Rather than translate Turkish
7,740 parallel translation
And rather than expel them, banished them to a nearby farm tell them to keep working.
Adamları kovmak yerine yakındaki bir çiftliğe sürerek çalışmaya devam etmeleri söylenmiş.
So NASA decided a long time ago it's a lot easier to send some of this stuff beforehand rather than bring it with us.
Bu yüzden uzun zaman önce NASA bazı eşyaları yanımızda getirmemizdense önceden yollamanın daha kolay olduğuna karar verdi.
He's saying, rather than put us out of business, he'd prefer to just take us and make us part of his, um, Hoo...
Bizi işten alıkoymak yerine satın alıp onun bir parçası yapmayı tercih edermiş. Tamam, bu...
Now, who among you would choose not to turf a few farmers off our land, rather than gain, through this alliance, a greater part of England itself?
Şimdi, bu ittifak aracılığıyla İngiltere'nin çok daha büyük bir kısmını elde etmektense aranızdan hanginiz topraklarımızdan birkaç çiftçiyi koymayı seçecek?
You know, and choosing action, to do, rather than to observe and get lost in conventional clichés.
Bence yapmak, harekete geçmek gözlemler yapıp beylik lafların içinde kaybolmaktan daha iyi.
Mr Dalal is a wicked caricaturist, you see, so I thought it wise to nurture his artistic talent for good rather than ill.
Bay Dalal harika bir karikatürist. İyi sayılabilcek bu yeteneği eğitmek için rehber olmak gerektiğini düşündüm.
So she's embracing your overall perfection rather than trying to destroy you.
- Vay be. Demek seni yok etmek yerine kusursuz oluşunu tamamen benimsiyor.
Let us return home rather than be insulted here.
Burada daha hakarete uğrayacağımıza eve dönelim.
One that's ingested rather than inhaled.
Solunum yerine yiyecekle yayılıyor büyük ihtimalle.
Only one tree survived, absorbing the fungus rather than being consumed by it.
Mantar küfü tarafından yok edilmek yerine küfe uyum sağlayan bir ağaç kurtuldu sadece.
You want to proceed with two tops rather than one?
Bir yerine iki oyuncuyla mı devam etmek istiyorsun?
What the prosecution needs now is true reform and renovation for the nation and people, rather than false change to get past its crisis.
Şu an savcılığın ihtiyaç duyduğu şey geçmişte yapılan yanlışları düzeltmek değil gerçek bir reform ve yenilenmedir.
I'm trying to get a group of people to give me their land, rather than sell it to Gryzzl for $ 90 million.
Milleti, arazilerini Gryzzl'a 90 milyon dolara satmaktansa bana vermeleri için kafalamaya çalışıyorum.
Then I thought it was your favorite brother, but mother broke him into 1,000 pieces, and rather than fix him, you left him to fend for himself God knows where.
Sonra da yoksa ev sevdiği kardeşi midir dedim. Ama annem onu bin parçaya ayırdığında onu kurtarmak bir kenara acısını tek başına yaşaması için Tanrı bilir nerelerde terk ettin.
You want to control it rather than allow it to control you.
Kontrol edilmekten çok, kontrol etmek istiyorsun.
Now... don't you think she could have taken some of that time to... work on accepting me for who I am, rather than mourning... every... fucking... thing... that I am not?
Sence istese olmadığım birisi için sızlanıp duracağına beni olduğum gibi kabul etmeye zaman ayıramaz mıydı?
All I'm saying is, if you took Howard Street rather than Maple, we would save three minutes on the drive.
Howard yerine Maple Sokağı'ndan girsek üç dakika daha erkek varırdık dedim sadece.
You two are still thinking before you move, rather than just moving.
İkiniz de hala hareket etmeden düşünüyorsunuz, sadece hareket etmek yerine.
Assassinating you is more accessible to us rather than study.
Sana suikastte bulunmak bizim için ders çalışmaktan daha erişilebilir bir şey.
And so to be a good stepmother to you is to be a parent to you rather than a friend.
Sana daha iyi üvey annelik yapabilmek için sana arkadaş gibi değil, çocuğum gibi davranmam gerekiyor.
So, uh, if I were you, I would come to me with what you know rather than having me come after you... with handcuffs!
Yani sizin yerinizde olsam, Ben bana gelip az çok... bildikleriniz neyse bana gelirdim sonra siz kelepçelerle!
-... rather than the other way around?
-... düşünmek yanlış mı?
If you want to spend your summer in fat camp rather than earning the respect of the entire frickin'world.
Eğer yazı, tüm dünyanın hayranlığını kazanmak yerine, şişmanlar kampında geçirmek istiyorsan.
Of course you'd focus on that rather than the inspiration.
Elbette ilhama odaklanmaktansa ona odaklanırsın.
You'd rather burn than kneel.
Diz çökeceğine yanmayı tercih ettin.
But I've come back because I'd rather die fighting than to live like a slave in my own land.
Ama geri döndüm çünkü kendi topraklarımda bir köle gibi yaşamaktansa savaşarak ölmeyi tercih ederim.
I like smoking pot, and I would much rather experience the world than read about it in some book.
Çay içmeyi ve kitapta okuyacaklarından daha çok, dünya deneyimlerini yeğlerim. Elbette.
There is nobody that I'd rather invest in more than you.
Senden başka yatırım yapmak istediğim biri yok.
So, you'd rather me sell my soul to Gavin Belson than you just having an awkward conversation with your boss?
Yani patronunla tuhaf bir konuşma gerçekleştirmek yerine ruhumu Gavin Belson'a satmamı mı tercih edersin?
There is nowhere I would rather be than here in Paris, beside you, in your hour of need.
Paris'te, ihtiyacın olduğun zaman senin yanından başka olmak istediğim bir yer yok.
Okay, fine, she's a little intense. But I'd rather have that than some guy who doesn't even invite me to his son's bar mitzvah but wants me to blow him in his wife's wedding dress.
Anladım tamam biraz duygularını yoğun yaşayan birisi ama yine de beni oğlunun "Bar mitsva" törenine çağırmayan ve üstüne gelinliğin içindeyken sakso çekmemi isteyen birine tercih ederim.
There is rather more to learn than I had supposed, sir.
Düşündüğümden daha fazla öğrenecek şey varmış efendim.
Still, some terrorist who'd rather take his own life than speak up for the cause.
Yine de sebebini söylemek yerine intihar etmeyi seçen bir terörist.
I'd rather find somewhere where we can teach than be here and trapped.
Burada kalıp, tuzağa düşmektense... birşeyler öğretmeyi yeğlerim.
I mean, I'd rather be doing what I'm doing than doing some nine-to-five job.
Yaptığım işi yapmayı saat 9 dan 17'e kadar çalışmaya tercih ederim.
I know you'd rather see my cousin, she's cuter than my friend here, but he's come for a few days and I just can't shake him off.
Küzenimi görmeyi tercih ettiğini biliyorum, o arkadaşımdan daha tatlı, ama birkaç günlüğüne geldi ve ondan yakamı sıyıramadım.
I'd rather die than give birth!
- Ölürüm daha iyi.
I was willing to eat shit to keep this place going, but I'd rather starve than listen to your whiny voice one more time.
Gösterinin devam etmesi için önüme bok koysalar yiyecektim ama senin cıyaklayan sesini duymaktansa açlıktan ölürüm daha iyi.
I would rather bleed out than sit here and talk about my feelings for ten hours.
Seninle duygularım üstüne konuşma yapacağıma kan kaybından ölürüm daha iyi.
I would rather work with a person like that than with a milquetoast yes-man.
Dalkavuğun tekiyle çalışacağıma böyle bir insanla çalışmayı yeğlerdim.
You would rather fight a bear than read a book? Yeah.
Yani ayıyla dövüşmeyi kitap okumaya tercih mi edersin?
I would rather type than hear that.
Duymaktansa yazmayı yeğlerim.
They call us brotherhood of the damned because everyone here would rather be damned than let the enemy break this line.
Bize Lanetli Kardeşler diyorlar çünkü buradaki herkes düşmana hattı vermektense lanetli olmayı yeğler.
Look, I'd rather see her running around like a fool than sleeping and drinking all damn day.
Bütün gün yatıp içeceğine aptal gibi sağda solda koşmasını tercih ederim.
I'd rather have you than a hundred quiet girls.
Yüz sessiz kız yerine senin gibi kızım olmasını tercih ederim.
I'd rather die than ever do that again.
Bunu yapmak yerine ölürüm daha iyi.
Yeah. Well, I'd rather fight for my life out there than wait in the dark to die like the rest of you.
Karanlıkta sizin gibi ölümü beklemektense dışarıda hayatım için mücadele etmek isterim.
He would rather rip your city apart than see slaves lifted from the dirt.
Kölelerin yerden kalkmasını görmektense şehrini yıkmayı tercih ederdi.
Does it make me bad that I'd rather sell booze to barflies than spend time with my twin spawns of Satan?
Bizim bar kuşlarına içki satmayı seçtiğim için kötü bir insan mıyım sence? Onun yerine şeytanın soyundan gelme ikizlerimin yanında olabilirdim.
I'd rather die than train that loser.
O beceriksizi eğiteceğime ölürüm.
That they would rather burn us all alive than get caught.
Yakalanmaktansa hepimizi yakmayı tercih ederlerdi.
thank you 126302
thanks 59401
thank god 4623
thank you very much 5591
thank 280
than 312
thanksgiving 89
thank you for your attention 27
thank you for your concern 101
thank you for understanding 58
thanks 59401
thank god 4623
thank you very much 5591
thank 280
than 312
thanksgiving 89
thank you for your attention 27
thank you for your concern 101
thank you for understanding 58
thank you so much 3846
thanks for letting me know 59
thank you for your support 46
thank you for your service 99
thanks for the heads up 54
thank you for having me 75
thanks for nothing 103
thanks for coming 1274
thank you for everything 270
thanks for playing 28
thanks for letting me know 59
thank you for your support 46
thank you for your service 99
thanks for the heads up 54
thank you for having me 75
thanks for nothing 103
thanks for coming 1274
thank you for everything 270
thanks for playing 28