On paper translate Turkish
3,756 parallel translation
I mean, on paper, you're a great catch.
Görüntüde harika bir bayansın.
Now, we've gone through this on paper, but real quick... we've rigged it so you have rotation control.
Kağıt üstünde gördün ama hızlıca bakalım. Dönüş kontrolü yapacak şekilde ayarladık.
Give it to me on paper, so I can mark it up with this thing.
Bana basılı ver, böylece bununla işaretleyebilirim. Bunları hatırla ve hızlıca yap.
Small on paper, but it adds up.
Kâğıt üstünde ufak bir meblağ ama katlanarak artar.
Yeah, I tried to do that, but it turns out the new director of St. Baldwin's was a technophobe hyper-luddite like our Dr. Reid, and he only wanted the psych records to be on paper to protect confidentiality.
Evet, Bunu yapmayı denedim. Görünüşüe göre St. Baldwin's'in yeni yöneticisi tıpkı bizim Dr.Reid'imiz gibi teknoloji fobisine sahip Kayıtların sadece kağıt üzerinde bulunmasını böylece gizliliği korumayı istiyor.
Rut : On paper, I don't have a chance here.
Kağıt üzerinde, burada hiç şansım yok.
I will admit, on paper, there's reason for concern.
- Kâğıt üstünde endişelenmemizi gerektiren durumlar söz konusu.
Getting as many of my thoughts down on paper will, I hope, stop that feverish mental pursuit and put it all into what is my perspective.
Düşündüklerimin birçoğunu vasiyetime geçiriyorum, umarım hararetli aklî kovalamayı keserim ve hepsini kendi görüşüme çeviririm.
Some were ours, some were China's, but the majority belonged to various commercial entities, at least on paper.
Bazıları bizim, bazıları Çinlilerin. Ama çoğunluğu farklı ticari kuruluşlara ait. En azından kağıt üzerinde.
Put this epic on paper on his way to line
# Yazdı bu destanı giderken safa.
But the ninhydrins brought up some useful prints on the paper.
Ama ninhidrinler gazete kağıdının üstündeki parmak izlerini buldu.
Your fingerprints are on the paper.
Kağıdın üstünde parmak izlerin çıktı.
He bought a paper the day before- - this one was on top- - and that's how his prints got on it?
Bir gün önce gazetesini aldı bu en üstteydi ve üstünde parmak izi de bu yüzden çıktı.
It's one sentence on one piece of paper.
Bir parça kağıtta yazan, bir cümle sadece.
You can't rely on a piece of paper.
Bir kağıt parçasına bel bağlayamazsın.
Just give him my paper on the Higgs boson.
Higgs bozonuyla ilgili yazdığım makaleyi ona ver.
Hi. We're still working on the piece of paper.
Hala kağıt parçası üzerinde çalışıyoruz.
Oh, my God. Look at that. There's a trash can right there, and that guy just threw his paper on the sidewalk.
Hemen yanında çöp bidonu olmasına rağmen adam kâğıdı kaldırıma attı.
Because whatever she has that paints Annie as a traitor isn't worth the paper that it's printed on.
Çünkü elinde Annie'yi vatan haini olarak gösteren her ne var ise basıldığı kâğıt kadar bile değeri yok.
I wouldn't waste paper on you.
Sen benim kalemim diilsin...
No one should ever leave the house without their ideal salary written on a folded-up piece of paper.
Kimse evden hayallerindeki maaşın yazdığı bir kağıt parçası olmadan çıkmamalı.
And maybe we could, uh, get rid of all this paper on your desk.
Bir de belki şu masandaki tüm kağıtlardan kurtulabiliriz.
Parker, did you find a paper trail on the SN-12?
Parker, SN-12 ile ilgili evrakları bulabildin mi?
You can spend all your money on your fancy fixtures and your wallpaper as long as you keep paper in my pocket.
Benim paramı geri ödediğin sürece şık aksesuar ve duvar kağıtlarına istediğin kadar para harcayabilirsin.
And when I do, I will put a picture of you in handcuffs on the front page of this paper.
İsmini bulduğumda bu gazetenin manşetine senin kelepçeli fotoğrafını koyacağım.
You put your gun on a bench, a bell goes off, and you shoot holes in paper targets.
Silahımı bir tezgaha koyarsın sonra zil çalar ve kağıt hedeflerde kurşun delikleri açarsın.
I'm on the phone with the paper now.
Şu an gazeteyle konuşuyorum.
If you can find hard evidence that the partners had money on the fight and hid it, or a paper trail that they organized the event...
- Evet. Ortakların döğüşten para kazandıklarını ve sakladıklarını delillendirirsen, ya da işi organize ettiklerini gösteren resmi bir kayıt bulursan...
But my father, when he was alive, he used to let me draw on the kitchen wall. And I'd actually stick pieces of paper on the wall, but I went over the edge, so there was always empty pictures with marvellous edges.
Fakat babam hayattayken mutfak duvarını çizim yapmak için kullanmama izin verirdi ben de duvara kağıt parçaları yapıştırırdım ama bazen kontrolden çıkardım, bu yüzden de ortaya kontrol dışı boş resimler çıkardı.
Are you here to freak me out or write a paper on... on my paper?
Buraya beni korkutmaya mı geldin yoksa gazetemle ilgili haber yazmaya mı?
Yeah. I got an "A" on my paper about "The Spectator."
Evet Spectatorla ilgili ödevimden A aldım.
He had a little piece of bloody toilet paper on his neck.
Boynunda kanlı tuvalet kâğıdı vardı.
Well, I don't know what it was like for you at the New York Herald, but at my little paper, you gotta stay on the clock if you're gonna make a living.
Tamam, bilmiyorum... New York Herald'da senin için nasıl olduğunu, ama benim küçük gazetemde belli bir saate kadar kalmalısın, yaşamak istiyorsan.
Miss G, You get on to the paper, I'll give my guy a tinkle.
Bayan G, sen gazete işine bak, ben de dostuma telefon edeyim.
I know I think women who feel butterflies and see candy hearts and paper flowers on their first date are idiots or crazies or girls who don't date enough, but this guy... this guy is amazing.
İlk görüşmede midelerinde kelebeklerin uçuştuğunu hisseden başlarından kalpler çıkan, çiçekler alan kadınların aptal ya da yeterince randevuya çıkmamış kadınlar olduğunu düşünürdüm. Ama bu adam... Bu adam muhteşem demiştim ve ben de midemde kelebekler hissetmiştim.
So those who use this paper coat their saliva on it.
Bu nedenle bunu kullananlar tükürüğünü bulaştırır.
So if there were poison coated on the corner, the ones who use this paper will be poisoned unknowingly.
Yani köşesine zehir sürülmüşse bu kâğıdı kullananlar bilmeden zehirlenmiş olur.
Then, by chance, was there poison coated on the paper that was given to High Doctor as well?
O hâlde Hekim Başına verilen o kâğıda da zehir mi sürülmüştü?
The only difference is whether you paint on a sheet of paper or on a face.
Tek fark, birinde tuvale boyuyorsunuz, diğerinde yüze.
And on top of that, my Vietnamese Lit paper's still due at 8 a.m.
En önemlisi de Vietnam edebiyatı ödevimi saat sekize kadar vermeliyim.
For the paper you floated on the negro's sorry scrap of mud bank.
Sefil zenciye havadan tapu verdiğin için değil mi?
Never any names on the paper trail.
Arkada ne isim ne de evrak bırakmayacaktık.
As far as we can tell, the questions were written on yellow paper, and these seven are the only ones with yellow legal pads.
Söyleyebileceğimiz şey,... sorular sarı kağıtlara yazıldı,... sarı kağıtlara sahip olanlar sadece şu yedi kişi.
'Cause the paper that Sid found on the vic's body is a match to the check that I recovered at the crime scene.
Çünkü Sid'in kurbanın vücudundan bulduğu kağıt olay yerinden bulduğum çekle uydu.
My name was on that paper.
İsmim orada yazıyordu.
Adam Sackler was on that paper.
Adam Sacklar yazıyordu.
Taking four children across town to investigate a piece of paper we found on the ground.
Dört çocuğu, yerde bulduğumuz kâğıt parçasını incelemek için kasabanın karşısına götürüyorum.
Speaking of a lack of respect, I read a great paper on humiliation this weekend and it gave me some great ideas.
Saygı yoksunluğundan bahsetmişken küçük düşürme hakkında güzel bir yazı okudum bu hafta ve bana süper fikirler verdi.
Perhaps on the stationery counter we might display romantic cards and... scented paper.
Belki kırtasiye tezgahına romantik kartlar koyarız ve süslü kağıtlar.
Wait, are you here to freak me out or write a paper on--on my paper?
Bekle, beni çıldırtmak için mi buradasın yoksa kağıdımın üzerine yazı yazmak için mi?
Write it down on a piece of paper so I know that you're not lying.
Bir kağıt parçasına yaz ki yalan söylemediğini bileyim.