Sad translate Turkish
30,604 parallel translation
- Sad.
- Üzücü.
I just need to know where our loyalty is.
Sadece kime sadık olduğumuzu bilmem gerek.
Our loyalty is with the deal.
Anlaşmaya sadığız.
I want my kids to be sad when I die.
- Öldüğümde çocuklarım üzülsün istiyorum.
We'll do some super-sad shit, you'll poop out some tears and we'll be home by Wheel.
Çok üzücü birkaç şey yaparız ıkınıp sıkınıp biraz ağlarsın, Felek'e kadar dönmüş oluruz.
Come on. A little wah-wah, death is sad, and then you're done.
Haydi ama, birazcık ühü ühü yapar, ölüm üzücüdür dersin bitti gitti.
But it would be a mistake to think of today as a sad day.
Ama bugünü, üzücü bir gün olarak düşünmek hata olur.
There are those in the court who are still loyal to me, but...
Mecliste hala bana sadık olanlar var, ama...
For god's sake let us sit upon the ground and tell sad stories of the death of kings.
Tanrı aşkına yere oturup kralların hüzünlü ölüm hikayelerini anlatalım.
This is a sad day.
Bu üzücü bir gün.
He's loyal and always has been.
O her zaman sadıktı hala da öyle.
How sad for you.
Aman ne üzücü!
Wait, Riley, I think your sad, pathetic, tragic childhood may have just come in handy.
Riley sanırım üzücü, trajik çocukluğun bir işe yaramış olabilir.
It's just so sad. You know how many of these girls dream of becoming models and actresses only to fail and grab the lowest branch that is real estate?
Bu kızlardan kaçının manken ve oyuncu olmayı düşlediğini ama başarısız olup, sonunda emlakçı olduğunu biliyor musun?
You look sad.
Keyifsiz görünüyorsun.
Oh, well, they are a force of good in this sad and desperate times.
Mutsuz ve çaresiz zamanlarda iyiliğin gücü oldu onlar.
I'll just stick to the original plan of having her completely redesign our space, and I'll just make sure it takes long enough for her to fall madly in love with me, and it shouldn't take more than two or three years.
Mekanı baştan aşağı yenilemesi planıma sadık kalacağım. Bana deliler gibi aşık olması için yeteri kadar uzun sürdüğünden emin olmam gerek. - İki üç yıldan fazla sürmese gerek.
"A loyal friend will turn against you."
"Sadık bir arkadaş sana düşman olacak."
"A loyal friend shall turn against you."
"Sadık bir arkadaş sana düşman olacak."
"The most loyal of friends."
"En sadık arkadaş."
Drunk and sad.
Sarhoş ve üzgün.
He kept his word.
Sözüne sadık kalmış.
Over time, we know where he lives and where he goes, and we've got a formula, and you're sticking to it.
Zamanla nerede yaşadığını, nereye gittiğini öğrenip bir plan yapacağız. Sen de bu plana sadık kalacaksın.
That's why I'm so sad'cause you won't give me any jelly beans.
İşte bu yüzden çok üzgünüm çünkü bana hiç jöleli şekerleme vermiyorsun.
But you'll be on tour and I'll miss you and I'll be so sad.
Ama tura katılacaksın ve seni özleyeceğim. Çok üzüleceğim.
A conscience we should abide.
Sadık kalmamız gereken bir inanç.
The Polks have always been as good as their word.
Polklar her daim sözüne sadık olmuşlardır.
My allegiance has always been to S.H.I.E.L.D.
S.H.I.E.L.D. daima sadık kaldım.
And the silken sad uncertain rustling of each purple curtain thrilled me.
Ve mor perdelerin ipeksi ve mutsuz hışırtıları beni heyecanlandırdı.
It must've been a sad dream.
- Hüzünlü bir rüyaydı kesin ağladığına göre.
Because as your loyal best friend, it is my duty to remind you of what you've got there.
Senin sadık bir dostun olarak, sana burada, bu evde neye sahip olduğunu hatırlatmak görevim.
Don't hug me. Just let me be sad!
- Sarılma bana, üzülmeme izin ver!
The sad part of it is, it's just not happening.
Üzücü olan kısım da bunun gerçekleşmemesi.
I think that, my point of view I was saying to my, to my son, I said, you know, it's funny that, it's very sad but probably for you kids, to see snow will be a super eccentric adventure.
Oğluma söylediğim bir şey var. Komik bir şey. Aslında üzücü.
Yeah, and a whole bunch of memories that are gonna make you sad.
Tabii, bir de seni üzecek bir ton hatıra. İstemiyorum.
I don't want that. I don't like you when you're sad.
Mutsuz olman hoşuma gitmiyor.
So you know how I like to sometimes say something clever before I say something sad and disturbing to self-soothe.
Bildiğiniz gibi üzücü ve rahatsız edici bir şey söylemeden önce rahatlamak için zekice şeyler söylerim.
Sad we missed you at the planning committee.
Planlama heyetinde aramızda olmadığın için üzüldük.
She'll have an opinion and stick with it.
Bir fikri var ve buna sadık kalacak.
Juicy. And sad.
İlginç ve üzücü.
You know, if you get nervous or sad, I got your back, okay?
Eğer gerilirsen ya da üzgün hissedersen destek olmaya hazırım, tamam?
- Hope you're happy with this, - your sad little consolation prize.
- Umarım bu zavallı teselli ödülünle mutlusundur.
Sad-ass little me, all by myself?
- Kıçı kırık ben? Bir başıma yani?
And yes, it is sad.
Ve evet, çok üzücü.
But I would have remained loyal to you.
Fakat sana sadık kaldım.
It was a remake of Old Yeller where the dog gets the drop on him and kills him first.
Sadık Dost'un yeniden çekimiydi, öldürülmek istenen köpeğin önce davranarak köpeğin öldürdüğü film.
I-in fact, I was just about to melt some cheese on chips if you want to stay for a sad, single guy dinner.
Aslında, eğer üzgün, bekar bir adamla kalmak istersen, biraz erimiş peynirli patates kızarmam vardı.
Oh, it's easy. You and I will just make a video about how sad you are and put it online.
O iş kolay.Sen ve ben, senin ne kadar üzgün olduğun hakkında bir video yapıp internete koyacağız
Sir, maybe you should stick to optics
Efendim, belki de optiğe sadık kalıp taktik işini başkasına bırakmalısınız.
I just made you sad, didn't I?
Seni sadece üzdüm, değil mi?
I'm not sad.
Üzgün değilim.