Presence translate Turkish
7,006 parallel translation
So, should anyone question your presence here, you are to say that you are he.
Yani, gereken herkes soru burada varlığı, Eğer he olduğunu söylemek vardır.
Sir, our lawyer says the girl's presence has not necessarily altered the legitimacy of our operation.
Efendim, avukatımız çocuğun varlığının operasyonumuzun uygunluğunu tam olarak değiştirmediğini söyledi..
Prince Tomsky will honor us with his presence tonight.
Prens Tomsky bu akşam varlığıyla bizi onurlandıracak.
Dearly beloved... we are gathered here in the presence of every male entertainer in the hemisphere.
Sevgili dostlar yarım küremizdeki tüm erkek göstericilerin huzurunda toplandık.
Thank you for bringing these gentleman to my presence.
Bu beyefendileri benim huzuruma getirdiğin için teşekkürler.
Every form he's built, every trace of his presence on the net.
Bütün vücutları, internette ona dair bütün izler yok edilmeli.
Your presence has sanctified our Police Station.
Varlığınız Polis teşkilatına şeref verdi.
"Make your presence felt in every breath."
Varlığını her nefeste hissediyorum.
This guy was guided out of the building by a vivid physical presence.
Ve bu adamın binadan çıkmasına parlak fiziki bir varlık yardım ediyor.
Your presence will calm everything.
Varlığın her şeyi yatıştıracak.
You were born to be the unanxious presence in the room.
Sen korkusuz olmak için doğdun.
it sounds as if your daughter may be being stalked by a demon or a demonic presence.
Kızınız bir iblis ya da şeytani bir varlık tarafından takip ediliyor olabilir.
You may be able to hide your presence from me, but not your thoughts.
Kendini benden gizlemede iyi olabilirsin, ama düşüncelerini gizleyemiyorsun.
And in my presence, you will refer to the Minister's demand as it really is- - a bribe.
Ben burada oldukça..... Bakan'ın taleplerini olduğu gibi karşılayacaksın. Bir rüşvet olarak.
It sickens me to be in his presence.
Onu böyle görmek midemi bulandırıyor.
If you make any flirtatious remarks in my wife's presence there'll be a reckoning.
Karım yanındayken kur yapacak gibi olursan karşılığı olur.
For years, the United Nations and non-governmental organizations, NGOs, have been providing humanitarian relief in an increasingly unstable situation, often requiring the presence of private security contractors to ensure aid workers'safety.
Yıllarca, Birleşmiş Milletler ve sivil toplum kuruluşları, yani STK'lar, giderek istikrarsızlaşan bir durum halinde görevlilerinin güvenliği için, özel güvenlik yüklenicilerinin sık sık hazır bulunmasını isteyerek insani yardım sağlıyor.
Despite calls for a ceasefire and the presence of UN peacekeepers, a deteriorating humanitarian situation of poverty and corruption jeopardize hopes of a lasting peace and reconstruction of the shattered nation.
Ateşkes çağrılarına ve BM arabulucularının varlığına rağmen, bozulan bir insani fakirlik durumu ve yolsuzluk kalıcı barış ve parçalanmış devletin restorasyon umutlarını tehlikeye atıyor.
, your mere presence here is wrong. And then to sit with us to break bread?
, şerefli varlığınız buraya ait değil... ve bi de bizimle yemek yemek mi istiyorsunuz?
We detected a presence, but when we arrived there was nothing here.
Bir varlık tespit ettik, ama oraya vardığımızda hiçbir şey yoktu.
The agreement was an approval and a presence for his computer access.
Anlaşma, bilgisayarı sadece yanında biri varken kullanması üzerine onaylanmıştı.
Tonight we hold a solemn supper, sir, and I'll request your presence.
Bu akşam bir şölenimiz var beyim ve senin de bulunmanı rica edeceğim.
Your presence is just too disruptive.
Buradaki varlığınız fazla yıkıcı.
" When dealing with an unwelcome presence, it's important to remember that some spirits won't move on because of attachments to earthly pleasures.
Beklenmedik varlıklarla baş ederken bazı ruhların dünyevi zevklere bağlılıklarından dolayı uzaklaşmayacaklarını hatırlamakta fayda var.
We have to connect, we have to gather our energy, be open to the presence out there.
Dış varlıklara açık olabilmemiz için birleşmeliyiz, enerjilerimizi birleştirmeliyiz.
- I need to build more of a Web presence for the book.
Kitap için daha çok web sunumu hazırlamalıyım.
Mountain lions, one of North America's most powerful predators, are making their presence known again after decades of hunting brought them to near extinction.
Dağ aslanları, Kuzey Amerika'nın en güçlü yırtıcıları avlanma yüzünden türlerinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasıyla yıllar sonra kendilerinden tekrar söz ettiriyorlar.
" L, in the presence of those, who wound minds
" L aklı ve
Is there a purpose to your presence?
Gelmenin bir sebebi var mı?
Otherwise I won't find you again because you have no online presence.
Yoksa seni bir daha bulamam çünkü hiçbir online hesabın yok.
To close my eyes in the presence of this beautiful body... would be a crime.
Bu güzelliğin mevcudiyeti karşısında gözlerimi kapamam suç olur.
All kneel in the presence of King Drazen, ruler of Norvania!
Hepiniz, Norvania yöneticisi Kral Drazen'in önünde diz çökün!
He's a very strong presence in our house.
Evimizde çok önemli bir yere sahip.
There's a party this evening, your presence is required.
Bu akşam parti var. Seni bekliyoruz.
No, but your presence is required, alright?
Gelmen şart, tamam mı?
Suspected hijackers are on this bus and there is a very heavy police presence following the bus down the highway.
Soyguncular otobüsün içindeler ve çok sayıda polis arabası otoyol boyunca onları takip ediyor.
That's why I'm standing in front of our family and our friends... but most importantly, in front of you... and in the presence of God to vow... to be your faithfully committed... lifetime companion.
Bu yüzden ailemizin, arkadaşlarımızın ve en önemlisi senin önünde duruyorum. Ve Tanrı'nın huzurunda ömür boyu sana sadık bir eş olacağıma yemin ediyorum.
She said it felt like there's, like, an evil presence in the room with her, and they would just, like...
Odasında onunla birlikte şeytanî bir varlık varmış gibi geldiğini söyledi. Sanki ona eziyet ediyorlarmış gibiymiş.
I started feeling an actual presence.
Gerçekçi bir varlık hissetmeye başladım.
And I would feel this presence right next to me trying to take my soul out.
Ve tam yanımda olan bu varlığın ruhumu çıkarmaya çalıştığını hissederdim.
But I could now feel this presence, this evil presence behind me.
... ama bu varlığı hissedebiliyordum. Arkamdaki bu varlığı...
And... and then I could feel the presence just right behind me.
Ondan sonra varlığın arkamda olduğunu hissedebiliyordum.
This presence came around.
Bu varlık tekrar uğruyordu.
And it felt so different from that past presence, because, you know, this was my mother.
O geçmiş varlığa göre çok farklı gelmişti. Çünkü, bu kadın annemdi.
Because sometimes when I have felt her, all of a sudden, then it kind of switches, and then I do feel, like, If there's another presence.
Çünkü bazen o varlığı hissettiğimde, birdenbire değişir. Sonra ben de başka bir varlık mı var ki? diye düşünürüm.
Uh, just presence of evil.
Şeytanî varlığın elektriği.
It's almost like a buzzing that starts, and then I can sense a presence, right... like, standing over me.
Yanımda duran bir varlığı algılayabiliyordum.
And I suddenly sensed that the demons, or the thing that was happening to me, that evil presence just left. Gone.
Sonra fark ettim ki, o şeytanların ya da bana musallat olan o şeytanî varlıklar gitmişti.
There's a feeling one gets when in the presence of the truly great men.
Büyük adamların huzurunda bulunmanın verdiği o hissi yaşatıyor.
Fluorescence in-situ hybridization identified the presence... of hundreds of different alleles for each gene.
Florasan melezleme, her gende yüzlerce farklı eş tanımladı.
I can feel her presence.
Onun varlığını hissedebiliyorum.
present 447
presentation 18
preserve 35
presents 92
preservation 129
present company excluded 33
present company excepted 25
preserved 33
present arms 83
presently 39
presentation 18
preserve 35
presents 92
preservation 129
present company excluded 33
present company excepted 25
preserved 33
present arms 83
presently 39