Presently translate Turkish
648 parallel translation
And as he says in his memoirs, "I came into the room, which was half dark, and presently spotted Lord Kelvin in the audience " and realised that I was in for trouble
Ve anılarında dediğine göre " Yarı karanlık odaya girdiğimde, ışıklar dinleyiciler arasındaki Lord Kelvin'deydi ve başımın dertte olduğunu farkettim.
Presently, we as a nation, are about to touch the heavens!
Şu anda ulus olarak göklere dokunmak üzereyiz!
Presently, we as a nation, are about to touch the heavens!
Şu anda, ulus olarak göklere dokunmak üzereyiz!
You must go. But aren't you coming with us? Not yet, presently.
- Ama bizimle gelmiyor musun?
I shall be going out presently.
Dışarı çıkacağım.
He'll be along presently.
Şimdi gelir.
- Presently, Mr. Preysing.
- Birazdan Bay Preysing.
I'll recover again presently, in 10 or 20 years.
Yakında kendimi toplarım, 10 ya da 20 yıl içinde.
Helen, I shall take you home presently.
Helen, birazdan sizi eve götüreceğim.
I expect shell be down presently.
Şimdi aşağıya iner sanırım.
Monsieur Giron, madame will be with you presently.
Mösyö Giron, madam az sonra yanınızda olacak.
I'll have a fire for you presently.
Öyleyse ateşi derhal yaktırayım.
We will hear it presently, in private audience.
Sizi birazdan halka kapalı toplantıda dinleyeceğiz.
- Darling, ask me presently.
- Tatlım, şimdi mi soruyorsun?
Presently, mein Herr.
Tabii efendim, hemen onları arayacağız.
I'll tell you that presently.
Onu o zaman söylerim.
Presently he'll be taking you back to Zenith.
Yakında seni Zenith'e geri götürecek.
Your father will be here presently.
Baban birazdan gelir.
Guest will be here presently.
Çıkın artık. Konuklar her an gelebilirler.
Then presently others will go.
O zaman diğerleri gidecek.
- He'll be along presently.
- Birazdan burada olur.
- Presently?
- Birazdan?
Presently!
Birazdan!
The whole world is seething, nations are crashing to their doom and he'll be along presently.
Bütün dünya kaynıyor, millet birbirine girmiş ve baban birazdan burada olacak.
- I will presently.
- Neden şimdi oynamıyorsun?
I'll talk to you presently.
Seninle birazdan konuşacağım.
- He'll be here presently.
- Birazdan gelecek.
I wish my husband were here. We expect him presently.
Keşke kocam da burada olsaydı.
Presently, we'll have to hire an armory!
| Presently, \ ~ we'll have to hire an armory!
Late of the 5th Royal Lancers, presently of the 1 st Michigan Cavalry.
Eski 5. Kraliyet Mızraklı Süvari, şimdi 1. Michigan Süvari mensubu.
Of a summer night young men would bring an orchestra under a pretty girl's window and flute, harp, fiddle, cello, coronet, bass viol would presently release their melodies to the dulcet stars.
Bir yaz gecesi delikanlılar, güzel bir kızın penceresinin altına orkestra getirirdi. Bir flüt, arp, keman, viyolonsel, kornet, bas viola yıldızların altında müziklerini yapardı.
And so the work went on until presently everything had been removed from the tons of ore except two final elements one was barium and the other which they had began to think of it in their heart as their own element
Ve sonunda son iki element hariç herşey tonlarca cevherden ayrıştırılmış şekilde devam ediyordu. Biri baryum ve diğeri kalpten inandıkları kendi elementleri kıymetli, büyülü radyum'du.
- Presently.
- Birazdan.
He'll be off to the wrong end of town presently.
As sonra kentin yanlış ucuna gidecek.
Presently he came up to me.
Kısa bir süre sonra yanıma geldi.
The contents of the envelope were so unusual... that Inspector Briggs rushed to F.B.I. headquarters in Washington... and presently a distinguished physicist sent for by Briggs... was flown to Washington.
Zarftaki öyle garip bir şeydi ki Müfettisş Briggs hemen Washington'daki FBI merkezine gitti. Hemen ardìndan Briggs'in çagìrdìgì tanìnmìş bir fizikçi Washington'a geldi.
"Stop it," I said. "Go downstairs and presently I'll come down and talk to you."
"Yeter" dedim. "Yeter." "Aşağı in, birazdan gelip seninle konuşacağım."
We'll attend to you presently.
Seninle birazdan ilgileneceğiz.
I'll board him presently. O, give me leave.
Şimdi bir görüşeyim kendisiyle, izin verirseniz.
And the Queen, too, and that presently.
Kraliçeyle birlikte hem de, neredeyse gelirler.
My lord, the Queen would speak with you. And presently.
Efendimiz, kraliçe hemen görmek istiyor sizi.
Tell me, Madame, that comic mask, that nose, presently he will take it off?
Söylesenize, Madam, şu komik maskeyi, hani şu burunu daha sonra çıkaracak mı?
Presently, this fellow will grow tiresome.
Birazdan iyice can sıkıcı olur bu adam.
Presently.
Birazdan.
The world, as it's presently constituted, needs doctors.
- Elbette mutluyum. Bugünkü haliyle bu dünyanın doktorlara gereksinimi var.
- I'll be on deck presently.
- Ben, birazdan hazır olacağım.
Let him go, and presently prefer his suit to Caesar.
Gitsin, başlasın hemen dileğini söylemeye.
I'll fetch him presently.
Hemen gidip söylerim.
Therefore let our alliance be combined, and let us presently go sit in council, how covert matters may be best disclosed and open perils surest answered.
Sıkı bir birlik kurmaya bakalım. Hemen bir toplantı yapıp konuşalım görünmez tehlikeleri nasıl önleyeceğimizi görünenleri nasıl karşılayacağımızı.
What do you think of marching to Philippi presently?
Ne dersiniz, Philippi'ye yürüyelim mi hemen?
Yes, presently!
" Onun için serbestçe günahların için af dile,
present 447
presence 19
presentation 18
preserve 35
presents 92
preservation 129
present company excluded 33
present company excepted 25
present arms 83
preserved 33
presence 19
presentation 18
preserve 35
presents 92
preservation 129
present company excluded 33
present company excepted 25
present arms 83
preserved 33