English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Leave that

Leave that translate Turkish

13,724 parallel translation
Leave that...
Bırak onları...
Leave that to the professionals, Charlie.
bu işi profesyonellere bırak, Charlie.
We can leave that one.
O kalabilir.
When did Trumbull leave that message?
Trumbull mesajı kaçta bırakmış?
Leave that.
Bırak onu.
Hmm, and my brother, I leave that up to him.
Ağabeyim onu kendi haline bırakıyorum.
Leave that light switch alone.
Dokunma ışığa.
I'll leave that one.
Bunu bırakacağım.
Mrs kolbein, do not leave that room.
Bayan Kolbein, o odadan ayrılmayın.
Mrs kolbein, do not leave that room!
Bayn Kolbein, o odadan sakın çıkmayın!
Leave that fucking shit.
Bakıyor gangster. Boka batırın bok.
Can't leave that there.
Orayı orada bırakamazsın.
Leave that man alone!
O adamı rahat bırak!
Just leave that there.
Bırak orada kalsın.
So, no, leave that where it was, it's my a rock.
Onu olduğu yerde bırak, en sevdiğim taş o.
I know we all are. Tell you what, I'm gonna leave that light on.
Bak ne diyeceğim, bu ışığı açık bırakacağım.
And I'm gonna leave that door open.
Kapıyı da açık bırakacağım.
So where does that leave me?
Ve şimdi bana ne olacak?
But that would leave one of the brothers in the foster system in grimsby.
Ama bu kardeşlerden birisini Grimsby'de bırakır.
But I know that I will never achieve anything worthwhile if I leave my heart here.
Lakin kalbimi burada bırakırsam değerli hiçbir şey yapamayacağımı biliyorum.
When there was not enough food, families would bring elderly women, the blind or sick to the forest - and leave them to die. - That's awful.
Yeterli yiyecek yokken aileler yaşlı kadınları körleri, hastaları ormana getirirmiş ve onları ölüme terk edermiş.
That's why we have to... leave.
İşte bu yüzden biz... ayrılmak zorunda kaldık.
Let's leave it at that.
Bırakalım öyle kalsın.
I wanted to plead with you one last time, man to man please leave my little Flo's purity for her husband, whomever that may be.
Size, bir kez daha yalvarıyorum, erkek, erkeğe, bu, her kim olacaksa, lütfen küçük Flo'mun masumiyetini, kocasına bırakın.
Henry told me to leave you that.
Henry, bunu sana bırakmamı söyledi.
Actually, if you keep losing like you did today, that boat's going to leave for Berlin without you. You know what, Coach?
Bugünkü gibi kaybetmeye devam edersen o gemi Berlin'e sensiz gidecek.
Very vile things, and I'd rather leave it at that.
Çok berbat şeyler söyledi, Ve bunları bırakmayı tercih ettiğini söyledi.
That didn't leave much for Crain.
Crain'e pek bir şey kalmamıştı.
I should leave his ass out here to freeze, but that'd be too fucking easy.
Aslında seni burada bırakıp kıçının donmasını izlemeliyim ama bu ölüm acısız olur.
And that they'll leave you guys out of it.
Ve sizi buradan býrakacaklar.
Now go tend to that nincompoop fiancé of yours and leave me be.
Sen git o alık nişanlınla ilgilen, beni rahat bırak.
That's what it is, it doesn't matter, because he's still gonna wake up one morning and leave your ass for some chick on lnstagram!
Ne olduğunu, önemi yok. Çünkü bir sabah hala uyanacak Ve lnstagram'da kıçını bir piliç için bırak!
I'm gonna leave you both at the bottom off that pool.
Sizi havuzun dibinde bırakacağım.
Let's just leave it at that.
Daha fazla sorgulamayalım.
You eat that worm, you'll go on a trip and not even leave. Oh, no. Mercy.
Solucanı yersen, ayrılamayacağın bir seyahata çıkarmışsın.
A place that was safe and warm and I'd never ever ever ever leave.
Güvenli ve sıcak bir yer. Asla ama asla ayrılmam gerekmeyecek bir yer hayal ettim.
Yeah, if you're gonna be in charge of my safety, I need to know that you're not gonna just sketch off and leave me with a potentially dangerous client.
Evet, güvenliğimden sorumlu olacaksan beni potansiyel tehlikeli bir müşteriyle yalnız başıma bırakmayacağından emin olmalıyım.
I will not leave before the questions that trouble my heart, are answered.
Bazı sorularım var Kalbim, senden cevap bekliyor.
Leave, so that I may come out.
Böyle ıslak bi şekilde karşına çıkamam.
Sadly, that doesn't leave much time for me and her. But I don't resent that.
Maalesef bu yüzden benimle fazla zaman geçirmiyor.
I told you that I would not leave, and I did not.
Sana gitmeyeceğimi söyledim, ve döndüm.
- Why did she leave you? - That's right.
Neden terk etti?
I knew that whatever had happened, you did not choose to leave me, that something had taken you from me, and everything that you have told me tonight confirms at least that.
Biliyordum ki her ne olduysa beni terk etmeyi sen seçmemiştin, bir şey seni benden almıştı ve bu gece anlattığın her şey en azından bunu doğruluyor.
Don't leave like that.
Böyle gitme.
It would've meant a great deal to my father. And if you knew him, you know that he was not one to leave anything to chance, including the toast for his own wake.
Babam için anlamı çok büyük olurdu ve onu tanıyorsanız kendi ardından kadeh kaldırmak da dahil hiçbir şeyi şansa bırakmayacağını bilirsiniz.
All that I leave to you. Tell him what you will about me... About us.
Gerisini sana bırakıyorum benim hakkımda, bizim hakkımızda istediğini anlat.
Hey, hey! These mercs, they locked down all these ships so that... So that no one could leave.
Paralı askerler bütün gemilere hiç kimse gidemesin diye el koydu.
He said that whatever I tell him will never leave the room, because it's a secret between him and me.
Onunla ne konuşursam konuşayım, ikimizin arasında sır olarak kalacağını söylemişti.
You said nothing would leave the room, and that wasn't true, so you suck.
Konuştuklarımızın aramızda kalacağını söylemiştin ama beni kandırdın iğrenç Şişko.
Is that cause enough for a cotter to exchange his scythe for a sword, to leave his home, his crops, and charge into a cannon's blast?
Bir köylü için evini, ekinini bırakıp orak yerine kılıç kuşanarak top patlamasının içinde emir altında olmaya yeterli sebep mi?
I arranged so that no two girls traveling together can leave Kobe.
Beraber seyahat eden iki Koreli kız görünce yakalamaları için haber saldım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]