Locator translate Turkish
363 parallel translation
The locator has given the altitude :
Bulucu irtifa ( yükseklik ) vermiş :
"... it is agreed that should any co-locator withdraw from sharing in and the working of said claim... "
Kabul ediyoruz ki, taraflardan birinin koşulları belirlenen ortaklıktan vaz geçmesi halinde...
We're tracking them with the locator.
Onları izliyoruz.
Track us on the locator.
Lokasyon bizi izleyin.
Switch on the weather station and bio-locator, the seismic probe also.
Hava istasyonu ve bio-lokasyonu aç, ayrıca sismik dene.
- You know the locator indicates that Vega has passed above us, after she sent that message of hers.
- Bilirsin lokasyon bize o mesajı gönderdi, sonrada yukarıdan geçişini.
- Shall I trace it on the fault locator, Grandfather?
Kusur yakalayıcıya bakayım mı, Büyükbaba?
Just as well we're landing? Er, Susan, check the fault locator please.
Sadece iniş yapıyoruz Susan, hata bulucuyu kontrol et bakalım.
Susan, go back to the fault locator, and I want you to check everything, child you understand, EVERYTHING!
Susan, hata bulucuya git, herşeyi kontrol etmeni ve bana söylemeni istiyorum anladın mı çocuk, Herşeyi
I shall have to check that fault locator myself to make sure, excuse me...
Hata bulucuyu kendim kontrol etmek istiyorum, pardon...
I must go and check the fault locator again.
Gidip hata bulucuyu tekrar kontrol etmeliyim.
I think you'll have to help me with that fault locator now that Susan's been put out of action.
Sanırım sen bana hata bulucuda yardım etmek zorunda kalacaksın Susan şu an hareket edemez.
Yes, well, perhaps it would be wiser to check the fault locator first.
Evet, belki önce hata bulucuyu kontrol etmek daha akıllıca.
The fault locator!
Hata bulucu!
The whole area of the fault locator has just given us a warning.
Hata bulucunun her bölümü uyarı vermeye başladı.
- The fault locator?
- Hata bulucu mu?
And it replaced time by the light on the fault locator.
Ve zamanı hata bulucudaki ışıkla değiştirdi.
But why didn't the fault locator tell us?
Ama niye hata bulucu bize söylemedi?
Well, the switch hadn't broken down, therefore, the fault locator couldn't give us any recognition.
Düğme bozulmamıştı, bu yüzden hata bulucu bize hiç tanı veremedi.
Look, Grandfather, this is marvellous, but they must have a fault locator somewhere.
Bak, büyükbaba, bu çok güzel, ama bir yerde hata bulucuları olmalı.
I'll try the fault locator.
Hata bulucuyu deneyeceğim.
I put the recorder and the directional locator on it immediately.
Tıpkı diğeri gibi. Kayıt aletini çalıştırdım.
Mr. Chekov, directional locator indicates source bearing 27 mark 8.
Yön belirleyici kaynağın 27, nokta 8 olduğunu söylüyor.
Sir. The directional locator indicates reception point somewhere within the body of this ship.
Efendim, yön belirleyiciye göre alıcı noktasının bu geminin içinde bir yerde olduğunu gösteriyor.
Lieutenant, you've got your sensor locator on a wide beam.
Sensör belirleyici bir ışın yakalamış.
He is a licensed asteroid locator and prospector.
O ruhsat sahibi bir göktaşı arayıcısı ve madencisi.
Well, it's an etheric beam locator.
Bir eterik ışın yer belirleyicisi.
Haven't even put up their locator beacon.
Yerlerini belirleyen fişeklerini bile yakmamışlar.
- It's a locator.
- Tespit cihazı.
While both sets of delegates say they were in their quarters, our crew locator sensed them passing here and here.
Her iki delege grubu da, o sırada odalarında olduklarını söylerlerken, bizim mürettebat belirleyicimiz, onların buradan buraya geçtiğini tespit etti.
I contacted the Worldwide Military Locator... to see if, through the military, I could locate him. I did, and found out that he was in prison at the time.
Askeriye aracılığıyla yerini tespit etmek için Evrensel Askeri Yer Bulma ile irtibata geçince askeri hapishanede olduğunu öğrendim.
The locator beam won't help.
Yer bulucu işe yaramaz.
He works at a locator service in San Antonio.
San Antonio'da çalışıyor.
I shall attempt to rewrite the locator subroutine.
Yerbulucu altyordamını yeniden yazmaya çalışacağım.
This is a Ferengi locator bomb, designed to lock on to pheromones.
Bu bir Ferengi yer bulucu bombası, feromonlara kilitlenmesi için dizayn edilmiş.
Those locator bombs are near foolproof.
Bu yer bulucu bombalar kusursuza yakın.
Something more reliable than a locator bomb.
Yer bulucu bombadan daha güvenilir birşey.
This is a locator bullet.
Bu takip aleti.
Well, probably because the locator transmitter in the plane is under a mile of water.
Bence, uçaktaki kara kutunun denizin dibinde olmasından kaynaklanıyor.
- Does that locator work?
O konum bildirici, uydularınız vasıtasıyla mı çalışıyor?
Relax. It's only a locator.
Gevşe.
They'll tag you with a micro-locator implant.
Üzerinize bir, mini yer bulucu yerleştirecekler.
There's a little known fact about the locator implants for released inmates.
Hapisten çıkanlar için kullanılan yer bulucular hakkında bildiğim bir şeyler var.
You should know something about the locator implants.
Yer bulucular hakkında bir şeyler biliyor olmalısın
Captain, we're picking up a locator signal from the shuttle.
Kaptan, mekikten yer belirleyici bir sinyal alıyoruz.
Our locator isn't working, so if anybody spots him- -
Tarayıcımız çalışmıyor. ... yerini tespit ederseniz...
So much for sending a locator signal.
Yer saptayıcı sinyal göndermek için çok daha fazlası lazım.
Turn on the fuckin'locator!
Yerine otur ve sakin ol.
- Got your locator on?
Vericin açık mı?
And the locator beacon from the rapier pod?
Peki rapier'dan yer gösterici sinyal geldi mi?
Every warhead has a locator card.
Her savaşbaşlığında bir verici bulunur.