Knuckles translate Turkish
705 parallel translation
Do you know how many pork knuckles you could eat for that!
300.000 frank! Bu parayla kaç tane domuz budu yenir acaba?
Carrying brass knuckles. Disturbing peace.
" Saldırı, muşta bulundurmak, tehdit, huzuru bozmak...
It does save getting splinters in your knuckles.
Bileklerimin zedelenmesini istemiyorum.
Don't hurt your knuckles.
Mafsallarını incitme.
A wooden shoe makes a better noise than your knuckles.
Tahta ayakkabı yumruktan daha iyi ses çıkarır.
I'm gonna get me a pair of chromium-plated brass knuckles.
Ben, bir çift kromajlı muşta alacağım.
I wouldn't fight with her. Knowing her type, she's probably got brass knuckles in those boxing gloves.
Ama ben birinin gidip artık buna katlanamayacağımızı söylemesini istiyorum.
I'll loan him a pair of your brass knuckles.
Senin muştandan alırım ona.
Why don't you just take his umbrella and whack him over the knuckles?
Neden elinden şemsiyesini kapıp güzelce pataklamıyorsun?
Good heavens, nibbling your knuckles.
Ulu Tanrım, aşkla kıkırdıyorsun.
Fortune's knocked me about, kneaded me with her knuckles... till now I flatter myself I am as hard and tough as an India-rubber ball... with perhaps one small sensitive point in the middle of the lump.
Artık kendimi belki ortasındaki küçük hassas nokta dışında... bir lastik top kadar sert ve sağlam hissediyorum.
Suppose I have to whack you over the knuckles.
Varsayalım ki parmaklarını kırdım.
And Wiener schnitzel and pig's knuckles and sauerkraut and apple strudel — hot!
Viyana şnitzeli, domuz pirzolası, lahana turşusu ve elmalı turta da varmış.
Not when you consider that the skin is missing from the first and second knuckles of your right hand.
Sağ elinin birinci ve ikinci eklemlerinin derisinin soyulmuş olduğu düşünülünce, bu bir çıkarım değil.
You may rest assured he'll have his brass knuckles on.
Bütün kozlarını oynayacağından emin olabilirsin.
Go on, get back to your bar before you get a face full of knuckles.
Hadi, yüzün yumruk dolmadan barına dön.
He's got broken knuckles, a fighter's hands.
Parmaklarında kırık izleri var, bir boksörün elleri.
A little extra reach on a punch, a set of brass knuckles a stripe on the sleeve, a badge that says cop on it, a rock in your hand, or a bankroll in your pocket.
Yumruk atarken fazladan mesafe, bir tunç muşta... apoletler, üzerinde polis yazan bir rozet... elinde bir taş ya da cebinde bir tomar para.
I cut my knuckles against his mouth.
Ağzına bir çaktım.
But I have to check up on these silly little points or I get a rap over the knuckles.
Ama en küçük noktaları bile kontrol etmek zorundayım yoksa azar işitirim.
Seems like a man with busted knuckles didn't need arthritis, don't it?
Eli kırık olan adamın bir de romatizma istemesine benziyor, öyle değil mi?
Don't soil your knuckles on the man.
O adam için ellerini acıtmaya değmez.
A loose tooth and swelled-up knuckles.
Gevşek bir diş ve incinmiş parmaklar.
No, he hit him with brass knuckles.
Hayır, muştayla vurmuş.
First they give you a rap over the knuckles.
Önce eline bir vururlar. Kayda geçsin diye.
Again. Don't bruise your knuckles.
Yine. eklemlerini incitme.
The size of my knuckles... and the heat of my palm.
Parmaklarımın büyüklüğünü avucumun sıcaklığını.
If this gadget doesn't work... I'm gonna unload a heavy load of five fat knuckles on your nose.
Eğer bu alet çalışmazsa burnunun üzerine beş tane şişman parmağımla, ağır bir yük boşaltacağım.
- Knuckles, eh?
- Arbede olsun mu?
Knuckles will be fine.
Arbede iyi olur.
I dislike lobster, crack my knuckles when I'm nervous... save buttons, and sleep on my left side.
lstakozdan hoşlanmam, sinirliyken parmak eklemlerimi çıtırdatırım... düğme biriktiririm ve sol tarafıma dönüp yatarım.
How about some brass knuckles?
Muştaya ne dersin?
Where do you hide your gold knuckles in this outfit?
Altın parmağınızı bu elbisede nereye saklıyorsunuz?
The Irisher told me a believable story after he had his knuckles rapped.
İrlandalı, eklemlerine hafif çalışınca inanılabilecek bir hikaye anlattı.
Suppose it comes down to bare knuckles.
Söke söke aldığımızı farzet.
I was there showing it to him, and there was this customer there buying pig's knuckles.
Ben kasaptayken dükkâna domuz parmağı almaya bir müşteri geldi.
Bobby Shafter come to see... sew the knuckles on his knee... her eyes were blue and gold... - oh heavens!
Bobby Shafter gel de gör... onun diz eklemlerini dik... Gözleri mavi ve altındı...
You see his knuckles? They're huge!
Adamın eklemlerini gördün mü?
- Don't go bruising your knuckles, boss. - I don't need any nursemaids.
- Elini kirlettiğine değmez patron.
No sense bruising my knuckles on you.
Senin yüzünden eklemlerime zarar vermeme gerek yok.
This little car didn't do one thing tonight that can't be explained... in terms of short circuits, sprung doors, grabbing steering, worn knuckles, maybe some advertising gimmick.
Bu küçük araba bu gece sadece bir şey yapmadı... açıklanamayan kısa devreler, yaylı kapılar, kapma direksiyon, aşınmış eklemler, belki biraz reklam hilesi.
You know, with brass knuckles.
Bilirsin, bir muşta ile.
And polishing their brass knuckles for the past two weeks.
Ve iki haftadır muştalarını parlatıyorlar.
Gonna crack my knuckles and jump for joy,
Eklemlerimi çıtlatıp zevk için sıçrayacağım,
From the knuckles down, you look like Ho Chi Minh.
Boğumlardan itibaren Ho Chi Minh'e benziyorsun.
I think he was using brass knuckles.
Çelik yüzük kullanıyordu sanırım.
How would you like to swallow one sandwich de knuckles?
Yüzünüze bir yumruk yemeye ne dersiniz?
- Count your fuckin'knuckles.
- Lanet parmak boğumlarını say.
I got an extra set of knuckles.
Bana fazladan parmak boğumları kazandırdılar.
I stick my hand out... Whap! She'd knock me across the knuckles with a steel-edge ruler.
Elimi uzatırdım ve "Şap!", çelik kenarlı cetvelle parmak boğumlarıma yapıştırırdı.
How did you scrape your knuckles?
Eliniz nasıl yaralandı?