English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Silently

Silently translate Turkish

502 parallel translation
Silently yet I still hear it!
Sessizlikte bile onu duyuyorum!
Though silently we hope him yonder
Gene de sessizce bekleriz onu
A man who has stood silently at a workbench for years planning, working, striving to create...
Yıllar boyunca sessiz bir şekilde tezgah başında durmuş sadece hayatını idame ettirebilmek için çalışmış, didinmiş...
If your heart were stronger than your fear of God and the world... I would live silently contented in your shadow.
Yüreğin dünya ve Tanrı korkundan daha güçlü olsaydı gölgende sesizce ve hoşnut yaşardım.
I do know he always went heavily armed, and he never went to sleep without covering the floor around his bed with newspapers so that nobody could come silently into his room.
Daima silahli dolastigini ve gece odasina giren olursa... duyabilmek için yataginin etrafina gazete kagidi sermeden... uyumadigini biliyorum.
I was thinking that all over the world, there are lovers who make love silently, or else they use simple words, ordinary words.
Konuşmadan sessizce sevişen âşıkların olduğu, diğerlerinin ise basit, sıradan kelimeler kullandıkları bir dünyayı düşünüyordum.
Go silently, stealthily.
Sessizce, gizlice gidin.
My niece and I had silently agreed not to change our lives at all not even the slightest detail
Yeğenim ile yaşamlarımızı değiştirmeme konusunda sessizce anlaştık. Zerre kadar değişiklik olmayacaktı.
Snow fell silently as they walked along the pit. "
Patikada yürürlerken kar sessizce yağıyordu. "
We were walking silently in the woods imbued with the river's coolness cutting through our bodies and drowning our minds in happiness
Sessiz bir şekilde ormanda yürüyorduk nehrin sessizliği vücudumuzu delip geçer ve aklımızı mutlulukla boğarken.
Do you think walking silently is fun?
Sence hiç konuşmadan yürümek eğlenceli mi?
Eaten silently.
Sessizce yenen.
The cue is, "Bow silently before them."
İşaret şu : "Birlikte yavaşça indiriyoruz."
- Let us bow silently before them.
Hazır ol. Birlikte yavaşça indiriyoruz.
Silently.
Sessizce.
"Silently."
"Sessizce."
Flight Lt. William Briggs, the pilot who had spent so many summer holidays... in the countryside he had just smashed to pieces with his bombs... stared silently ahead as he turned the plane back for England.
Pek çok tatilini geçirdiği sayfiye yerlerini... bombalarıyla yerle bir eden Uçuş Teğmeni William Briggs... uçağını İngiltere'ye doğru çevirirken sessizce ileriye doğru bakıyordu.
She just silently grins and doesn't say too much.
Hafifçe gülümsedi, ama pek bir şey demedi.
So, what do you mean when you say she silently grins?
"Hafifçe gülümsedi." derken ne demek istedin?
Silently, thou liftest a finger pointing to the trackless, wild sea
Sessizce, bir parmağını kaldırıp kuş uçmaz kervan geçmez vahşi denizi göstermenle
Miss Kwak died silently, but don't expect me to die without a fight.
Kwak sessizce öldü. Ama benden savaşmadan ölmemi beklemeyin.
My father will look at you silently, then he'll say to me : "Who is this, Sasha? Your stuff?"
Babam hiç konuşmadan sana bakar sonra bana : "Kim bu, Sasha, senin dalgan mı?" diye sorar.
I saw you in that mirror... when I silently opened the door.
Usulca kapıyı araladığımda... o aynadan görmüştüm seni.
Would you suggest that I fold my tent and silently scram into the night? You better stay right where you are.
Çadırımı toplayıp, sessizce gecenin karanlığına dalmamı mı öneriyorsun?
In the vague, unreal background, people die, silently, casually anonymously, as others perform their duty victims trampled into the mud, over whom she walked, unseeing
Belirsizlik içinde, düşsel bir geçmişte insanlar sessizce, gelişigüzel ve kimse bilmeden ölür ; diğerleri de görevlerini yerini getirmeye devam eder. Görmeden, çamur içinde çiğnenmiş cesetlerin üzerinde yürüyerek.
It stopped a while... then veered... and sailed away... silently, just as it had come.
Gemi bir süre durdu sonra yön değiştirdi ve uzaklara doğru gitti sessizce, aynen geldiği gibi.
I silently prayed for your good fortune every day and night.
Senden rahatsızlık duyduğumu neden düşüneyim? Her gün ve gece senin iyiliğin için dua ettim.
He'll stumble through the Sullivan caper like he did in that small club, and then he'll silently steal away.
Küçük kulüpte olduğu gibi Sullivan'da da batıracak ve sessizce ortalıktan yok olacak.
Let's follow silently...
Sessizce takip edelim.
The rescue ship can't land silently.
- Kurtarma gemisi sessiz sedasız gelmez.
O beloved of all, beloved of one alone your mouth silently promised to be happy
Ey tüm aşıklar, yalnız tek bir aşık ağzın sessizce mutlu olmayı vaadetti.
Answer silently with yes or no
Sessizce cevapla evet veya hayır olarak.
Pray with me,... silently.
Benimle dua edin... sessizce.
Corra didn't say anything, but nodded silently.
Corra itiraz etmedi, sessizce kafasını salladı.
Her lips sensual and ripe seeming to silently cry for protection and his embraces proving his affection.
Dudakları şehvetli ve olgun sessizce bağırıyor sanki, korunmaya muhtaç adamın kollarıysa kızın o sıcacık sevgisine aç.
The only problem I had was making it work silently.
Tek sorun, sessiz çalışmasını sağlarken çıktı.
I was one of the few. I moved silently, from one place to another.
Bir yerden başka bir yere sessizce hareket ederdim.
I am sure this Kannon statue will silently accept... any kind of people and any kind of wishes
Bu Kannon heykelinin her türlü insanı ve her türlü dileği sessizce kabul edeceğine eminim.
She loved you first... but silently renounced you for my sake.
Seni önce o sevdi ama benim için senden vazgeçti.
Silently I must listen to my accuser and innocently go and forgive and forget safe in the knowledge that God will judge justly
Sessizce dinlemeliyim beni suçlayanı ve masumca gitmeliyim, bağışlamalı ve unutmalı. Tanrı'nın yargısının adil olacağını bilerek.
But he couldn't hear, because she was speaking silently to herself.
Ama o hiçbir şey duyamıyormuş çünkü kendi kendine sessizce konuşuyormuş.
She just came in and silently stood right where you are.
Tam şuraya... .... geldi ve sessizce orada durdu.
What do you see in the darkness that makes you silently tremble?
" Seni böyle sessizce ürperten neyi gördün karanlıkta?
The black market snaked silently through Britain.
Karaborsacılık Britanya'da gizlice yayılıyordu.
The snare : the dangerous illusion of being impenetrable, of offering no purchase to the outside world, of silently sliding, inaccessible, just two open eyes looking forward, perceiving everything, retaining nothing.
Tuzak : anlaşılmaz olmanın, dış dünyaya bir şey sunmamanın, her şeyi algılayan ama hafızasında tutmayan yalnızca önüne bakan iki gözle erişilemez şekilde sürüklenmenin tehlikeli illüzyonu.
Surrounded by his friends He sits so silently And unaware of anything
Etrafında arkadaşları, öylecene oturur sessizce değil farkında hiç bir şeyin.
He's devised a way to move the room silently, in the flash of an eye to be replaced by an exact duplicate.
Odayï sessizce hareket ettiriyor. Göz açïp kapayïncaya kadar. Ve yerine bir tïpkï benzerini koyuyor.
And poor old Clouseau would have silently... and passively submitted to another massacre.
Ve zavallı yaşlı Clouseau sessizce istemeden yeni bir kıyıma karıştı.
In a state of unacknowledged mutual exhaustion behind which we scream silently.
İçimizden çığlık attığımız, onaylanmamış karşılıklı bir... -... tükenmişlik durumu.
Silently, one by one, pine needles fall to the ground
Tek tek iğne yapraklar düşmeye başladı.
Silently, I admit, but she's saying it.
İçinden söylüyor, ama yine de söylüyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]