It didn't go well translate Turkish
371 parallel translation
As it happens, things didn't go as well as planned...
Aslında, işler planladığımız gibi gitmedi.
- It didn't go well.
- İyi gitmedi.
Well, did he go for it or didn't he?
Ee, onu arıyordu, değil mi?
Well, from that time on, I knew it was no go... so I didn't go to the rodeo dance.
İşte ondan sonra anladım ki, bu iş olmayacak... Rodeo dansına da gitmedim.
In mean I was afraid you'd come to tell me it didn't go well, but now...
Demek istediğim, işlerin iyi gitmediğini söylemenden korkuyordum ama şimdi...
- Yes, but it didn't go well.
- Evet, ama pek iyi gitmedi.
- It didn't go so well, Oswald?
- İşler pek yolunda gitmedi, Oswald.
Until the day we met the main player... Until the day I said, "I want to see de Gaulle," it didn't go so well.
Avrupa'nın birleşmesi bahanesiyle aynı idealler uğruna savaşan diğer insanlara saldırmak için hareket noktası olarak ülkelerinin düşman tarafından kullanılması fikrine Özgür Fransızlar razı değil.
Well, it he didn't go to Finchberg, where would he go?
Finchberg'e gitmediyse, nerede olabilir?
It didn't go well.
İyi gitmedi.
I knew it didn't go well at work.
İşi olmadığını biliyordum.
Uh, it seemed to go pretty well today, didn't it, sir?
Bugün oldukça iyi gitti, sizce de öyle değil mi efendim?
- It didn't go quite that well.
- Çok iyi değil di?
Well, it didn't go down at all well, I'm afraid, sir.
Korkarım ki, pek kabul edilmedi efendim.
That didn't go very well at all, did it?
Hiç de iyi gitmedi, değil mi?
Well, he didn't say again, I've got to go down the burrow and check that there are no obstacles in it, so it did that.
Aslında yine yuvaya girmeli ve orada bir engel olup olmadığına bakmalıyım demeden böyle yaptı.
Well, he wanted to thank me for giving up our trip to Aspen so that you could defend him, but since I did hurt my knee there last year, maybe it was better that I didn't go.
- Onu savunabilmen için... Aspen tatilinden vazgeçtiğim için teşekkür etti. Ama geçen sene orada dizimi sakatladığım için... hiç gitmesem belki daha iyi olabilirmiş.
Once, but it didn't go too well.
- Bir kere, ama pek başarılı değildim.
Well, now that didn't go very well, did it?
Şey, bu pek iyi gitmedi, değil mi?
Well, you didn't hear it from me, but needless to say if you go in there, stick with the consommé.
Benden duymuş olmayın ama yine de söyleyeyim oraya yolunuz düşerse konsomeden şaşmayın.
Oh, well, it's a good thing for Jerry that you didn't go.
Sizin gitmediğiniz Jerry için iyi olmuş.
It didn't go too well.
İyi gitmedi.
Jesus- She just opened her mouth very wide and stuck her tongue out... as far as it was humanly possible to go. - Well, Amanda didn't respond, did she?
Tanrım, Amanda herhalde karşılık vermedi değil mi?
I take it your conversation with General Martok didn't go all that well.
Anladığım kadarıyla General Martokla görüşmen pek de iyi gitmemiş.
- It didn't go very well, did it?
- İyi geçmedi değil mi?
- Well, how'd your audition go? - It didn't.
Pekala, senin yetenek denemen nasıl gidiyor?
Well, right back atcha! - I take it things didn't go down so well at the station?
Al benden de o kadar Karakolda işler iyi gitmedi mi?
Well, that didn't go verywell, did it?
Şey, bu pek iyi geçmedi, değil mi?
So I, uh, take it your experiment of turning Tony into a hero didn't go too well, huh?
Demek Tony'i kahraman yapma çaban pek iyi gitmedi ha?
Oh, hi, honey. It didn't go very well, did it?
Oh, selam, canım. pek iyi gitmedi değil mi?
- It didn't go so well... the first time.
İlk-İlk seferinde iyi... gitmedi.
Well, I tried to apologize. It didn't go over too well.
Özür dilemeye çalıştım ama pek iyi gitmedi.
It didn't go great. But it went well.
Harika olduğunu söyleyemem, ama oldukça iyi gitti.
You know, that's the second time you used that word to me, Jane, and it didn't really go down that well the first time.
Bu kelimeyi bana karşı ikinci kere kullanıyorsun Jane ve ilk seferde bu kadar zoruma gitmemişti.
It didn't go very well... but, um... I think we're gonna try again tonight.
Pek iyi geçmedi ama bu akşam bir daha deneyeceğiz.
Yes, well, she didn't know it was Valentine's Day until I reminded her, and she did say she wanted to go over a new ad campaign.
Ben hatırlatana kadar Sevgililer Günü olduğunu bilmiyordu. Yeni reklam kampanyasından konuşmak istediğini söyledi.
That didn't go well, did it?
İyi gitmedi, değil mi?
It didn't go very well.
Pek iyi gitmedi.
Well, suffice it to say it didn't go so well.
- Pek iyi sayılmaz.
I'm guessing it didn't go well.
Sanırım işler iyi gitmedi.
Wait. Are you pretending it didn't go well, but it really did go well?
Bir dakika, yine şu iyi gittiği zamanlar yaptığın iyi gitmemiş numarasını mı yapıyorsun?
Guess it didn't go so well, huh?
Sanırım çok iyi değildi ha?
- I take it last night didn't go well.
- Dün gece iyi gitmedi demek.
I know it didn't go all so, you know, that well the last time with, uh...
Sonuncusunun iyi gitmedigini biliyorum...
It didn't go too well.
Çok iyi geçmemişti.
It didn't go well at all.
Hiç iyi gitmedi.
I started to tell him the truth but it didn't go well, so I stuck with the lie.
Gerçeği söylemeye başladım ama pek iyi gitmedi, yani, bir yalana takılıp kaldım.
That didn't go very well, did it?
Pek iyi geçmedi değiI mi?
-... and it didn't go well.
- Ama pek iyi geçmedi.
It didn't go well, huh?
Pek iyi geçmedi galiba.
Well, he obviously didn't want his crew Entertaining any wild notions About using it to leave his ship and go home.
Mürettebatının, bu gemiyi kullanarak ondan ayrılmak ve eve dönmek gibi vahşi düşüncelere kapılmasını istememiştir.
it didn't work 351
it didn't matter 54
it didn't hurt 23
it didn't help 17
it didn't make sense 16
it didn't 412
it didn't take 23
it didn't feel right 16
it didn't work out 113
it didn't end well 31
it didn't matter 54
it didn't hurt 23
it didn't help 17
it didn't make sense 16
it didn't 412
it didn't take 23
it didn't feel right 16
it didn't work out 113
it didn't end well 31