Puss translate Turkish
787 parallel translation
If you stick your puss in our affairs, you'll get a bellyful of this.
Burada bizim işlerimizi karıştırmaya çalışırsan boyundan büyük işlere kalkışmış olursun.
You used to be as sweet as a puss
Eskiden bir kedi yavrusu gibi sevimliydin. - Şimdi çok zalimsin.
Hey, beetle puss.
Hey, böcek pisliği.
I came out with a sour puss, but full of fight.
Çok kötüydüm ama mücadele gücüm vardı.
I've seen him go an evening, apparently having nothing to drink... and all of a sudden, fall flat on his puss.
Bir akşam içecek hiçbir şey bulamadı derken aniden burnunun üstüne yığılıverdi.
Nice puss to meet in a dark alley.
Karanlık bir sokakta karşılaşmak istemezsin.
Come, puss.
Gel kedicik.
Get me out and I'll unbutton my puss and shoot the works.
Beni buradan çıkar da bildiklerimi öteyim.
Puss in the Corner.
Köşe kapmaca.
- You mean puss in boots?
- Yani çizmeli kedi.
- Yes, mostly puss.
- Tam bir kedi.
The knight will fall off his tightrope ; Puss will jump out of his boots.
Şövalye ipten düşecek, kedinin de çizmeleri ayağından fırlayacak.
- You see, the word "puss" means face.
- Adında "surat" kelimesi geçiyor.
I'd give plenty to see the expression on that heini's puss right now.
Şu anda o salak Almanın suratındaki ifadeyi görmek için neler vermezdim.
Look at that puss.
Şu surata bak.
Hello, puss.
Selam kedicik.
Come on, sour puss.
- Hadi, asık surat!
Letting a creature like that worry me. Miss Frozen Puss.
- Ne aptallık böyle bir yaratığın beni üzmesine izin vermek...
You know Puss Walgreen's office?
Puss Walgreen'in ofisini bilir misin?
I don't care what you do with whisker-puss but if you rule there's no Santa, start looking for the chicken farm now.
Şu yaşlı beyaz sakallı adamla ne yaptığın umrumda değil, ama eğer Noel Baba yok diye bir karar alırsan. Tavuk çiftliğinden iş aramaya başlasan iyi olur.
Puss, puss, puss, puss, puss, puss, puss!
Pisipisi, pisipisi, pisipisi.
I want every MP to memorise this puss.
Her inzibatın bu suratı ezberlemesini istiyorum.
That gaping puss! How's a body to tell whether an Injun's running a bluff?
İnsan bir kızılderilinin blöf yapıp yapmadığını nasıl bilebilir?
How far do you think you'd get with a puss like mine?
Benimki gibi bir suratla nereye kadar varırsın?
Bill. - Don't get stuck on some glamour puss.
- Bill, çekici bir kedinin kuyruğuna takılma.
Max, you sly puss.
Max, seni kurnaz kedi.
You got the screwiest uncle that ever stuck his puss inside our nuthouse.
Bizim sanatoryuma gelen en kaçık dayı seninki.
Where you gonna get it, from vinegar-puss?
Nereden alacaksın? Sirke surattan mı?
That's the vinegar-puss landlady at the boarding house.
Pansiyondaki ekşi suratlı kadın.
He'd rather make phony love to that vinegar-puss than go to work.
İşe gideceğine o ekşi suratlıyla yatar, daha iyi.
Trouble is, he's got a vinegar-puss in every race track town in the country.
Asıl sorun, yarış pisti olan her şehirde böyle bir ekşi suratlı var.
This vinegar-puss... Whatever you call her.
Şu ekşi suratlı mıdır nedir...
Vinegar-puss will own a Ford truck if I have to make the supreme sacrifice.
Bu büyük fedakârlığı yaparsam, ekşi suratın Ford kamyoneti olacak.
- You can trust a mug with a puss like that.
- Sen böyle bir surata güvenebilirsin.
- Compliments of vinegar-puss.
- Ekşi surattan sevgilerle.
Not with vinegar-puss.
Aksi kıza yapılmaz.
- To another vinegar-puss in Latonia.
- Latonia'daki başka bir aksi kızla.
When I was born, they took one look at this... puss of mine and told me to get lost.
Doğduğum zaman, gelip ufacık suratıma şöyle bir bakmışlar ve sonra bırakıp gitmişler.
Hey, glamour puss!
Hey güzelim!
Hello, darling, baby-pie, glamour puss, sweetie.
Merhaba hayatım, şekerim, güzelim, bir tanem.
- I changed my mind as soon as I saw her nasty puss behind you!
- Arkandaki edepsiz pisi pisiyi... görür görmez fikrimi değiştirdim.
Move your ugly puss.
Uzaklaş buradan çirkin surat.
I don't want to look at that... Phi Beta Kappa's puss around here any longer.
Akademik başarı timsali kişileri... etrafımda görmek istemiyorum artık.
ARE YOU SERIOUS? ONE MORE THERMOMETER IN MY PUSS,
Bir termometre daha tutuştururlarsa heyete görünmeden çıkıp gideceğim.
Puss, come on.
Hadi kedicik.
Hey, Puss Feller.
Hey Pussfeller.
Puss Feller wrestles alligators.
Pussfeller timsahlarla güreşir.
That's Puss Feller. He owns the place.
Pussfeller buranın sahibi.
She's already had three saucers of warm milk, haven't you, puss.
Üç tabak ılık süt içti bile, değil mi pisipisi?
Tell me. What's to become of little puss?
Söylesenize bu küçük pisiye ne olacak?
Okay, swivel puss.
Kovuldun. - Tamam, mızmız adam.