Pear translate Turkish
488 parallel translation
- Carat, pear-shaped diamond ring with tapered baguettes in a four-prong setting.
8,000 dolarlık, dört uçlu yuva içine yerleştirilmiş bagetleri olan şeftali biçimli pırlanta yüzük için.
- A pear is the best fruit.
- Armudun üstüne meyve tanımam.
Lots of juice in a pear.
- Bayağı suluymuş.
- Adam should've chosen a pear.
- Armutları Adam seçmiş olmalı.
I like the feel of a pear.
Armuda bayılıyorum.
That brings out a sort of pear-shaped tone, you see?
Bu sayede daha tok bir ses çıkar.
A pear tree.
Bir armut ağacı.
A pear tree!
Armut ağacı mı!
I've noticed that the pear tree is starting to bear fruit.
Armut ağacının meyve vermeye başladığını görmüştüm.
I'll tell you what it is! A prickly pear!
Bir kraliçeye hiç yakışmıyor!
The pear-shaped toad
Armut şeklindeki kurbağa
Woman is at best a prize, a property valued much the same as a horse or a dog, unlike the pear and sheen of skin and soundness of teeth and limb.
Kadınlarsa bacakları ve dişleri sağlıklı, ciltleri pürüzsüz değilse at, köpek kadar değeri olan maldır, büyük ödüldür ancak.
I'm gonna give you a peach and a pear I love your hair
Sana şeftali ve armut vereceğim. Saçını bayılıyorum...
Tell me, what's a girl with such pear-shaped tones doing checking hats?
Senin gibi sesi olan biri, niye vestiyerlik yapıyor?
- My head feels like a prickly pear!
- Kafam armut gibi oldu!
Pear.
Armut.
- Who peels a pear with a knife?
- Bıçakla armut soyan biri mi?
Them prickly pear roots gonna make Travis well?
O dikenli iğnelerle Travis'i mi iyileştireceksin?
- Prickly pear root.
- Frenk armudu kökü.
'Tain't nothin'better than a prickly pear poultice, providing'a body knows how to fix it.
Hiçbir şey frenk armudu tedavisinden daha iyi değildir, elbette, onu nasıl kullanacağınızı bilirseniz.
oh pear-tree, you are so lush standing green and stately
ah armut ağacı, bereketlisin ayakta yeşil ve görkemli
A pear-tree is in blossom, waiting for our meeting.
Bir armut ağacı çiçek açtı buluşmamızı bekliyor.
Pear Shape.
Tamam.
Some pear compote perhaps?
Belki armut kompostosunu tercih edersin.
♪ And a partridge in a pear tree... 12 days of Christmas.
12 gün Noel. Noel'in bir günü bile yeterince çekilmez.
The pear-juice is for me.
Armut suyu benim.
It's true it has a taste of wild pear.
Yabani armut gibi gerçek bir tadı var.
- Or a prickly pear - Ow!
Ya da bir kaktüs meyvesi
Don't pick the prickly pear By the paw
Kaktüsü alırken eline dikkat et
When you pick a pear Try to use the claw
Pençelerini kullan onun yerine
But you don't need to use the claw When you pick a pear of the big paw paw
Fakat iki tane alacaksan eğer gerek yok kullanmaya pençe
I could peel you like a pear, and God himself would call it justice.
Seni kıtır kıtır keserdim elimde olsaydı ve Tanrı'dan başkası da adalet demezdi buna.
Get rid of this pear.
Şu armudu atın.
One year we ate every single pear in the garden.
Bir keresinde ağaçlarda armut bırakmamıştık.
Or a prickly pear neither.
Ne de frenk armudu.
When I was a little girl, we had a backyard... and there was a pear tree in this backyard.
Küçük bir kızken, arka bahçemiz bu bahçede de bir armut ağacımız vardı.
I used to go out and I used to fly up to the top of it... and pick a pear from the very top branch... and then I'd fly back down and I'd sit underneath my tree... and eat my pear.
Dışarıya çıkar, ağacın en tepesine kadar uçar en üst daldan bir armut seçer sonra tekrar uçarak aşağıya iner ve ağacın altına oturup armudumu yerdim.
And here in this hut, you see it, beneath the high pear tree, in this hut lived the oldest of our fathers, who died last year, and who entered the order still in the last century, so he lived more
İşte kulübe de bu, bak, büyük armut ağacının altındaki. O kulübede atalarımız yaşamış ve benim babam ki kendisi geçen yıl öldü. Yetmiş yıldan fazla inzivada yaşamış biridir bunun yanında son yüz yılda bu durumda olan tek kişidir.
What a nice pear!
Ne güzel bir armut!
There was turtle soup, curried chicken... salmon... venison steaks... filet de sole in truffle sauce... artichokes with pear peppers... and Scotch grouse in whiskey.
Kaplumbağa çorbası, köri soslu tavuk somon balığı geyik bifteği mantar soslu fileto biberli enginar ve viskili İskoç kekliği.
And instead of the usual smell of pear drops, vinegar.
Üstelik tırnak cilası gibi değil, sirke kokuyordu.
Imagine never tasting a peach or a pear?
Düşün hiç tatmadığın Şeftali, armut...
You want a pear?
Armut ister misin?
- And a golden pear
- Altın bir armut dışında
- lt's a delightful pear liqueur.
- Leziz armut likörü.
It is a pear tree.
Armut ağacı.
All the sparks and energy you give off, the rosy advice you dispense in round, pear-shaped tones.
Çıkardığın tüm bu kıvılcım ve enerji,... dağıttığın parlak öneriler, harika biçimli formlar.
And a partridge in a pear tree.
Ve... "Armut ağacında bir keklik".
Her larger lips are swollen, the smaller ones, torn, her buttocks, scratched, her udder, flattened, her spider completely bruised, her sirloin flushed, her pear totally open, a slaughter!
Dolgun dudakları iyice şişmiş,... vajinasının dudakları paralanmış,... kalçası tırnaklanmış,... memeleri düzleşmiş,... cinsel organı yara bere içinde,... sırtı kızarıklarla dolmuş,... tamamen bozguna uğramış durumda!
Here, take a snack of a pear.
Doktorların tavsiyesi.
- Go get the priest up the pear! .. - Go get the priest up the pear!
Papa'yı armut ağacına çıkarın!