So it doesn't matter translate Turkish
309 parallel translation
It doesn't matter, I'm so happy.
Boş ver, ben çok mutluyum.
"It doesn't matter as long as we have only one plane and one man left, so long as victory is ours."
"Tek bir uçağımız, tek bir adamımız da kalsa, zafer bizimdir."
Women change their names so much anyway, it doesn't seem to matter.
Zaten pek çok kadın adını değiştiriyor, sorun da olmuyor.
I isn't got no one, so it doesn't matter about me.
Benim kimsem yok, o yüzden benim için fark etmez.
Doesn't matter if it's a boy or a girl, just so long as you won't be forgotten.
Kız ya da erkek farketmez, unutulmayacağını bilmek yeter.
So it doesn't matter if you look like a gorilla.
Demek ki, goril gibi görünsen de bunun bir önemi yok.
Somehow, it doesn't seem to matter so much this time.
Sanki bu sefer fazla umurumda değil gibi.
Now he's dead, so it doesn't matter.
Artık o öldüğüne göre sorun kalmadı.
Now it doesn't matter so much.
Şimdi pek bir anlamı yok.
So I ought not to care about Lady Namiji it doesn't matter whether she lives or dies
Bu yüzden Leydi Namiji'yi dert etmesem iyi olacak yaşamasının ya da ölmesinin bir önemi yok.
- So whatever you do, it doesn't matter.
- Ne yaparsan yap değişmez.
In that case, as you think so little of him, as I gather from the way you treat him, it doesn't matter what happens to him.
Madem ona karşı bir hissin yok davranışlarından da anladığım kadarıyla, ona bir şey olmasının da bir önemi yok.
So, it doesn't matter
Yani, pek farketmez.
So you ran and you will run! It doesn't matter if you like it or not!
Hoşuna gitse de gitmese de koştun ve koşmaya devam edeceksin!
So long as we learn, it doesn ´ t matter who teaches us.
Öğrendiğimiz sürece kimin öğrettiği önemli değil.
So, when you talk ethics and values and honesty, and I'm a nice guy and you're a nice guy and this and that, you know, I mean, it just doesn't matter.
Yani, ahlaktan, değerlerden ve dürüstlükten bahsettiğinde ben iyi bir adamım, sen iyi birisin ve... ve şu ve bu, biliyorsun.
I mean about the help from white people. It doesn't matter so much. Because if tomorrow our agitation is successful, every student, demonstrator or not, black or white, will be considered an enemy, and it'll be easier to keep this tension that we've became a public threat.
Yani beyaz insanların yardımı hakkında, aslında, o kadar da çok farketmez çünkü eğer yarınki ajitasyonumuz başarılı olursa, bu da demek olacak ki her öğrenci, gösterimize katılmış ya da katılmamış olan, siyah ya da beyaz, düşman olarak nitelendirilecek, ve böylece gerilimi elde tutmak daha kolay olacaktır, ve bu sayede, biz hepimiz, yerel bir tehdit oluşturacağız.
It doesn't matter which of the 3 persons commits the violent act, so long as they're together.
Birlikte oldukları sürece üç kişiden hangisinin şiddet eylemini işlediğinin bir önemi yoktur.
So it doesn't matter whether they really are or they are.
Bu yüzden gerçekten ölü olup olmamaları fark etmez.
So Peachy says, " It doesn't matter what they cost we'll trade them for goats.
Peachy, değerlerine boş verip onları keçiyle değiştirelim.
It doesn't matter. Just so they get us over the target area.
Farketmez.Böylece yarım mil uzaklıktaki hedef bölgeye ulaşabiliriz.
So it doesn't matter if he comes in shape, or out of shape.
Yani onun formda gelmesi yada formsuz olması sorun değil.
True, I killed him so we'd be safe Only, it doesn't matter whether I go on living or not
Doğru, güvende olabilmemiz için onu öldürdüm ama artık yaşıyor olup olmamamın bir önemi yok.
I mean, on the contrary, this incredible emphasis that we all place now... on our so-called careers... automatically makes perceiving reality a very low priority... because if your life is organized around trying to be successful in a career... well, it just doesn't matter what you perceive or what you experience.
Bilakis, hepimizin sözde kariyerlerimize biçtiğimiz bu inanılmaz önem otomatikman algılanan gerçekliğin önemini çok düşürüyor çünkü hayatını kariyerinde başarılı olmanın etrafında organize ettiysen bu senin neyi algıladığına veya neyi tecrübe ettiğine etki etmiyor.
I mean, it's so absurd, in a way, when you consider that it doesn't matter which one it is.
Hangisi olduğunun bir önemi olmadığını dikkate aldığında çok saçma oluyor. Çünkü insanların her anını alışkanlıkla yaşadıkları hayatlarındaki hedefleri konsantrasyonları. Doğru.
It's over between us, so it doesn't matter.
Aramızdaki bir husus, önemli değil.
- Of course it doesn't matter, but... - So you mean you'll help us?
Yani yapacak mısın?
That's illegal, but there's no referee so it doesn't matter.
Kanun dışı, ama hakem olmadığı için fark etmez.
Well, everything's different now, so it doesn't matter.
Artık her şey çok farklı zaten, o yüzden farketmez.
It doesn't matter if you like it or not. You have to eat! You need to, so you can grow up!
Yemelisin ki büyüyebilesin!
He puts his money with the other money, so it doesn't matter who wins, we're hitting all the money.
Diğer parayla beraber kendi parasını da yatıracak. Dolayısıyla kim kazanırsa kazansın, bütün parayı biz vuracağız.
Well, you're not pregnant, so it doesn't matter.
Sen hamile değilsin ama. Yani fark etmez.
It doesn't matter who wins or loses, just so long as Big Ben wins for Mayor.
Kimin kazanıp kaybedeceği önemli değil, tabii ki Büyük Ben belediye başkanlığını kazandığı sürece.
No, but you have each other, so it doesn't matter.
Hayır, ama birbirinize sahipsiniz, bu yüzden fark etmiyor.
So it doesn't matter what you think of me, cos I have respect for you.
Hakkımda istediğin şeyi düşünebilirsin, çünkü sana karşı sonsuz bir saygım var.
So it doesn't matter anyway.
Yani hiçbir şey fark etmiyor.
If I tell you, you're not going to believe me... but I have to tell you... so it really doesn't matter if you don't believe me.
Sana anlatırsam bana inanmayacaksın ama sana anlatmalıyım bu yüzden inanmasan da beni bağlamaz.
It doesn't matter what you've said to anybody so far.
Şu ana kadar kime ne söylediğiniz önemli değil.
It doesn't matter what he eats so long as he has an appetite.
İştahı olduğu sürece ne yediği önemli değildir.
So to this day we go to their house... it doesn't matter what I've accomplished in my work or my adult life... they always say the same thing... "Show them the picture with the canoe."
Ve bu gün bile, ne zaman onlara gitsek ne yaptığım, yetişkinliğimdeki başarılarım her ne olursa olsun... her zaman "Hadi onlara kanolu resmi göster" derledi.
It doesn't matter so long as you enjoy it.
Keyif aldığınız sürece bunun bir önemi yoktur.
Now, I know it doesn't matter, because you have so many, but
Biliyorum bu senin için önemli değil, çünkü çok arkadaşın var...
But you sent me to the wrong year, so it really doesn't matter.
Ama beni yanlış yıla yolladığınız için aslında bunun önemi yok.
So it doesn't matter, does it?
Ne fark eder ki, öyle değil mi?
It doesn't seem to matter now, so...
Şimdi pek de önemli gelmiyor, o yüzden...
I mean, we're not even seeing each other anymore so it doesn't matter.
Yani demek istiyorum ki, artık beraber bile değiliz o yüzden gerçekten önemli değil.
So that it really doesn't matter what we do.
Bu yüzden ne yaptığımızın pek bir önemi yok.
And plan "D" is that it doesn't really matter what we decide, because God has the bigger plan, and whatever's gonna happen is gonna happen anyway, so it doesn't really matter.
Ve plan "D" o da şu, ikimizin de dediği olmayacak, Çünkü Tanrı'nın başka bir planı olacak, Ve ne olması gerekiyorsa, zaten o olacak...
Well, we can't really afford the apartment now, so it doesn't quite matter, really.
Evet belki bu dairede oturamayız ama bu bence hiç önemli değil.
I see nothing, so it doesn't matter.
Bense körüm, o yüzden fark etmiyor.
- Even so, it doesn't matter.
Susuz kaldık. - Öyle olsa bile ne fark eder?
so it's done 19
so it's a win 16
so it goes 27
so it is 192
so it is true 19
so it would seem 69
so it's over 58
so it's up to you 22
so it seems 95
so it was you 44
so it's a win 16
so it goes 27
so it is 192
so it is true 19
so it would seem 69
so it's over 58
so it's up to you 22
so it seems 95
so it was you 44
so it's 240
so it's fine 24
so it's like 40
so it was 29
so it's okay 41
so it's your fault 19
so it's true 182
so it's you 54
so it's official 29
so it does 25
so it's fine 24
so it's like 40
so it was 29
so it's okay 41
so it's your fault 19
so it's true 182
so it's you 54
so it's official 29
so it does 25