Neighing translate Turkish
55 parallel translation
[Horses Neighing]
[Horses Neighing]
( HORSE NEIGHING )
( AT KİŞNİYOR )
Ioud'larums, neighing steeds and trumpets clang?
Savaşta, kişneyen atlara, vuran davullara alışmışız biz.
In Fastov, there're so many cavalrymen that one can't hear what people say because of the horses neighing.
Fatov'da o kadar çok süvari varmış ki atların gürültüsünden insanların ne dediği duyulmuyormuş.
[NEIGHING]
[ihihihihi]
[NEIGHING]
[ihihihii]
He is like a foal harnessed for the first time kicking and neighing.
İlk defa koşum takımı takılmış bir tay gibi, tepiniyor ve kişniyor.
The neighing horses are pawing
* Kişneyen atlar yerlerinde duramıyorlar. *
( neighing ) Easy.
Sakin.
Neighing in the likeness of a filly foal.
Tıpkı bir kısrak gibi kişniyor.
- [Horse Neighing ] - [ Soldier] Attention!
- [Atlar depreşir ] - [ Asker] Dikkat!
[Neighing]
[kişneme]
- [Neighing]
- [kişnemelerini]
I jest to Oberon and make him smile when I a fat and bean-fed horse beguile neighing in likeness of a filly foal.
Oberon'a şakalar yapar onu güldürürüm. İri yarı, umursamaz bir aygırı ayartmak için azgın bir kısrak kılığına girerim.
( horse neighing )
atlar kıpırdanır
( horses neighing )
( atlar kıpırdanır )
( neighing )
( mırıltılar )
( men gasping, horses neighing )
( adamlar iç öeker atlar kıpırdanır )
( men gasping, horses neighing )
( adamlar yutkunur atlar kıpırdanır )
Morning. ( Horse neighing ) Found anything?
Günaydın.
- [Neighing] - All right, Barry!
Pekala Barry!
It is tonight. ( neighing )
Bu gece öyleyim.
( barney neighing ) Dude, dude, what are you doing?
- Ahbap, ahbap, ne yapıyorsun?
When I a fat and bead-fed horse beguiles... neighing in likeness of a filly foal.
Besili, uzun yeleli bir at iken bir kısrak gibi kişnerdim.
Neighing in likeness of a filly foal :
Bir kısrak olur alırım aklını başından.
( horse neighing )
( At kişneme )
( neighing )
Bu lakaba ihtiyacım var Francine.
( neighing, snorting )
Niye herkes beni arayıp bunu söylüyor?
Now we train. ( neighing )
Brunch davetimizi kabul etmenize sevindik.
( neighing, snorting )
Yapmayın.
Well, what are we waiting for? ( neighing )
Artık çok geç.
[Neighing] What's wrong, horse?
Sorun nedir, at?
[Neighing] They moved my lady down to the lower paddocks.
Karımı aşağıdaki padoka götürdüler.
[Neighing] 15 serving love.
15 servis canım.
[Neighing] Tony, I brought your girlfriend horse, Angela.
Tony, sevgilin olan atı getirdim, Angela.
[Neighing] Did you tell her that the other mare meant nothing to me?
Ona, diğer kısrağın benim için bir şey ifade etmediğini söyledin mi?
[Neighing] He told me everything.
Her şeyi anlattı.
[Neighing] Tina Marie hellman, stop this right now!
Tina Marie Hellman, şunu yapmayı kes!
( Ship approaching, horses neighing oh, these guys.
( Gemi iniyor, atlar kişniyor ) Off, yine bunlar.
( Horse neighing )
Zamanımız yok!
( Horse neighs ) ( Horses neighing )
[at neighs ] [ atlar kıpırdanır]
( Groans ) ( Neighing continues )
[homurdanıyor ] [ kişnemesi devam]
[explosion ] [ horses neighing, Native Americans whooping]
[sigorta tıslama ] [ patlama ] [ İspanyolca konuşuyor ] Yerli Amerikalılar boğmaca]
( HORSE NEIGHING ) I hope no bones are broken.
Umarım kemikleriniz kırılmamıştır.
[Neighing ] [ Man] The Prince of Antioch is a monster! Now calm down.
- Uh,'Ben'yani.
( Neighing )
Çok Kolay'la Açık Favori çizgiye birlikte yaklaşıyorlar.
( Neighing )
Manny. Manny.
( HORSES NEIGHING )
LA'miş!
Let's go, Dad Horse. Pull! ( neighing )
Güzel, yapmamız gerekenler konusunda aynı fikirdeyiz.
[Neighing, grunting] Oh, boy.
Oh, yavrum!
Giddyup. [horses neighing]
Deh.