English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Press it

Press it translate Turkish

2,161 parallel translation
Press it nice and hard.
Sıkıca bastır.
Do I press it?
Buna mı basayım?
One of those ones you press it and it talks.
Burasına basınca konuşuyor.
I'm supposed to press it every time I'm uncomfortable.
Rahatsız hissettiğim her sefer basmam gerek.
You can press it when I nod.
Başımı eğdiğimde basabilirsin.
Well, think of it this way. When you look in the mirror and you see your push-up bra and your fake eyelashes and your makeup and your press-on nails,
Aynaya baktığınızda destekli sutyeninizi görürsünüz ve takma kirpiğinizi ve makyajınızı ve takma tırnaklarınızı da.
It was determined that I was to give the press conference.
Basın toplantısını benim yapmam kararlaştırıldı.
Like, when you press the button to get water out of the drinking fountain, the sound it makes.
Hani düğmeye basınca çeşmeden su fışkırma sesi gibi.
And then press - Mmm! I got it.
Ben yaparım.
First press on these, then open it.
Bak iki tane kolçağı var burada. Buradan basacaksın, hop kapağı arkaya doğru açılıyor.
He asked me to promote the show for him, to give him a quote for a press release, to send it to my mailing list, to post it on my website, and really, to validate what he was doing.
Benden serginin reklamını yapmamı istedi. Basın bildirisinde benim sözlerime yer vermeyi istedi. E-posta listemdekilere göndermemi ve web sitemde yayınlamamı istedi.
That was the name she used on her blog, so the press gave it that name and turned it into a big scare story.
Blogunda kullandığı ad buydu bu yüzden medya da bu ismi kullandı ve olay büyük bir trajediye dönüştü.
Tell the press she made it, she's hanging on for dear life.
Basına hayatta olduğunu ve dayandığını söyle.
For "keep it," press 1.
Bebek sahibi olmamı istiyorsanız, 1'e basın.
It's easy to open from the outside... just point and press.
Dışarıdan açması kolaydır, sadece yönelt ve bas.
Mr. President... it's not too late to cancel the press conference.
Sayın Başkan, basın toplantısını iptal etmek için henüz geç değil.
Whoever it was who talked to the press, Just come forward, please.
Basına konuşan her kimse lütfen öne çıksın.
- Hey. I wanted to say that I think it was very brave of you To go to the press.
Basına haber vermenin çok cesurca olduğunu söylemek istedim.
Listen. Need to press this button and hold it. 299th 00 : 25 : 43,427 - - 00 : 25 : 43,926 Ready.
Beni dinle, şimdi butona basıIı tutmanı istiyorum.
Well, I suppose it all really began a year ago when James Woods and I met at a press event and began seeing each other.
Sanırım bunların hepsi bir yıl önce başladı. James Woods ile bir basın toplantısında tanıştım ve birbirimizi görmeye devam ettik.
Mom's brakes are very sticky and you barely press down on them and it's like a screech.
Anneminkinin frenleri epey sorunlu basmak bile neredeyse çok zor ve ani fren sesi çıkarıyor.
Now, select freezing mode clock button off, press and hold auto-control until it beeps.
Dondurma yöntemini seç... saat düğmesini kapat, sinyali duyana kadar oto kontrole bas.
Τhe press is all οver it, making exaggeratiοns.
Basın bunu tamamen abartıyor.
- Well, it's easy. You just press the letters and they print on the paper.
Sen harflere basıyorsun ve o da kağıda basıyor.
I thought I'd give it a press while I had time.
Zamanım varken ütülemek istedim.
And put it in the press packet That everybody gets.
Ve herkesin aldığı basın zarfını koyarlar.
They'll be holding a press conference and of course wow bring that to you as.soon as it happens.
Bir basın toplantısı düzenleyecekler. Ve elbette başlar başlamaz sizlere ulaştıracağız.
It didn't hit the press, but, uh, apparently, little Chris here was, uh, chased into a storage room, where he was...
Orada gözüme çarpmadı ama, anlaşılan, küçük Chris'i depoya kadar kovalayıp, orada...
Everything you went through, all the press, all the people talking about you, was it hard?
Başından geçen her şey basın, insanların senin hakkında konuşması zor gelmiş miydi?
You put on a full-court press and do it fast.
Hemen tam saha baskı kur.
Take it. Press the button.
Düğmesine bas.
Maybe you could use it to build a moat around the school, keep out the press.
Belki bu bağışı okulun çevresine basını buradan uzak tutacak bir hendek yaptırmak için kullanabilirsiniz.
How did the press get it?
- Basın nasıl buraya gelmiş?
Because freedom of the press is meaningless unless somebody actually uses it.
Çünkü eğer biri kullanmazsa, basın özgürlüğünün hiçbir anlamı olmaz.
Press them to the wound and... There are only children here. It'll stop the bleeding.
Bunu yaranıza bastırın... bu kanamayı durduracaktır.
They want the press to use it.
Basın kullansın istiyorlar.
It was a super year.
Singapore Press Holdings Baş Editörü
Well, it would have made my job a lot easier if you had kept it from the press.
Basını bu işe bulaştırmamış olsaydınız işimizi çok kolaylaştırmış olurdunuz.
Do it, Officer, press the button.
Yap şunu memur bey, bas şu düğmeye!
It's like literally having a money printing press.
Tam anlamıyla para basma makinesine sahip olmak gibi bir şey.
But once a few high schoolers go blabbing to the press about it...
Ama birkaç liseli bu konuyla ilgili... Basına boşboğazlık yaptı.
And, of course, it might not make it into evidence, but once a few high schoolers go blabbing to the press about its sexual nature, well, my work will be done for me.
Tabiî ki birkaç lise öğrencisinin... Doğasını kanıt haline getiremezsiniz. Zaten öğrenciler basına boşboğazlık yaptı.
It's just... After all the success. After all the money the press, the awards, the celebrity...
Sadece bütün o başarılardan, kazanılan onca paradan, basın, ödüller ve şöhretten sonra, annem beni daha yeni yeni sevmeye, benimle gurur duyduğunu söylemeye başlamıştı.
In the WMAP press announcement, of course the scientists involved linked it explicitly to inflation and said, "this dramatically confirms inflation."
WMAP uydusundan elde edilen bilgilerin basın duyurusunda bilim adamlarıyla birlikte genişlemeyle ilgili bağıntısının "bunun büyütülecek bir bilgi" olduğu söylendi.
After the attack, brief the press that it was Islamic rebels from the North, the usual African clichés.
Saldırıdan sonra, basına bunu kuzeydeki Müslüman milislerin düzenlediği yönünde bilgi ver. Her zamanki Afrika klişesi.
And, you know, my colleagues and I, we were wondering if... if there's a press conference or something and if they can maybe call him by a different name without "Centennial Park" in it.
Meslekdaşlarım ve ben merak ediyoruz acaba basın toplantısı gibi bir şey olabilir mi? Belki içinde Centennial Park olmadan isimlendirilebilir.
If you press too quickly, it opens cracks.
Acele edersen çatlar.
It's all cleaned up, and the press can get in.
Sorun yok, herkes girebilir derim.
I am just saying, for once it would be nice if you gave me a little good press.
Sadece söylüyorum bir kere bile olsa hakkımda iyi izlenim bırakman güzel olurdu.
Garcia, I appreciate the initiative, but when it comes to dealing with the press, let me handle things for now.
Garcia, insiyatifin hoşuma gitti, ama şimdilik basınla konuşma işini bana bırak.
Well, it's a press case, Danny.
Bu bir zorlama olayı, Danny.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]