No ties translate Turkish
250 parallel translation
" He simply wore no ties
Hiç kravat takmadı
What you and me should be looking for is a nice girl with no ties and a nice family business in background, shopping.
Senin ve benim aramamız gereken sorumlulukları olmayan bir kız olmalı ve ailesinin de iyi bir işyeri olmalı.
No worries, no cares, no ties, no strings.
Üzüntü yok, sıkıntı yok, bağ yok, bağlılık yok.
- No family, no ties?
- Aileniz, akrabanız yok mu?
- No ties or anything, have you?
- Aileniz falan yok, değil mi?
As of that old man, Grundy, I ain't got no ties.
İhtiyar Grundy olayından sonra, onlarla bir bağım kalmadı.
A likely man, single, no ties.
Münasip, bekar, bağı olmayan bir adam.
No ties?
Bağlanmak yok?
No ties, no husband?
Bir bağın, kocan falan yok mu?
You've no ties.
Bir bağın yok.
For one beautiful weekend every year with no cares, no ties, no responsibilities.
Her yıl tasalardan, bizi tutan zincirlerden ve sorumluluklardan uzak geçen güzel hafta sonları için.
Ok. No ties but you don't have to rub my face in it.
Tamam tartışmayalım ve sakın eline yüzüne bulaştırma.
No ties to leave behind.
Geride bir bağı da yok.
No ties.
Bağlanmak yok.
No ties, whatsoever!
Hiç bir bağı yok!
I have no association, no obligation, no ties.
İşbirliği, yükümlülük veya bağım yok.
No ties or cologne, all right?
- Kravat yada kolonya gibi şeyler istemiyorum, tamam mı?
You know, you and me, we ain't got no ties.
Sen ve ben, aramızda hiçbir bağ yok.
You and me ain't got no ties.
- Seninle aramızda bir bağ yok.
No you swore to the General you had no ties back there!
Hayır, aslında General'e yemin ettin geride hiçbir bağ bırakmadığına dair!
But. her groom to be would have to be a US citizen with no ties.
Ama damat bekar bir Amerikan vatandaşı olmalı.
10 foreigners asking for grain, no ties to Egypt.
10 yabancı buğday istiyor, Mısır'dan değiller.
That way I get guys with no ties to anybody over there, they belong only to me, 110 percent.
Orada kimseyle bağı olmayan adamlarım olmuş olur. Bana % 110 sadık olurlar.
Even when that infamous girl Candy makes a pass on a rich man no matter how lonely or sad she is... she always ties her back hair neatly before she comes onto the man.
O ünlü Candy gerçekten var mı bilmiyorum ama yalnız ve üzgün olsa da saçlarını cesurca bağlayıp yaşamaya devam etti.
No formalities, no white ties, no engraved invitations.
Formalite yok, resmi elbise yok, yaldızlı davetiye yok.
No bums in black ties.
Smokinler, siyah papyonlar bitti.
I'm a free man, without ties, no one to worry about
Kimseyle bağı olmayan özgür biriyim. Endişe edilecek kimsem yok.
The thing is, what I'd most like to say is I have no personal ties to Public Corp.
Şey, Kamu Şirketiyle hiçbir kişisel bağımın olmadığını söylemek istiyorum.
There are no emotional ties between us.
Aramızda her hangi bir duygusal bağ yok.
So violently, I no longer have any ties there.
O kadar karşι çιktιlar ki artιk onlarla bir bağιm yok.
No close family ties?
Yakın ailen de mi yok?
With no blood ties at all people have helped me more than you did these past years.
Hiç kan bağım olmayan insanlar bile senin bana geçmiş yıllarda ettiğinden çok daha fazla yardım ettiler.
You're a very principled, ethical lawyer, with no political ties.
Sen güçlü ilkeleri olan bir avukatsın, ama hiçbir siyasi desteğin yok.
You have no family ties, I believe, that confine you to Dorset.
Bir aileniz yok. - Sizi kısıtlayan bir şey yok.
He has no taste in ties.
Kıravat zevki hiç yok!
Oh, no. Ties.
Oh, hayır, kravat.
Hey, we've got no more ties.
Hey, başka bağımız yok.
No, really, Bill, if you get rid of me... you sever ties with reality.
Hayır, Bill, eğer beni başından atarsan gerçeklikle olan tüm bağlantını da kesersin.
Editorially and business-wise, we make decisions based on a politics that no corporate publisher can really advocate because of their ties to corporate America.
Dünyaya yayılmış radyo ağları var. Engin habercilik deneyimi ile olaylar ve durumlar hakkında...
No strong emotional ties, no political beliefs, no particular interests.
Güçlü duygusal bağlar yok, siyasi inanç yok, özel ilgiler yok.
He maintains strong financial and property ties to the community, there is no reason to believe there is any danger he'll flee the jurisdiction.
Toplumla güçlü bir finansal bağı var. Kaçmaya kalkacağını düşünmek için hiçbir sebep yok.
You've been on your own with no family ties
Ailen olmadan kendi başına oldun
Other than the fact that they're all Catholic which ties into the crucifixion ritual, no.
Hepsinin Katolik olması dışında bir şey yok. Bu da çarmıha gerilmelerini açıklıyor.
Mr. Bester, we no longer have any ties to Earth or to the Psi Corps.
Bay Bester, artık Dünya veya Psişik Birliği'yle herhangi bir bağımız kalmadı.
No log cabins, no schoolhouses... no churches, no covered wagons... no rail road ties... no cigar store indians... no nothin'.
Kulübeler olmazdı, okullar kiliseler, tenteli arabalar demiryolu traversleri tütün dükkanları önünde tahta kızılderililer hiçbir şey olmazdı.
No, I miss my new Armani jacket, my shirts, ties everything.
Hayır, yeni Armani ceketimi, tişörtIerimi, kravatIarımı her şeyimi.
I ask no one My ties are severed clean The less I have, the more I gain
kimseden bir şey istemem... ve bağlarım tamamen koptu sahip olduklarım azaldıkça daha çoğunu kazanıyorum işlek olmayan yola hükmediyorum serseri gezgin göçebe avare nasıI istersen öyle adlandır beni
You're a very principled lawyer with no political ties.
Sen güçlü ilkeleri olan bir avukatsın, ama hiçbir siyasi desteğin yok.
" " "without ties, with no rights, no future."
İçeride kalın hanımefendi, bir şey olduğu yok! Ne?
No, I think it all ties in.
Bence bunun konuyla ilgisi var.
I have no interest in ties.
Beraberlikler ilgimi çekmez.