Is fine translate Turkish
10,201 parallel translation
I got shushed, but the purple prose is fine.
Edebiyat parçalayanlar dinleniyor.
I came to tell you that the tub is fine.
Küvetin düzeldiğini söylemek için geldim.
You know, Christy, that kind of sex is fine once in a while, but, uh, with you it's a little worrisome.
Yani Christy arada sırada bu tarz seks iyidir ama söz konusu sen olunca biraz endişeleniyorum.
Oh, pbht. Dean is fine, mostly.
Dean'in durumu iyi, genel olarak.
Straight up is fine. Thank you very much.
Sade alalım. teşekkürler.
Anything is fine, give me a lot of food.
– Fark etmez, çok verin lütfen.
- The dress is fine.
Gelinliğe bir şey olmadı.
Tap is fine.
Çeşme suyu iyidir.
And then we get up here, and, um... She says my makeup is fine.
Sonra buraya çıkınca makyajımın güzel olduğunu söyledi.
Anywhere is fine.
Uygun bir yere bırakıver.
I don't mind you bringing in, erm, a novel, newspaper, wordsearch is fine, but I do frown on people watching box sets of The Walking Dead on their mobile phones.
Roman, gazete getirmende sakınca yok. Bulmaca da sorun olmaz ama insanların cep telefonunda Yürüyen Ölüler'in box setini izlemesini hoş karşılayamam.
Just look at the flight crew. If they're up and smiling, then everything is fine.
Eğer onlar ayakta ve gülümsüyorsa her şey yolunda demektir.
I'd be happy to talk to you, Mr. O'Malley, but right here is fine.
Sizinle konuşmak isterim Bay O'Malley ama burası gayet iyi.
Anywhere in the woods is fine.
Ormanlıktaki herhangi bir yer olabilir.
Okay, um, look... clearly, you're very important to her... more than I realized, which is fine.
Tamam, um, bak... açıkça, onun için sandığımdan daha çok önemlisin, iyi ki.
Oh, anywhere is fine.
Herhangi bir yere koyabilirsin.
Thai food is fine.
Tayland yemeği iyi olur.
You know, on the surface he seems fine, but you should see how messed up his imaginary friend is.
Dışarıdan bakılınca sorun yok ama hayali arkadaşının hâli içler acısı durumda.
This is a fine workshop.
Burası güzel bir atölye.
'Cause I think you are fine as is.
Çünkü sen şu anki hâlinle iyisin.
We froze time for a pretty long time, so when I un-freeze it, the world's time is gonna be fine, but our time's gonna need a little time to, you know, stabilize.
Zamanı uzun bir süre dondurmuş olduk. Yani devam ettirdiğimde, dünyanın zamanı iyi durumda olacak ama bizim zamanımızın dengelenmesi için biraz zamana ihtiyacı var.
Ruby, your mom is gonna be fine.
Annen iyileşecek.
Now, Barry will be fine, but as of this moment there is no Duffman.
Barry iyileşecek ancak şu andan itibaren Duffman yok.
Everything is going fine, but then, the mark hits on me.
Her şey yolunda gidiyordu ama sonra hedef bana asılmaya başladı.
A fine sentiment, but this is not about gambling.
Duyarlı olman güzel, fakat kumar oynamıyoruz.
- You're fine. And there it is!
Ve işte orada!
Now, here to support these fine student scholars is the man who loves math...
Şimdi de bu başarılı öğrencilere destek veren bursiyer, matematik aşığı bir adam...
Baby Victoria is fine.
Victoria bebeğin durumu iyi.
Gloria, this is Leroy Gibbs, my accountant and the emperor to my fine art slush fund.
Gloria, seni Leroy Gibbs'le tanıştırmak istiyorum. Muhasebecim ve sanat fonumun hükümdarı.
Look, Lunn, he is going to be fine, I promise.
Lunn'a bir şey olmayacak, yemin ediyorum.
His knee is fine.
Dizinde hiçbir şey yok.
My point is, I was fine then, and I'll be fine now.
Demek istediğim, bana bir şey olmadı. Şimdi de olmayacak.
It turns out my spleen is gonna be fine.
Dalağımın bir şeyi yokmuş.
Over dinner and fine wine. What I have to say is for your ears only.
Söyleyeceklerim sadece senin için.
I would think that if there's even a possibility that Reiden Global is turning lions into super-organisms, that would be a priority for you, but it's fine.
Reiden Global'in aslanları süper organizmalara çevirdiği ile ilgili en küçük bir olasılık bile varsa bunun senin için bir öncelik olacağını düşünmüştüm ; ama önemli değil.
Fine, but this is it.
İyi, ama bu kadar.
I was fine for awhile, I don't know why this is happening again.
Bir süredir iyiydim. Neden yine böyleyim bilmiyorum.
- Hailie is... she's fine.
Hailie iyi.
Fine, but I'm ok with that because then that means I get to be with you forever, and just the thought of that is good enough for me.
Peki. Ama bunu dert etmiyorum. Çünkü bu sonsuza kadar seninle birlikte olmak demek.
You look like you turned out fine.
Oldukça iyi iş çıkarmış gibi görünüyorsun.
The world is... fine?
Dünya iyi mi?
- Ah. - Oh, d... all right, fine... that is what I believe, but...
Ah, tamam peki ben buna inanıyorum, fakat...
"Prefiere." English is fine.
İngilizce konuşmak daha iyi.
Is it just me, or does everything not seem just fine?
Bana mı öyle geliyor yoksa orada hiçbir şey yolunda değilmiş gibi mi görünüyor? Beckett, sakin ol.
Luke is a fine name for a boy.
Luke, güzel bir erkek ismi.
And that baby is now in an orphanage and it's gonna be fine.
Ve o çocuk şimdi bir yetimhanede ve durumu da gayet iyi.
This is a fine house.
Burası çok iyi bir ev.
Because, Jacob, there is a fine line between legal and illegal in this business.
Çünkü Jacob yasal ve yasal olmayan arasında ince bir çizgi vardır.
That is a damn fine sight.
Harika bir manzara.
Fine. There is something you can do for me, though.
- Bir de benim için yapabileceğin bir şey var.
All everyone here talks about Is what a fine doctor you are becoming
Buradaki herkesin konuştuğu şey ne iyi bir doktor olduğun...