No time to waste translate Turkish
332 parallel translation
You've no time to waste.
Vaktimiz yok.
I have no time to waste.
Boşa geçirecek vaktim yok.
I got no time to waste.
Kaybedecek vaktim yok.
- George, I've got no time to waste.
- George, fazla vaktim yok.
We've no time to waste.
Kaybedecek zamanımız yok.
- Yes, sir. - You have no time to waste!
- Oyalanacak vaktiniz yok!
No time to waste!
Kaybedecek vakit yok!
I've no time to waste.
Boşa harcayacak zamanım yok.
- We've no time to waste.
- Kaybedecek vaktimiz yok.
We have no time to waste.
Vakit kaybetmeyelim.
Listen, we've got no time to waste.
Dinle, boşa harcayacak hiç zamanım yok.
We have no time to waste here.
Burada daha fazla vakit harcamayalım.
Hey, we ain't got no time to waste.
Hadi yahu, dalga geçecek zamanımız yok.
No time to waste. Let's get out of here.
Sallanmayın, hemen çıkalım buradan hadi..!
It's forbidden and we have no time to waste
Burada olmanız yasak ve kaybedecek hiç vaktimiz yok.
No time to waste
Boşa harcayacak zaman yok.
Help him walk a bit, but hurry, there's no time to waste.
İnin aşağıya, onu biraz yürütün, kaybedecek zamanımız yok. Ben de durumumuzu kontrol edeyim.
- I've no time to waste here.
- Burada harcayacak vaktim yok.
There's no time to waste, then, is there?
Öyleyse kaybedecek zaman yok.
No time to waste.
Kaybedecek zaman yok.
- Please, there's no time to waste.
- Lütfen, kaybedecek zamanımız yok.
I'll explain later, but now there's no time to waste.
Daha sonra sana açıklarım, şimdi buna vaktim yok.
- Ruby, we've no time to waste here.
- Ruby, orada vakit öldürme.
I have no time to waste.
Sizinle uğraşacak zamanım yok.
I toss my weapon at your feet as Vercingetorige, my chief, tossed his... at Caesar's feet, come on, I'm surrendering. I've got no time to waste!
Şefim Vercingetorige'in silahlarını Sezar'ın ayaklarına attığı gibi bende silahımı... senin ayaklarına atıyorum. Hadi, teslim oluyorum. Ziyan edecek vaktim yok.
Besides, I have no time to waste.
Üstelik boşa harcayacak zaman yok.
Quickly, there is no time to waste!
Acele edin, kaybedecek zamanımız yok.
I have no time to waste! I've had enough ofthis!
Boşa harcayacak vaktim yok!
There's no time to waste, get me the Chief Commissioner of Police.
Kaybedecek vakit yok. - Bana polis başkomiserini bul.
I have no time to waste.
Kaybedecek vaktim yok.
Four hours till daylight. No time to waste.
Dört saatimiz kaldı,... harcanacak zaman yok.
- There's no time to waste.
- Kaybedecek vaktimiz yok.
- No time to waste on that now.
- Şuan buna harcayacak zaman yok.
- I have no time to waste!
- Boşa harcayacak zamanım yok!
We've no time to waste.
Boşa harcayacak zamanımız yok.
No time to waste. Let's go!
Kaybedecek vakit yok.
Pedro, there's no time to waste.
Kaybedecek vaktimiz yok.
We ain't got no time to waste!
Harcayacak zamanımız yok!
If you have no more evidence than you've shown me... it would simply be a waste of time to try to take it into court.
Elinde daha fazla delil yoksa, olayı mahkemeye taşımak zaman kaybı olur.
So we don't need to waste no time speculating on his case... or feeling sorry for him.
Bu yüzden arkasından konuşmanın bir anlamı yok. Bu sadece vakit kaybı olur.
But seems to me, if Jimmy's found a girlfriend... he ain't gonna waste no time meeting his sister.
Ama bana göre, Jimmy yeni bir kız arkadaş bulmuşsa... Ablasını karşılamaya vakit ayırıp da geleceğini hiç sanmam.
I have no more time to waste.
Yavaştan acele etmeliyim.
I have no desire to waste your time.
Neyse bunu konuşmak istemiyorum. Zaman harcıyoruz.
But for a truly magnificent waste of time You've got to go no further than the exhibit from italy- -
Ama muhteşem bir saçmalık için İtalyan gösterisine gitmek lazım.
That was kind of you, but there's no reason to waste time on us.
Çok naziksin ama neden sebepsiz yere zamanımızı harcayalım ki?
Now she urges him to waste no more time but assassinate Tiberius.
Hiç zaman yitirmeden Tiberius'u öldürmesi ve yönetimi devralması için onu kışkırtıyor.
Good to know I won't have to waste my time... ... keeping an eye on you and Luther no more.
Artık seninle Luther'ı izlemem gerekmediğini bilmek güzel bir şey.
Hey, there's no time to waste.
Periler onu dağa götürdü.
But don't you ever come back here again, because I'm too old to waste my time trying to train a no-good loser like you, you bum!
Ama asla buraya geri dönme, çünkü senin gibi bir serseriyi çalıştırmaya zaman harcamayacak kadar yaşlıyım!
Then there's no time to waste.
Evet.
Then there's no time to waste. We must go to the cave and destroy the space bridge immediately.
Laserbeak, rapor ver.