Road translate Turkish
31,873 parallel translation
This is an off-road machine, and that means a shortcut.
Bu ise bir off-road makinesi. Yani kestirme yol demek.
- Do you know this was originally the road to the Rubicon Springs Hotel, which was sold for $ 10 in gold coins in a $ 2,000 mortgage?
Buranın 2000 dolar ipotek karşılığı altın bozukluklar halinde 10 dolara satılan Rubicon Spring Hotel'in orijinal yolu olduğunu biliyor musunuz?
Back in 1889, the Rubicon was a well-traveled road.
1889'da Rubicon en güzel seyahat edilen yol idi.
A woman named Sierra Nevada Clark built a 2 1 / 2 story hotel that drew tourists to the area for decades, but when the hotel closed in the'20s, nature reclaimed the road, and the Rubicon Trail was born.
Sierra Nevada Clark adlı bir kadın on yıllar boyunca bu bölgeye turist çeken 2,5 katlı bir otel inşa etti. Otel 1920'lerde kapanınca doğa yolu tekrar ele geçirdi. Ve Rubicon Patikası ortaya çıktı.
It's named after off-road enthusiast Chuck Walker, who loved to stand at the summit and congratulate the few survivors who actually made the climb.
Adını off road meraklısı Chuck Walter'dan almıştır. Zirvede durup tırmanışı gerçekleştiren bir kaç yarışmacıyı tebrik etmeyi severdi.
- We need to get back on the road quick.
Hemen yola koyulmamız lazım.
We only have a day and a half to finish America's toughest off-road route before we present our images at Google headquarters.
Google müdürlerine resimlerimizi sunmadan önce Amerika'nın en zorlu off road rotasını bitirmek için sadece 1,5 günümüz var.
- We're photomapping America's roughest off-road trail for Google Street View.
Google Cadde Görüşü için Amerika'nın en zorlu orff road patikasını foto haritalıyoruz.
The rest of our journey is an easy drive down a dirt road back to civilization and onward to present our work in San Francisco.
Yolculuğumuzun kalanı tozlu yollardan medeniyete inip çalışmamızı San Francisco'da sunmak olacak.
I have a long road to travel before I can be someone I can be proud of.
Kendimle gurur duyabilmem için kat etmem gereken daha çok yol var.
The road ahead's clear.
Yol temiz.
I was mostly focused on keeping the vibrations down and the road ahead. And then the car came out of nowhere, and that woman walked out.
Titreşimleri düşük tutmaya ve yola odaklanmıştım sonra nereden geldiğini bilmediğim bir araba önüme çıktı sonra bir kadın indi.
She was just standing in the middle of the road.
Yolun tam ortasında duruyordu.
Keep your eyes on the road.
Gözlerinizi yoldan ayırmayın.
He told me a woman stopped him in the middle of the road, "just standing there."
Onu, yolun ortasında duran bir kadının durduğunu söyledi.
Well, then it's lucky I ran into you on this deserted road,'cause I was about to start asking in town where you live.
O zaman bu ıssız yolda karşılaştığımız iyi olmuş. kasabada nerede yaşadığını soracaktım.
66 South Emden Road.
66 güney Emden Yolu.
Well, Briana's still on the road.
- Brianna hâlâ yoldadır.
I should probably get back on the road. No.
- Yola çıksam daha iyi olur.
Northeast, 40 miles off Road 18, on the... on the farm road.
Kuzeydoğuda, 18 numaralı yolun 65 kilometre dışında. Köy yolunda. - Matt, şarjım bitiyor.
The site is near Redmond, and Road 18 - connects there with 204 East.
Burası Redmond'a yakın. 18 numaralı yol, doğuda 204 numaralı yolla birleşiyor.
She's at a commune off Road 18.
18 numaralı yolun yakınındaki bir komünde.
The road vibration alone could cause containment failure.
Yoldaki bir titreme sıkıntıya yol açabilir.
The road ahead's clear.
İleriye doğru yol açık.
This is Wilson. The road ahead was supposed to be clear.
Ben Wilson, yolun açık olması gerekiyordu.
When I had to testify against my dad after the accident... I had look my dad in the eye... and tell the truth about how he drove off the road on purpose, how...
Kazadan sonra babamın aleyhine tanıklık etmem gerektiğinde babamın gözlerini içine bakmam ve onun nasıl özellikle yoldan çıktığı hakkına doğruyu söylemem gerekti.
Pop the clutch, pick the road, and make your happily ever after come true.
Debriyajı serbest bırakın, ve yol almaya başlayın. Böylece, mutlu olma hayaliniz gerçek olsun.
- Think of them as road maps.
- Yol haritaları olarak düşün.
These men, they ran us off the road.
- Bu adamlar, yolun dışına bizi ittiler.
God, I hope the road's okay.
Tanrım, umarım yol iyi durumdadır.
And when you run out of road, you stand with your family and you go down shooting.
Yolun sonuna gelince de ailenin yanında durup ateş etmeye başlayacaksın.
The prosecution will show that on the 28th of October, 1923, at approximately 09 : 30... Leonard Vole, of Goldhawk Road, London, did murder Mrs. Emily French - at her home in Holland Park.
İddia makamı 28 Ekim 1923 günü sabah yaklaşık 09.30 sularında Goldhawk Caddesi, Londra'da ikamet eden Leonard Vole'un, Bayan Emily French'i Holland Park'taki konağında öldürdüğünü kanıtlayacak.
About eight miles that way is a road that gets you back to the highway.
Buradan yaklaşık 13 km mesafede, seni otobana çıkaracak bir yol var.
A'shroom... for the road.
Yolluk namına bir mantar alıyorum.
You were starting down a bad road, Cam.
Sen, giderek kötü bir yola giriyordun Cam.
A little "Road to Damascus" moment there, eh Hector?
İncildeki "Road to Damascus" suresi gibi he Hector?
♪ If you see a faded sign At the side of the road that says ♪
Solmuş bir tabela görürsen Yol kenarında
Uh, I'm on the road to Seattle.
Seattle'a doğru gidiyorum.
All right, let's get on the road.
Tamam, hadi yola çıkalım.
Be on the road before sunrise and see Brianna.
Gün doğmadan yola çıkar ve Brianna'yı buluruz.
Either way, she has to be on a road.
Her iki durumda da, bir yolda olması gerekiyor.
This is the only road around for miles.
Bu miller etrafındaki tek yol.
Yeah, uh, just up the road.
Evet, yol yukarı çıkın.
Farmer down the road said there was an RV here today.
Yolun aşağısındaki çiftçi burada bugün bir karavan olduğunu söyledi.
So why did you jack us on the road?
Neden yolumuz kesip bizi soymaya çalıştınız?
Well... Like I said, we have a lot of road to cover.
Pekala az önce dediğim gibi, gideceğimiz çok yol var.
Okay, there's actually a bar down the road, if you want a ride.
Tamam, aslında dönüş yolunda bir bar var,... seni oraya götürmemi ister misin?
We're gonna get ten miles down the road and break down again.
10 mil daha aşağı gideceğiz ve yine arıza yapacak.
This next load goes to all those chrome-dome strangers on the road, looking for a place to lay their hats tonight.
Bir sonraki üzüntü şapka çıkaracakları bir yer arayan yoldaki yabancılar için geliyor.
The road is destroyed.
Yol yok edildi.
We're out of road.
Yolun sonundayız.