Kal translate Turkish
159,130 parallel translation
I'll stay with major.
Ben Major'la kalırım.
Well, Louise, you as a pillar of the party, it will be much appreciated if I can get your help tomorrow.
Louise, partinin temel direği olarak yarın desteğini alabilirsem minnettar kalırım.
And to think you could have made yourself memorable in so many other ways.
Kendini başka birçok açıdan akılda kalıcı hâle getirebilirdin.
Bye.
Hoşça kal.
A permanent bond between Wessex and Mercia.
- Wessex ve Mercia arasında kalıcı bir bağ.
Come on, come on!
Birlikte kalın.
You, stay with the ship.
Sen! Gemiyle kal.
Until they decide to blockade the river, Lord. Then Wessex will be starved of trade.
Nehri kapatmaya karar verdiklerinde Lordum işte o zaman Wessex ticaretten mahrum kalır.
The lady Gisela remains in Winchester.
Leydi Gisela Winchester'da kalıyor.
If you want to live, stay inside!
Yaşamak istiyorsan, içeride kal!
- AETHELFLAED!
- Hoşça kalın!
I hope he survives.
Umarım hayatta kalır.
Are we really gonna stay and watch these losers play?
Cidden kalıp bu eziklerin maçını mı izleyeceğiz?
Everybody, stay where you are.
- Olduğunuz yerde kalın!
And the longer it takes, the longer the bank stays closed.
Ve ne kadar uzun sürerse, banka o kadar kapalı kalır.
Can you stay with me until I fall asleep?
- Uyuyana kadar benimle kalır mısın?
Bye for now.
Şimdilik hoşça kal.
No one stays innocent forever.
Kimse sonsuza kadar masum kalır.
- I said stay.
- Kal dedim.
So long, sunshine.
Hoşça kal gün ışığı.
For every stride, every turn toward goodness people make, we want to believe that the progress is lasting.
Her adım insanların iyiliğe doğru yöneldiği her an bunun kalıcı olacağına inanmak istiyoruz.
You, stay there!
Sen orada kal!
You just need to stay calm and breathe slowly, okay?
Sakin kalıp yavaşça nefes alman gerek sadece tamam mı?
And with Paul out of the picture, Elias has sole ownership.
Paul ortadan kalkınca da restoran tamamen Elias'a kalıyor.
Mae, you stay here and start the supplemental autopsy.
Mae, sen burada kalıp ek otopsiye başla.
Those two are loggerheads.
- İkisi de kalın kafalı.
Three tours of duty can be hell on the psyche, and being a soldier of war forever changes a man.
Üç tur insanın psikolojisini mahvedebilir, ayrıca savaşmak da insanda kalıcı izler bırakır.
And bedridden, unable to move would have given Giannis plenty of time to obsess over his circumstances.
Kıpırdamadan yatmak zorunda kalınca da durumunu takıntı haline getirecek zamanı olmuştur.
Survive, please.
hayatta kal, lütfen.
I'm staying, too.
Ben de kalıyorum.
Peter, blood doesn't wash out, it stains, which is why we keep moving forward.
Peter, kan aklanmaz. İzi kalır. O yüzden devam edeceğiz.
They removed all the bullet fragments, and they say there is no permanent damage.
Tüm mermi parçalarını çıkarmışlar ve kalıcı hasar yokmuş.
I might have handled it differently. But if there's one thing I've learned since becoming president, it's how difficult it is to make life-and-death decisions under extreme pressure.
Ben olaya farklı yaklaşabilirdim ama başkan olduğumdan beri aşırı baskı altında ölüm kalım kararı vermenin ne kadar zor olduğunu öğrendim.
Stay there!
- Burada kal.
You should know, as far as I'm concerned, even if you didn't do the planning, you're complicit.
Bana kalırsa planı sen yapmamış olsan da bu suça iştirak etmişsin.
Well, I would be very grateful down the line.
Gelecekte sana müteşekkir kalırım.
Very big on the alt-right circuit, but he makes those guys look like liberals.
Aşırı sağcılar çok destekliyor ama onun yanında onlar liberal kalır.
I would be very grateful down the line.
Gelecekte sana müteşekkir kalırım.
Yes, I'm bringing warm clothing. - Okay, I love you too, bye.
Evet, kalın giyineceğim.
Somebody's got to stay here to hold down the fort.
Birileri burada kalıp işleri yürütmeli.
It looks to me like you're doubling down on a mighty poor hand.
Bana kalırsa tüm paranı çok kötü bir ele yatırıyorsun.
All right. Let's move out.
Pekâlâ, çıkalım.
All right, good. Hold your position.
- Orada kalın, biz yoldayız.
Aaron, can I borrow you for a moment?
Aaron, biraz kalır mısın?
So you stay here.
Yani burada kalıyorsun.
Or stay stuck here in this room, and in your mind.
Veya burada bu odada sıkışıp kal, ve zihninde hapsol.
Team, stay sharp.
Ekip, teyakkuzda kalın.
So just stick to your story, and we'll be okay.
Hikâyene bağlı kalırsan sorun olmaz.
Ava, just stay awake.
Ava uyanık kal.
Goodbye.
Hoşça kalın.
Where's she staying?
Nerede kalıyor?