkek grubu Oda Sıcaklığı'nın, izlediğin kadar öde konserini seyretmek için, eve davet etmiştim.
If there had been a ton of people here, it would seem like you just invited random people you didn't know.
Burada yığınla insan olsaydı, tanımadığın insanları davet etmişsin gibi görünürdü.
Um, so I see that you invited your friends again today.
Bakıyorum da arkadaşlarını bugün de bize davet etmişsin.
Paula's kid invited you to the science museum.
Paula'nın çocuğu seni bilim müzesine davet etmişti. Unutmuşum.
Yeah, we met up with him on the beach, and he invited us all to live here with him.
Gordon'la sahilde tanıştık ve onunla yaşamamız için bizi buraya davet etti.
You invited me out for drinks so you could pump me for info about Frank.
Beni dışarı davet ediyorsun ki Frank hakkında ağzımdan laf alabilesin.
I met this girl through work who invited me to a sex party, so I went.
İşteyken beni seks partisine çağıran bir kızla tanıştım.
So he invited you to his house?
Sizi evine mi davet etti?
You invited her on your service, too?
Bir de servisine mi davet ettin?
We've invited him to the White House today to show our appreciation.
Minnettarlığımızı göstermek için, kendisini bugün Beyaz Saray'a davet ettik.