English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Short of that

Short of that translate Turkish

849 parallel translation
Nothing short of that will satisfy the people around here.
Bu da Kralın emri. Mallara bakmak istiyoruz.
If we werert so short-handed, I'd get rid of that man.
Elimiz mahkum olmasaydı, bu heriften hemen kurtulurdum.
The long and short of it is, he asked me to tell you that...
Uzun lafın kısası, sana şunu söylememi istedi...
May I say that their fame falls far short of the reality?
Anlatılanlardan çok daha güzel olduklarını söylememe izin verin.
I am well aware that nothing short of a miracle could add luster... to this already dazzling display.
Bir mucize dışında başka hiç bir şeyin bu göz kamaştırıcı sergiye... ihtişam katamayacağının farkındayım.
It's a little short of a miracle that I should run into you looking like this... when you were waiting for no one in particular.
Özel birini beklemiyorken bu şekilde sana rastlamam bir mucize.
There's a law here against fencing land that seems nothing short of murder to people raising crops, but it's common sense to men running cattle.
Burada çit çekmeyi yasaklayan bir kanun var. Ekin eken insanlara cinayetten başka bir yol bırakmıyor, ama sığır çobanlarına göre bu çok doğal.
" And man that is born of woman has but a short time to live.
"Anasından doğan insanoğlu kısa bir ömüre sahiptir."
It seems to me that four of us holding off several hundred of them is nothing short of a miracle.
Bana öyle geliyor ki, dördümüzün birkaç yüz adamı oyalaması... mucizeden pek farksız değil.
In a short while, she recovered herself and brightened up, what with the things I told her to get her mind off the scare she'd had and to set her thinking as well, of the brave fella that had rescued her.
Kısa süre sonra, o da kendini toparladı... ve keyfi yerine geldi, tabii yaşadığı dehşeti unutsun... ve onu kurtaran cesur adamı düşünmeye başlasın diye... ona bir sürü şey anlatmıştım.
But out of the ashes of that catastrophe rose a new Chicago... a city of brick and brawn, concrete and guts... with a short history of violence beating in its pulse.
Fakat bu felaketin küllerinden yeni bir Chicago doğdu, Tuğla ve kas gücü, beton ve cesaretten oluşan, kısa bir şiddet tarihine sahip olan bir kent.
I'd say that your nose was just a little too short, your mouth just a little too wide, but that yours was a face that a man could see in his dreams for the whole of his life.
Burnunun biraz küçük olduğunu söylerdim ağzının bir parça geniş. Ama yüzünün, bir insanın hayatı boyunca görebileceği en güzel yüz olduğunu.
Whilst that face of yours, that blank, inglorious concavity which my right hand finds on top of you, is as devoid of pride, of poetry, of soul, of picturesqueness, of contour, of character, of nose, in short,
Tokadımın patlayacağı o anlamsız, ünsüz suratınız yoksundur gururdan, şiirsellikten, maneviyattan, güzellikten, şekilden, kişilikten ve nihayet bir burundan.
Well, I tell you, Tecumseh, I'm sort of short of drinking money myself, but, uh think that will keep your mouth shut?
Tecumseh, benim de biraz içki param az gibi, ama bu senin çeneni kapalı tutar mı?
And that's the story of the short and stormy life of Doris Tinsdale.
İşte Doris Tinsdale'in kısa ve fırtınalı yaşamı.
The great powers in a joint statement issued today, announced the appointment of an international commission... to decide which nation will be awarded sovereignty rights... over the island that emerged from the ocean only a short time a go
- Dünyanın en büyük güçleri bugün adanın hangi ülkeye ait olacağına karar vermek için toplanıyor. Ada kısa süre önce okyanusta oluştu ve ismi Mercan Adası K.
In short, I think - or I imagine - if our soul could drag this wretched body of ours back up that slope of 2,000 years, it would lead it straight to the very place where -
Eğer ruhlarımız perişan bedenlerimizden... 2.000 yıl kadar önceye geri sürüklenebilseydi... o üstün yere doğru gitmek için yol gösterirdi.
That'd be a waste of money forjust a short visit.
Sadece kısa bir ziyaret için müsriflik olmaz mı bu?
The Fates or the Furies or whoever wrote and directed her short, full life they took care of that
Onun hayatını kaleme alan ve yöneten kader, kısmet yada her neyse, banada bir rol vermiştide ondan.
If his life be short, as is the prophecy, give him in that short span of life that which is the prophecy also :
Kehanette belirtildiği gibi, ömrü kısa olacaksa kehanette belirtilen öteki şeyi de bu kısacık ömründe ona nasip et :
But the beauty of the whole scheme, sir, is that it involves only one man... and therefore might be possible... in the ridiculously short time allowed us.
Bu planın en güzel tarafı da, efendim. Sadece bir kişiyle ilgili olması bu nedenle de çok kısa süre içinde gerçekleştirilebilecek olması.
First one I think of was a short fella with heavy eyebrows that grew out every which way.
Birincisi, kaşları her yandan fışkıran kısa boylu bir adamdı.
Sure would've made short work of that old, yeller stray.
Eminim o sarı, başıboş köpeğin icabına bakardı.
I found that a man named Harrington had, on the day that West was murdered, been short 132,000 shares of that particular stock.
Gördüm ki, Harrington adında biri West'in öldürüldüğü gün o o hisselerden 132.000 tanesini satmıştı.
If the defence so desires, I will adjourn for a short time so that the prisoner may gain control of himself.
Savunma isterse, kısa bir süre için ara verebilirim. Belki bu şekilde mahkum da kendine hakim olmayı başarabilir.
In short, he's a perfect example of that dying race... the unpressed gentlemen of the press.
Kısacası, nesli tükenmekte olan gazeteci centilmenler için... kusursuz bir örnek oluşturuyor.
Not only does Mr. Gallagher answer the what, when, where... who, why, and how, he puts them in such a sequence... that a routine news item takes on all of the impact... of a short short story.
Bay Gallagher ne, ne zaman, nerede, kim, neden... ve nasıl sorularına yanıt vermekle kalmayıp, bunları... belli bir sırayla anlatıyor. Böylece, sıradan bir haber... kısa bir öykü etkisi yaratıyor.
- That's the short of it.
- Kısaca söylemek gerekirse.
That's what you've gone short of.
İstediğin bu!
And isn't it also a fact... that with manpower as short as you say it is... that officers are assigned day and night... to guarding the premises of one private individual, your personal friend... this without any evidence of danger?
Ayrıca, işgücünün söylediğiniz kadar... yetersiz olduğu şartlarda... kişisel dostunuz olan bir bireyin evini korumak üzere... hiçbir tehlike belirtisi olmaksızın... gece gündüz polis tahsis edildiği de bir gerçek değil midir?
Our troops are faced with little resistance, which will make for a short campaign that will no doubt strengthen the road to the victory of Democratic Socialism.
Askerlerimiz, dirençle karşılaşmadan Rusya içlerine doğru ilerliyor,... Sovyet ordusu kaçmaya başladı... Zaferimiz çok kısa zamanda gelecek ve...
Man that is born of woman... hath but a short time to live, and is full of misery.
Meryem'den gelen erkek yaşayacak zamanı azdı ve hayatı sefaletle doluydu.
That kind of trade doesn't drink one short beer a night. Am I right?
Sağlam tarzda bir müşteri gecede küçük bir bira içmez.
Well, do you realize that we are on the air live... in front of an audience in forty-five minutes... and you're one short?
Canlı yayında olduğumuzun farkında mısınız kırk beş dakika sonra seyirci karşısına çıkacaksınız ve biriniz eksik mi?
- I beg your pardon, sir? A miracle of the highest order that so many bullets could miss so many people in so small an area in such a short space of time.
Bir sürü merminin, böylesine küçük bir arazide ve çok kısa bir zaman içerisinde bunca insanı ıskalayabilmiş olması ilahi bir mucizedir.
Seems to me that was kind of long on gallantry, short on sense.
Sanki bana cesaretin bol, ama aklın kıt gibi geldi.
I think that when statesmen forsake their own private conscience... for the sake of their public duties... they lead their country by a short route to chaos.
Bence devlet adamları, resmi görevleri uğruna... kendi vicdanlarını gözardı ederse... ülkelerini kısa yoldan kargaşanın kucağına atarlar.
I had to remember that Samuel was short of sherry, and that I should call the wine merchant for a morning delivery.
Samuel'in İspanyol şarabı bitmişti... ve şarap tüccarına telefon edip... sipariş vermem gerektiğini hatırlamam lazımdı.
In short, man is an idea of modern thinkers that can be transcended.
Kısacası, insan modern düşünürlerin uydurduğu bir fikirdir ve bu fikir aşılabilir.
Beside that, I'm on short dough, and I'm out of shape.
Zaten param da yok ve formda değilim.
We've wanted to do that, but we've been short of help.
Yapmak istedik, fakat yardım eksik kaldı.
Yes, uh... I don't suppose that you've seen anything of a tall brunette in a short slip, have you?
Evet, demek istediğim şu ki benim aradığım yani aslında kısa saçlı ve uzun boylu, güzel bir esmer gördünüz mü acaba?
But come what sorrow can, it cannot countervail the exchange of joy that one short minute gives me in her sight.
Ne dert gelirse gelsin, onu gördüğüm bir anın sevincine hiçbir keder gölge düşüremez.
This little car didn't do one thing tonight that can't be explained... in terms of short circuits, sprung doors, grabbing steering, worn knuckles, maybe some advertising gimmick.
Bu küçük araba bu gece sadece bir şey yapmadı... açıklanamayan kısa devreler, yaylı kapılar, kapma direksiyon, aşınmış eklemler, belki biraz reklam hilesi.
No known process could evolve the plant life they have here in that short space of time.
Bilinen hiçbir işlem bu bitki hayatını bu kadar kısa sürede geliştiremez.
Whatever happened to the captain on that planet must have taken place in the short space of time that he was alone with Dr. Lester.
Kaptan'a her ne olduysa Dr. Lester'la yalnız kaldığı kısa süre içinde oldu.
I feel here that Scott may be too tall in the area of height with reference to Vanilla, who is too near the ground in the area of being too short at this time.
Bence Scott çok yüksekte kaldı Vanilla da yere çok yakın oldu yani çok aşağıda kaldı.
That's all we're short of, that is.
Bir bu eksikti zaten.
"Man that is born of a woman " hath but a short time to live and is full of misery.
Her insan bir anadan doğar yaşamak için kısa ama sefalet dolu bir hayatı olur.
To have murdered so many people in such a short space of time Is really awful And I really am very, very, very sorry that I did it
Bunca insanı o kadar kısa sürede öldürmek çok korkunç ve bunu yaptığım için çok, çok üzgünüm.
With that hold on Pensky, of course, they're still way short of the first down.
Önünde açık alan olsa da neden beklediğini anlamıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]