It's good luck translate Turkish

It's just a little good-luck charm I carry around with me.

Uğur olarak yanımda taşıdığım ufak bir şey.

Think of the day you found the clover, and the good luck it's going to bring us.

Yoncayı bulduğun günü ve bize getireceği şansı düşün.

It's always good luck to launch something with champagne.

Bir şeyi şampanyayla başlatmak her zaman şans getirir.

It's good luck.

İyi şans getirir.

It's good luck to touch a bride, and I got a promotion coming up.

Geline dokunmak şans getirir, terfim yaklaşıyor da.

It's a deal. Good luck to you.

İyi şanslar.

It's brought me nothing but good luck.

Bana iyi şans getiriyor.

- It's good luck!

- Bu iyi şanstır!

My luck's been a little sour lately, Mitch, but... I'm good for it.

Son zamanlarda şansım yaver gitmiyor Mitch, ama... geri ödeyeceğim.

It's our good luck and his bad.

Şans bize güldü, ona değil.

It's good luck before an audition.

Seçmelerden önce iyi şans getirir.

It's your script, it's your show. Good luck.

- İyi şanslar.

I've heard of beginner's luck, but I didn't know it could be this good!

Acemi şansı diye bir şey duymuştum ama bu kadar iyi olabileceğini bilmiyordum.

- A rainy opening is good luck when it rains on opening night.

- Yağmurlu açılış, şans demektir açılış gecesinde yağıyorsa.

It's your good luck the kids are fond of each other.

Şansın var ki çocuklar birbirlerini seviyorlar.

Taza, it's up to you now. Good luck.

- Hadi bakalım Taza gerisi sana ait.

What's it been, good luck or bad since we last saw you?

Seni son gördüğümden beri nasılsın? İyi şans mı kötü şans mı?

No, it only proves he's had a phenomenal run of good luck and nothing more.

Hayır, sadece iyi bir şansa sahip olduğunu kanıtlar, o kadar.

She tells Matsu to buy a lot of fried bean curd then tells me to take it to the shrine for good luck.

Matsu'dan bir sürü kızarmış soya peyniri almasını istemiş sonra da benden, şans getirsin diye hepsini tapınağa götürmemi istedi.

Personally, I think it's a good cause and all that, and I wish you luck with it.

Kişisel fikrim, Bence bu iyi bir sebep ve bununla birlikte umarım şansın yaver gider.

It's... a good-luck charm.

Bana şans getirir.

Boy, I mean, I come into this world outta luck. Here's the first good thing to come my way. And I pick it up.

Oğlum, bu dünyaya zaten şanssız gelmişim karşıma çıkan ilk iyi şeydi, ben de aldım yerden.

It's supposed to be good luck.

İyi şans getiriyormuş.

It's good luck, too.

İyi şans da getiriyormuş.

I give him a good luck charm, my beautiful blanket, and he thinks it's at the library.

İyi şans getirsin diye güzel battaniyemi veriyorum ve o kütüphanede unutuyor.

If it's money, talk money and good luck.

Eğer, konu paraysa, paradan konuş ve şansını dene.

It's good luck.

İyi şanslar.

Angela and Steven, if you don't spill a drop, it's good luck for the rest of your life.

Angela ve Steven eğer bir damla bile damlatmazsanız hayatınızın sonuna kadar şanslı olacaksınız demektir.

- It's a good-luck necklace.

- İyi-şans kolyesi.

It's good luck.

Uğur getirir.

that the first-born, if it's a boy, um, they rub it with blubber for good luck.

İlk doğan bebek erkek olursa şansı bol olsun diye fok yağıyla ovulurmuş.

- You think it's good luck to be married?

- Sence de evlilik iyi şans getirmez mi?

- None. Then why does he think it's a good luck charm?

Madem hiç maç kazanmadı neden o uğurun şans getirdiğine inanıyor?

It's a good luck cap.

Uğur getirir.

♪ pass it on ♪ pass it on ♪ ♪ when it's gone, it will bring good luck to you ♪ when it's gone ♪

Gittiğinde Size iyi şans getirecek

it's good luck.

İyi şans getirir.

well, i guess it's that time. good luck, alf.

Böyle uyuduğumu nerden biliyorsun?

Save it for the written test. Good luck.

Bunları yazılı sınava sakla, iyi şanslar.

It's good luck to say merde.

Kahretsin demek şans getirir.

Here. it's a good luck charm.

Al. Şans muskası.

And she won it after rubbing the belly of her good luck charm... Huh. Tubro, the fat, Panamanian god of money.

Piyangoyu kazanmadan önce, kendisine şans getirsin diye Panama'lı şişman Para Tanrısı Turbo'nun karnını ovalamıştı... Şans getirecek birşeyleri okşamaya ihtiyacım var.

It's... good luck.

Bu... İyi şans için.

It's good luck.

Bu şans getirir.

It's a good-luck charm.

İyi şans için.

It's good luck.

İyi şans için.

It's our way of saying good luck out there in the world.

Dış dünyada sana iyi şanşlar deme şeklimiz.

It's a charm for good luck.

Sana bunu veriyordum.

It's good luck for China.

Çin için iyi şans o.

It's good luck.

Şans getirir.

- It's my good luck charm.

- Bu benim iyi şans muskam.

But it's- - It's all this good luck I'm having.

Şansımın iyi gitmesinden bahsediyorum.