No tickets translate Turkish
295 parallel translation
No tickets.
Bilet de yok.
No tickets, no passport.
Bilet de yok, pasaport da.
No tickets.
Kağıt para olmaz.
No tickets.
Sakın ceza yeme!
I'm sorry, no tickets.
Üzgünüm, bilet kalmadı.
You have no tickets.
Biletsiz giremezsiniz.
Driveways, loading zones. No tickets.
Garaj girişleri, yükleme bölgeleri.
There are no tickets.
Bilet yok.
No tickets left.
Biletsizler ayrılsın.
No tickets left.
Bilet kalmadı.
No tickets to Chicago.
Chicago'ya bilet yok.
No system, no tickets.
Düzen yoksa, bilet de yok.
There must be no argument about buying the tickets.
Biletler konusunda tartışmayalım.
I ain't buying no lottery tickets.
Piyango bileti falan almıyorum.
- I have two tickets, and no pair.
- Aritmetik problemi, anlıyor musunuz? - Pek sayılmaz.
No, I wanna make sure we got the tickets.
Hayır, biletleri kontrol et diye dedim.
No more Golden Tickets.
Artık Altın Bilet yok.
Yes and no, because this nephew... he gets tickets for speeding all the time... and while he was in that empty building... he got to the file... and he removed ten of his traffic citations... and now he's in jail.
- Hem evet hem hayır. Yeğenim aşırı sürat yaptığı için ikide bir ceza yer. Hazır boş binaya girmişken dosyasını bulmuş ve 10 cezanın belgesini çalmış.
Those lottery tickets ain't no good no way.
Bu piyango biletlerinden medet ummanın bir alemi yok.
- There are no bus tickets either.
- Otobüs bileti de kalmadı.
[Izzy] I said I ain't got no parking tickets.
Ben, hiç park cezası almadığımı söylemiştim.
No. I think I'm looking at about 50 tickets.
Hayır, 50 bilet düşünüyorum!
No, no, I won't be needing those tickets.
Hayır, hayır. O biletlere ihtiyacım olmayacak.
Madam, I've been told of your situation. And we'll do everything possible, of course... but there's no procedure whereby we can arbitrarily displace... passengers already holding tickets on our San Francisco flight 119 in order to -
Bayan, durumunuz hakkında bana bilgi verildi ve elbette mümkün olan her şeyi yapmaya çalışacağız ama şu anda San Francisco'ya gidecek uçağımızdaki biletli yolcularımızı yerinden edip size yer açmamız maalesef hiç mümkün değil.
Is there a problem? No, it's just that I have tickets to the ballet that I've waited six months...
- Hayır ama 6 ay beklediğim bale biletleri...
Passengers with tickets for the eighteen thirty from Platform 9 calling at Shenfield, Chelmsford and Colchester...
1830 numaralı bilete sahip yolcularımız, Shenfeild, Chelmsford ve Colchester treni için 9 no'lu perona çağrılıyorsunuz.
So yous lot couldn't get tickets to Wilson Pickett tonight, no?
Demek siz bu akşam Wilson Pickett'a bilet bulamadınız, öyle mi?
No kidding. I hear they're scalping tickets for seats outside.
- Dr. Wells'i taniyor musun?
Single, 6'1 ", 174 pounds, must wear glasses to drive... no outstanding tickets or warrants.
Bekar, 182 boyunda, 75 kilo. Araba kullanırken gözlük takıyor.
I don't take no free tickets on no one's train.
Kimsenin trenine beleş bilet almıyorum.
I ain't got no time to waste on your wolf tickets, chump.
Senin palavralarınla harcayacak zamanım yok aptal.
We haven't sold any tickets, we have no bands,
Hiç bilet satamadım, gruplarım yok,
Tonight? No! We've got tickets to the Pistons game.
Bak, o parayı bu yüzden kabul edemem.
We're loaded up with tickets, son, you can ask so much of a man and no more.
Biletlerimiz fazla gelmişti, evlat. Herkese sorabilirsin, hepsi bu.
and you sold tickets you had no business selling...
Biletleri sattın ve bundan kâr etmedin...
No? My wife buys me two tickets every week.
Karım benim için her hafta iki bilet alır.
- No tickets.
- Hepsi tükenmiş.
No. It's not too soon for us to be together. Tickets, please.
Hayır, birlikte olmak için erken değil.
- No, he's a banker with opera tickets.
Evet, operaya iki bileti olan bir banker.
Ephraim, you could have two tickets around the entire galaxy you gin-soaked waffle head. No one's going with you.
Ephraim, seni boş kafalı ayyaş herif tüm galaksiyi gezecek iki biletin bile olsa, kimse seninle gelmez.
When he asked for tickets, I should've said no.
Bilet isteyince, yok demeliydim.
- No one saw you buy the tickets?
- Kimse bilet aldığınızı görmedi mi?
No one saw you buy tickets for the game.
Bilet aldığınızı gören olmadı.
There's no record you even bought tickets.
Bilet aldığınıza dair bir kayıt bile yok.
You have no receipt for the tickets.
Biletler için fiş almadınız.
I have tickets for the symphony tomorrow night. Are you free? Well, actually no.
İyi haber Yarın gece için senfoni biletleri aldım Boş musun?
- No. Just a couple of pawn tickets.
İki rehin makbuzu.
- Oh, no. I have until Sunday to sell eight $ 500 tickets.
Pazar gününe kadar sekiz tane 500 dolarlık bilet satmam gerekiyor.
No more parking tickets.
Park ücretine son.
No speeding tickets.
Ceza yazmazdık.
When I was a kid, my dad's company gave season tickets to the No. 1 salesman every year.
Ben çocukken, babamın çalıştığı şirket her yıl en çok satış yapana kombine bilet verirdi. Babam hiç kazanamadı.