It ain't like that translate Turkish
251 parallel translation
That's like being married, ain't it?
Bu evli olmak gibi bir şey, değil mi?
Well, with us, it ain't like that.
Evet biz öyle değiliz.
Well, I sure would like to do that, ma'am, but the fact is, we ain't got but a dime for it.
Çok isterdim bayan. Ama doğrusu, o kadar paramız yok.
It's tough, him gettin'it like that, ain't it?
Bu sekilde ölmesi aci, degil mi?
Some fellows done it ain't a-coming back. So, the way I figure, things like that ain't for buying and selling.
Oradaki bazı dostlarımız geri dönemedi bu yüzden bence böylesi şeyler, almak ya da satmak için değildir.
Because it ain't good for a lady like you not to be married to a good man that you could turn into a preacher and who could help you spread the good Word most everywhere. "
Çünkü senin gibi bir bayanın vaize çevirebileceği ve Tanrı kelamını yaymana yardım edecek iyi bir adamla evlenmesi gerekir. "
No, it ain't like that, ma'am.
Hayır, öyle değil.
I hadn't thought of it quite like that. But it ain't a bad idea.
Tam olarak öyle düşünmemiştim ama fena fikir değil.
Cody still ain't going to like to hear that she got it in the back.
Yine de annesinin arkadan vurulduğunu öğrenmek Cody'nin hoşuna gitmez.
The only reason I ain't done it up to now is that I kind of like kicking her. She's all I've got.
Çünkü sesi çıkmıyor!
It's just that he's so big he ain't never been treated like a human... and he don't understand people.
Çok iri, bu yüzden hiç insan muamelesi görmemiş. O da insanları anlamıyor.
It ain't that I don't want to do like you say.
Dediğinizi yapmak istemediğimden değil.
Now, that ain't no way to greet an old pal like me, is it, Goldie?
Eski dostuna bir selam vermeden gitmek yok, Goldie.
So, uh... it's better, you know... that he ain't tied down-like.
O yüzden en iyisi hiç öyle bir şeye kalkışmamaktır.
It ain't like that to me.
Bana öyle gelmiyor.
It ain't like that.
Bu farklı olacak.
It's like that in jail, ain't it?
Hapishanede de mi böyle?
It ain't altogether like that.
Her zaman böyle olmaz.
That might sound like a party to you, but it ain't my idea of one.
Sana parti gibi gelebilir ama benim eğlence anlayışıma uymuyor. Atla.
That ain't what it looks like.
Göründüğü gibi değil.
I wish I couId tell you I'm your pa, but it just ain't like that.
Keske sana babanm diyebiIsem ama degiIim.
You ain't gonna get away with it like that!
Böyle yaparak kurtulamazsın!
It ain't like that at all.
Hiç öyle değil. Al.
A place like that ain't gonna be easy to find, it stands to reason.
Böyle bir yer kolay bulunmaz, gayet mantıklı.
Papa, it ain't like that.
Sorun o değil baba.
- It ain't like that.
- O böyle değildir.
It ain't like the old days when the train pulled into the yard on a Friday night, that train wouldn't pull out until Monday morning.
Cuma gecesi tren avluya çekildiğinden beri o eski günlerdeki gibi olmadı, tren pazar sabahına kadar çıkmayacak.
But it ain't gonna work like that.
Fakat o bunun gibi işe yaramaz.
That's right,'cause you hear like a police car coming... you know it ain't coming after your ass.
Çünkü bir polis arabasının geldiğini duyarlarsa onların k.çının peşinde olmadığını biliyorlar.
'Cause ain't no woman like that going to hold still while you figure it out.
Çünkü hiçbir kadın sen onu anlayana kadar sabit kalmaz.
Of course it ain't a ball at all. It's a yellow apple like this that I give him out on the mound.
Tabii top falan değil, sarı elmaydı.
It looks like that camera ain't working either.
Kamerada çalışmıyor, görünüyor.
Doc says not to lift nothing too heavy. Doctor's going to tell you you ain't never gonna use it again, you talk to me like that, Henry Hill.
Ama doktor ağır bişey kaldırmamamı söylemişti.
I ain't going out like that, man. You walk up and down this block like you own it.
Sokağı sanki seninmiş gibi arşınlıyorsun.
It may look like that person, but it ain't that person.
Aynı insan gibi görünebilir ama o değildir.
It ain't supposed to be you Sitting there like that.
Senin bu halde olman gerekmiyordu.
That's like a move, ain't it?
Sıkı hareket, değil mi?
No, it ain't like that.
Hayır, böyle değil.
Shit. It ain't like I ain't been trying. Ain't that right?
Bunu ben de diyorum, öyle değil mi?
Well, officially, I ain't supposed to help you... until it's been 48 hours... but I can see that a minute is like an hour with you folks... so, Russell, get the maps out of the back... would you, please?
Pekala yasal olarak size yardım edemeyiz... henüz 48 saat olmamış... ama bir dakikanın sizin için bir saat olduğunun farkındayım... Pekala Russell, arkadan haritayı... getirir misiniz, lütfen?
Cody still ain't gonna like to hear that she got it in the back.
Cody, onun ardında olduğunu... duymaktan hoşlanmayacaktır.
It ain't like that any more.
Artık böyle olmayacak.
Guys went down, yeah, but it ain't like, you know, you just decide one day, and then that's it.
Evet, ölenler oldu, ama o kadar da basit değil. Yani karar verip de gidip öldürmedim kimseyi.
Ma, it ain't even like that.
Anne, öyle değil.
But don't ever get a picture of what it's gonna be like when you finally hit...'cause you ain't never gonna be in that picture.
Ünlü olduğun zaman hangi pozlara gireceğini hiç düşünme. O resimlere asla poz veremeyeceksin çünkü.
It ain't gonna happen like that.
Böyle devam etmeyecek.
But if I don't, you know, I ain't gonna be no drug dealer, you know... cry about it, come back and, you know... stick up gas stations or nothing like that, you know.
Ancak gidemesem de, uyuşturucu satıcısı olmayacağım... oturup ağlamayacağım, geri gelip de,... benzincide pompacı olmayacağım, bilirsiniz.
We'll get a lot of money from this, but it ain't gonna be the kind of money that we can live like hogs in the fat house forever.
Çok para verecekler. Ama bolluk içinde yaşamaya yetecek kadar değil.
No, it ain't like that.
Hayır Bay Wolf, öyle değil.
It ain't right for you to talk to him like that.
- Onunla böyle konuşman yanlış.
It ain't nothin'like that, son.
Bunun gibi bir şey değil, Oğlum.