English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's like saying

It's like saying translate Turkish

780 parallel translation
You inform the boys saying it's like a dormitory to me.
Onlara burayı bir yatakhaneye benzettiğimi söyleyin.
Well, maybe it was 20 Onondagas, but that's not to be saying that a MacDougall like myself couldn't have killed 30 if he had a mind to.
Tamam, belkide 20 Onondagas dı, ancak bu söz benim gibi bir MacDougall için değil eğer bir akıllıysan 30 ölü demezdin.
It's just like I've been saying.
Hep söylediğim gibi.
It's saying the same thing twice, you know, like calling somebody a rich millionaire.
Aynı şeyi iki kere söylüyorsun. Örneğin birine'zengin milyoner'demek gibi.
I like a bit of fun, as the saying goes but when a bloke grabs you with nasty notions in his head it's time to put your foot down.
Biraz eğlenceyi severim, derler ya ama herifin biri kafasındaki fesatlıkla seni yakaladığında yumruğunu masaya vurma vakti gelmiş demektir.
You see? It's just like I've been saying.
Tam benim dediğim gibi yani.
It's like you were saying before the Swede come in.
İsveçli gelmeden önce senin de dediğin gibi :
But you and I, we know there must be a reason, like trying to push time out of your mind... and saying it's November in May.
Ama ikimiz de zamanı adeta aklınızdan çıkarmaya çalışmanızın bir sebebi olması gerektiğini biliyoruz. Mayıstayken kasımda olduğunuzu söylüyordunuz.
It's a simple fact, like saying the world is round, or that the grass is green, or the rain is wet.
Gerçeği söylüyorum. Tıpkı, dünya yuvarlaktır... çimen yeşildir ya da yağmur ıslatır demek gibi.
You're like those women who sleep with everyone... except the one man who loves them... saying it's because they sleep with everyone.
Herkesle yatan kızlar gibi... kendilerini seven tek adamla yatmazlar... bahane diye herkesle yattıklarını ileri sürerler.
I don't know what he's saying, but I don't like it!
Ne dediğini anlamadım, ama hiç hoşuma gitmedi bilesin!
Like Zeb's saying, Ben, I think it's Injun work.
Evet, ona katılıyorum, Ben. Bu bir Kızılderilinin işi.
A book, to me, means love... because when you give a book about a romantic place... it's like saying that all the days of your life should be as romantic as Spain... and surrounded by a cover of happiness.
Bir kitap, benim için aşkı temsil eder çünkü kitabı romantik bir yerde verirsen kalan bütün günlerinin İspanya gibi romantik olmasını ve mutlulukla geçeceğini söylemeye benzer.
Like you're always saying, it's a matter of class.
Senin hep dediğin gibi, sınıf meselesi.
It's like saying, give a man a Les Paul guitar and he becomes Eric Clapton.
Bu, eline Les Paul marka bir gitar verilen bir adamın Eric Clapton olması gibi bir şey.
It's like saying that the Pope did it.
Bu tıpkı cinayeti Papa işledi demeye benzer.
I keep telling him it looks just like his, and he keeps saying,'That's why I want you to change it.'
Ben de ona bunu söyledim. Bana değişmem gerektiğini söyledi.
It's his way of saying he doesn't like what we've done.
Bu da, yaptığımız işi beğenmediğini anlatmanın başka bir yolu.
What could have been in the letter that would make him run away like that without saying a word? It's not something he'd normally do.
O mektupta, tek kelime etmeden çekip gitmesini sağlayacak ne yazıyor olabilirdi ki?
You, man. It's like saying you're running for president.
Sen. Sanki başkanlık için adaysın.
It's a bit like saying, " I'm going up before the Commettee in 5 days, like, my conscience is clear.
"Beş gün sonra komitenin karşısına vicdanım rahat çıkacağım." demek gibi bir şey.
It's like me saying you're using the wrong conditioner for your hair.
Bu aynen benim saçların için yanlış düzeltici kullanıyorsun dememe benziyor.
It's like saying when you try to extrapolate the end of the universe.
Evrenin sonunu... anlamaya çalışmaya benziyor bu.
- That's like saying Martineau did it.
- Bu Martineau yaptı demek gibi.
It's like Doc's always saying.
- Doktor da öyle söylüyor.
It's like that old saying, "If bullshit were money, I'd be a millionaire."
Bir atasözündeki gibi ; "Eğer bok para olsaydı, ben milyoner olurdum."
If you'll pardon my saying it, it's time you started behaving like the princess you are.
Eğer sözlerimi bağışlarsan, bir prenses gibi davranmanın zamanıdır.
It's like killing a man once... and seeing him again, doing and saying the same things.
Bu bir zamanlar öldürdüğün bir adamı tekrar.. görmek gibi, aynı şeyi, söylüyor ve yapıyor.
Oh, I'm sure it doesn't make a difference at all, but, you see, uh, like I was saying earlier, see that's the kind of loose end that, uh, I got to tie up, those tiny little things.
Bir fark yaratmayacağına eminim ama daha önce de söylediğim gibi bu, bir yerlere bağlamak zorunda olduğum açık uçlardan biri işte.
It's like my mom saying I'm an irresponsible louse.
Aynı annemin bana sorumsuz olduğumu söylemesi gibi
It's like that old saying,
Atalarımız ne demiş...
It's like when we're out driving, and I know where I'm going, and you keep saying, "Ask someone."
Aynı, arabayla gittiğimizde ve ben gideceğim yeri bilsem de sen hâlâ birisine sor dersin.
But the game's on. Dad... The way I see it, if you left now, it would kind of be like saying... you love me.
Baba bence şimdi gidersen bu bir şekilde beni sevdiğin anlamına gelir.
It's like saying uncle.
Pes anlamına gelir.
It's like a mother saying, Eat, eat.
Annenizin dediği gibi, Yemek ye, yemek ye.
'Cause I'm younger, you know, and just like ABCB's Master was saying I'm afraid that maybe I can't possibly know how hard it is for you right now...
Şeyy... seni mutlu etmek için gözyaşları nedir bilmezdim yapabileceğim... başka bir şey var mı... diye merak ediyordum fakat yoğun biçimde yaşamak istiyorum. Senden küçük olduğum için, bir de ABCB'deki Usta demişti ya büyük ihtimalle senin nasıl bir dönemden...
It's like I started saying before, I turned into a vampire last week.
Daha önce söylemeye çalıştığım gibi, geçen hafta bir vampire dönüştüm.
Don't take it like that. It's not like I'm saying something...
Karşı çıkıyorum gibi algılama lütfen.
You know what it's like? It's like, who's ever managing such things is saying "Go out there and get it."
Bu işleri ayarlayan her kimse "Gidip alacağını al," diyor adeta.
It's like saying, "I don't wanna take up my important time at home. I'll get it out of the way on the street."
Bu aynı ; "Evde ki kıymetli zamanımı ayıramadım sana..,... yolda hallederim dedim" demeye benziyor.
- Bart! - You're saying "buttkisser" like it's a bad thing.
- Kıç yalayıcıyı sanki kötü bir şeymiş gibi söylüyorsun.
Are we saying we don't like it?
Güzel olmamış mı demek istiyoruz?
It had a thing for Laura, saying her name all the time, like he's in love or something.
Laura ilgisini çekmişti, sürekli ismini söylüyordu sanki ona aşık gibiydi.
It's like saying they're unable to think.
Düşünmekten aciz olduklarını söylemek gibi.
It wouldn't hurt if you set a little cash aside... for Lisa's college, like you keep saying you are.
Habire söylediğin gibi Lisa'nın kolej masrafları için... kenarı biraz para ayırsaydın böyle olmazdı.
Clark sincerely regretted it. Saying that it's almost unbearable having to leave like that.
Clark içtenlikle özür diledi... bu şekilde ayrılmak istemezmiş.
It's like getting in to saying, "Why is he going on a boat?"
Başka bir deyişle, "herif neden tekneyle gidiyor?" gibi şeylerdi.
Like it's saying, "Have a nice day" or something.
"İyi günler dileriz" falan diyor gibi.
Like, every time, you know, I'm looking at it, it's like this little voice in the back of my head saying "Rolex, my ass", you know?
Ne zaman saatime baksam, içimden bir ses "Rolex'miş, hadi oradan." diyor. - Geri götür sen de.
It's like saying the moon is made of green cheese.
Ay'ın yeşil peynirden oluştuğunu söylemek gibi bir şey.
It's like they're saying they know that we're here... but they're not so mad about it.
Burada olduğumuzu bildiklerini söylemek ister gibiydiler fakat bundan çok da rahatsız değildiler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]