English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Pressure

Pressure translate Turkish

16,283 parallel translation
Pressure him until he appears, Mr. President.
Onu ortaya çıkmaya zorlayalım.
- No pressure then...
- Hiç baskı yokmuş.
And I won't pressure you.
Ve baskı yapmayacağım.
Which is fine, because media pressure is mounting.
- İyi, çünkü medya baskısı artıyor.
Oh, come on. Date Night's a lot of pressure.
Yapma canım, yemeğe çıkmak da insanı geriyor.
I can't perform like this under pressure, okay?
Bu kadar baskı altında çalışamam, tamam mı?
I was under pressure.
Üstüme gelmeye başladılar.
Hey, no pressure.
Hey, baskı yok.
I don't wanna check his blood pressure until he's out.
Dışarıda olana kadar kan basıncını kontrol etmek istemiyorum.
So much more pressure than there was years ago.
Yıllar öncesine nazaran çok baskı var günümüzde.
It's less pressure on your spine, a little easier for the baby to come out.
Omurgandaki baskı azalır, bebeğin çıkması daha kolay olur.
And you can use the cart as a walker, take some pressure off your foot.
Ve arabayı da destek olarak kullanabilirsin, bacağındaki baskıyı azaltır.
Some people have caved under the pressure.
Bazı insanlar baskı karşısında pes ettiler.
- No pressure.
- Ama baskı yok.
There's no pressure here.
Burda baskı yok.
DI Cottan put pressure on me not to tell Steve about the additional forensics on the envelope found in Danny Waldron's flat.
DM Cottan, Danny Waldron'ın evinde bulunan zarfla ilgili ek adli tıp bilgilerinden Steve'e bahsetmemem için bana baskı yaptı.
Did you put pressure on a junior rank not to disclose the forensics to DS Arnott?
DÇ Arnott'ın adli tıp bulgularını açıklamasın diye alt rütbeden birine baskı yaptınız mı?
Were you under pressure... to turn a blind eye?
Göz yumacak kadar baskı altında mıydınız?
It's... all the pressure's taking the damn fun out of the thing.
Böyle baskı olunca işin hiçbir eğlencesi kalmıyor.
Now, your blood pressure is already high enough.
Tansiyonun zaten çok yüksek.
Angelina, any pressure before the finals?
Angelina, finalden önce herhangi bir baskı var mı?
Yeah, I'm sure she must be under tremendous pressure.
Evet, eminim şimdi büyük bir baskı altındadır.
If you're claiming that she killed herself because of the pressure to testify, that's on you, not me.
Tanıklık baskısından intihar etti diyorsan, suç senin benim değil.
I put pressure on your mother to lie.
Anneni yalan söylemeye zorladım.
If I didn't want to win so bad, put so much pressure on her...
Kazanmayı bu kadar isteyip böyle baskı yapmasaydım...
Okay, so I'm a substance abuser with an ugly dick who's mentally ill-equipped to stand up to peer pressure and you're dating me.
Tamam, bu yüzden çirkin bir pisliğim olan bir madde kötüye kullanıyorum... Akran baskısı için ayakta kalmaya zihinsel olarak yetersiz olan... Ve sen benimle çıkıyorsun.
Inma, don't put pressure on him.
Inma, ona baskı yapma.
No pressure.
Hiç baskı yok gerçekten.
We're under pressure here. We need a new home.
Baskı altındayız, yeni bir yuvaya ihtiyacımız var.
I think, uh, we also need to respond to what Conway is saying... at all times. Start putting pressure on him.
Bence, Conway'in hep söylediği şeylere cevap niteliği de taşımalı üzerinde biraz baskı kurmaya başlamalıyız.
I pressure a lot of people, Tom.
Birçok insana baskı yaptım Tom.
Like there's not enough pressure, and nothing comes out.
Yeterince tazyik yok gibi, hiç su gelmiyor.
I happen to know the area where the shooting took place is illuminated by high-pressure sodium street lamps.
Saldırının gerçekleştiği yerin yüksek basınçlı sodyum sokak lambaları ile ışıklandırıldığını biliyorum.
We'll be keeping him asleep for the time being, monitoring intro-cerebral pressure.
Intro-beyin baskısını izleyerek, onu uykuda tutacağız.
They're anti-hypertension for blood pressure.
anti hipertansiyon etkisi varmış.
Look, Ryan, I know you've been under a lot of pressure lately, but this is crazy.
Bak, Ryan, biliyorum son zamanlarda oldukça stres altındasın, ama bu delilik.
Look, I'm not trying to pressure you. I'm just saying this stuff looks amazing.
Bak, üstüne gelmemeye çalışıyorum, sadece bu şeyin inanılmaz olduğunu söylüyorum.
In case it's escaped anyone's notice, we've been under a bit of pressure here these days. And it doesn't help when we get sloppy.
Birilerinin dikkatinden kaçtıysa, bugünlerde bayağı bir baskı altındayız ve birilerinin üstünkörü iş yapmasının da hiç faydası olmuyor.
Right, but I think there's something else applying pressure to him, forcing him to accelerate his mission, its statement.
Doğru, ama hızlanması için baskı yapan bir şey daha var. Mesajı.
Except she can't handle her shit under pressure and two people died.
O kadar yüke dayanamadı ve iki insan öldü.
The psychologist said it was better not to pressure her.
Psikolog, üstüne gitmezseniz daha iyi olur dedi.
Pressure's 90 over 60.
- Tansiyon 90'a 60.
Well, the pressure to take over the family business could have made Yukio retreat back to his bedroom.
Yukio aile işini devralma baskısı yüzünden odasına kapanmış olabilir.
So I hope I won't have cause to inflict undue pressure on him.
Bu yüzden, umarım, üzerine gereksiz bir baskı uygulamak zorunda kalmam.
Per my calculations, the hugger would have had to exert no less than 300 pounds of pressure on their necks.
Hesaplamalarıma göre sevecenin, kurbanların boynuna en az 135 kilo uygulaması gerekti.
That's a lot of pressure.
Bu epey fazla baskı yapıyor.
There is absolutely no way that Andre Hannan could exert 300 pounds of pressure with his bare hands.
Andre Hannan'ın çıplak elleriyle 135 kilo baskı uygulamasına imkan yok.
He put about 300 pounds of pressure on her neck.
Kadının boynuna yaklaşık 135 kiloluk basınç uygulamış.
Rach, it's either that... or apply pressure to the wound.
Rach, ya bunu yapacaksın ya da yaraya baskı uygulayacaksın.
Actual pressure test.
Basınç denemesi.
They're blood pressure medicine.
Tansiyon ilaçları.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]