Priority translate Turkish
3,785 parallel translation
and # 3 : that the priority, at this point, must be trying to establish some sort of a liaison to them, some sort of a diplomatic liaison to them, and that's what we're working on.
Bu gezegene yönelttikleri düşmanca niyetleri olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Üç : Bu noktada önceliğimiz onlarla bir tür bağlantı kurmaya çalışmak olmalı, hem de diplomatik türde bir bağlantı ve çalışmalarımız tam da bununla alakalı.
She is the priority, isn't she?
Öncelik o değil mi?
The priority is the safety of our VIP.
Önceliğimiz kendi VIP'lerimiz.
You are treated like Yoo Joong Won as far as the priority on the wanted list goes.
Takım Lideri Jung da, arananlar listesindeki Yoo Jung Won'dan farksız.
He always lets his work take priority over the rest of his life, it's just that right now...
İş hayatına aile hayatından daha çok önem verir. İşte bu da böyle bir durum.
The recovery process of the city is our priority.
Söyledigim gibi, insanlari tahliye edecegiz. Neden anlamiyorsunuz?
Well, our top priority is making sure that bird gets well.
Önceliğimiz, bu kuşun iyileştiğinden emin olmak.
As of now, priority one is capturing the fugitive Iron Man.
Şu andan itibaren öncelikli görevimiz kaçak Demir Adam'ı bulmak.
Our top priority is now saving all the birds.
Şimdi en büyük önceliğimiz ; bütün kuşları kurtarmak.
A disproportionate number of associate hours leaves them to wonder whether their case is still a priority.
Diğer avukatların orantısız çalışma saatleri onların, davalarının hâlâ öncelikli olup olmadığı konusunda merak ettirir.
This is not... I'm not a late person, and I don't want you to think our meeting isn't a priority.
Normalde hiçbir yere geç kalmam ve toplantımızı önemsemediğimi düşünmeni istemiyorum.
So the priority is making sure no one uses it to reactivate the Warworld.
Öyleyse önceliğimiz kimsenin Savaş Dünyası'nı aktif hale getirmeyeceğinden emin olmak.
Remembering your mom's menstrual cycle is not a top priority.
Annenin adet günlerini hatırlamak öyle öncelikli işlerden değil maalesef.
It's high priority, top secret.
çok önemli bir şeyi, çok gizli.
I can assure you that your privacy is our highest priority.
Güvenliğimizin en üst seviyede olduğu konusunda sizi temin ederim.
Well, it will be our first priority.
Peki, bu bizim ilk önceliğimiz olucak.
Priority is the girls, you know?
Önceliğim kızlar.
It's not exactly top priority.
Çok önemsemiyorlar.
Our priority is clear, it seems to me, Walter.
Bana kalırsa önceliğimiz belli Walter.
And that priority is Luc Segers.
Önceliğimiz Luc Segers.
Finding the other half of the Demon Tablet, that is priority, isn't it?
Şeytan Tableti'nin kalan yarısını bulmak senin önceliğin değil mi?
Spears is our priority.
Öncelikli olan Spears.
We will do everything we can to limit the effect on your livelihoods, but my priority is to a thorough and efficient investigation.
Geçimlerinize olan etkiyi sınırlamak için her şeyi yapacağız ama önceliğim titiz ve etkin bir soruşturma yürütmek. Ama sönük.
Well, make him a priority now.
Şimdi al.
Well, when I learned that you'd made a priority of acquiring Stonehaven, I took it upon myself to dissuade your competition from outbidding you.
Stonehaven'ı almayı öncelik haline getirdiğini öğrenince rakibinin seninkinden daha büyük bir teklif vererek şirketi almasını engelledim.
Our priority now is to give both lads the peace of a Christian burial.
Şu anda önceliğimiz çocukları Hıristiyan geleneğinde defnederek huzura kavuşturmak.
I thought he wasn't a priority to you.
Senin için öncelikli olmadığını sanıyordum.
He's a priority to you.
Ama senin için öncelikli.
Actually, I'd like to share a list of a few things I think are our top priority.
Önceliğimiz olduğunu düşündüğüm birkaç şeyin listesini sizinle paylaşmak istiyorum.
That will be top priority once Owen Hunt is here to share his input.
Owen Hunt gelip önerilerini bizimle paylaşınca en yüksek önceliği buna vereceğiz.
My priority is to make sure your vision comes true.
Benim önceliğim sizin hayalinizin gerçek olmasını sağlamak.
For now, mother nature takes priority.
Şimdilik doğa ana önceliği alıyor.
Our priority must now shift to guarding the Key Chamber, so that whomever stole the Key cannot use it to reactivate the Warworld.
Bu durumda önceliğimizi değiştirip anahtar odasını korumalıyız ki, anahtarı kim çaldıysa onu Warworld'u tekrar çalıştırmak için kullanamasın.
Top priority. Copy.
En yüksek önceliğimiz.
Spears and his terrorist cell are our priority.
- Sağ olun efendim. Öncelikli olan Spears. ve terörist hücresi.
This will be the top priority.
Bu bir numaralı önceliğimiz olacak.
It was set up in a hurry and flagged "Top Priority" by the White House.
Aceleyle ayarlanmış ve Beyaz Saray, en öncelikli görev olduğunu söylüyor.
The dog is a priority.
Köpek öncelikli.
Then that's our priority, to find out what the target was and why.
Birinci önceliğimiz bu. Hedefin ne olduğunu ve sebebini bulmak.
This is the top priority.
Bu daha öncelikli.
Security is the priority.
Önemli olan güvenlik.
And at that point I decided I couldn't make him a priority anymore.
Ve o anda, ona daha fazla öncelik tanımamaya karar verdim.
I guess a Manager's highest priority ought to be about sales, right?
Bir müdürün önceliğinin kar etmek olması gerekmez mi?
As a doctor, you get priority.
Doktorlara öncelik tanıyorlar.
Military train have priority.
Askeri trenin önceliği var.
You're saying your way of saving lives takes priority over my way, and it doesn't.
Senin hayat kurtarma yönteminin benimkinden önemli olduğunu söylemen demek. Öyle değil.
Priority one.
Bir numaralı öncelik bu.
You being happy really isn't a big priority of mine, since you stabbed me... 20 times...
Senin mutluluğun beni bıçakladığından beri benim önceliklerim arasında yer almıyor. 20 kere.
Well, the study needs to be a priority.
Çalışmamızın öncelikli olması gerekiyor.
- Oh, priority.
- Yoğunluk.
Priority Omega.
Öncelik Omega.