English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / So long ago

So long ago translate Turkish

917 parallel translation
That's funny, that doesn't seem so long ago.
Çok komik, çok uzun zaman önceymiş gibi görünüyor.
Not so long ago I'd have considered such a statement juvenile... and rather middle-class.
Kısa bir süre önce böyle bir ifadeyi çocukça... ve orta sınıfa has bir şey olarak görürdüm.
But, mademoiselle, it's so hard to remember things that happened so long ago and way over in England, not France.
Ama matmazel uzun zaman önce olmuş şeyleri hatırlamak zor hem İngiltere'yi anlatıyor Fransa'yı değil.
That's so long ago, I don't remember.
Çok zaman geçti, hatırlamıyorum.
I was quoting from the speech he made not so long ago in that very building.
Tam o binada çok da uzun olmayan bir süre önce yaptığı konuşmadan bir alıntı yapıyordum.
So long ago, I hardly remember.
Öyle uzun ki, hatırlamıyorum bile.
It is very sad to love and lose somebody. But in a while, you'll forget, and you will take up the threads of your life where you left off not so long ago and you will work hard. There's lots of happiness in working hard.
Birisini sevmek ve kaybetmek çok üzücüdür ama bir süre sonra unutup hayatına kaldığın yerden devam edeceksin ve çok çalışacaksın, çok çalışmak insanı mutlu eder.
It's not so long ago. Only two weeks.
Fazla değil, iki hafta önceydi.
- Not so long ago.
- Çok da eski değil.
Yes, Mark had them taken out the summer after mother died... so long ago.
Evet, Mark onları uzun zaman önce annesi öldüğü yaz onları çıkartmıştı.
Oh, not so long ago, a year and a half.
Oh, çok uzun zaman önce birbuçuk yıl.
It's so long ago it's hard for me to realize it ever happened.
O kadar eski ki, olduğunu hatırlamak bile zor.
Had a fellow write to me not so long ago, wanted to bury his mother here from Tooting or somewhere.
Kısa süre önce bana yazan bir adam vardı... Tooting ya da öyle bir yerdeki annesini buraya gömmek istiyordu.
But it's all so long ago.
Ama bu çok uzun zaman önceydi.
Not so long ago either. Like when I palled around with Rick Martin, the famous trumpet player.
Ünlü trompetçi Rick Martin'le takıIdığım zamanlardı.
I think I remember. It was so long ago.
Galiba hatırlıyorum, uzun zaman önceydi.
So long ago, I had intended these for slaves.
Bir zamanlar, bunları köleler için almıştım.
There was a time not so long ago when learned men thought that was flat.
İnsanların dünyanın düz olduğunu düşündüğü zamanlardan beridir çok olmadı.
And not so long ago, either.
Üstünden pek vakit geçmiş sayılmaz.
It was so long ago that I don't remember him.
Bu çok uzun zaman önceydi, o yüzden onu hatırlamıyorum.
Hidden deep in your eyes... is the boy who went away so long ago.
Gözlerinin derinliklerinde o uzun süre önce giden çocuğu görüyorum.
It was all so long ago
Bütün bunlar uzun zaman önceydi.
Yes, but so long ago he's forgotten he didn't like it.
Fakat çok önceydi ve nasıl olduğunu unuttu.
The stone that fell from this roof so long ago is still falling.
Uzun zaman önce bu çatıdan düşen taş hala düşüyor.
THIS IS THE WAY IT WAS ON EARTH NOT SO LONG AGO.
Sessiz, huzurlu. Burayı sevdin mi yani?
AND TO THINK IT WAS A MEMORY AND FROM SO LONG AGO.
Ve bunun bir anı olduğunu düşünmek..... ve çok eski zamandan.
Doesn't seem so long ago I played it myself.
Benim de oynadığım zamanlar, çok da gerilerde değilmiş gibi.
The summer that had begun so long ago had ended... and another summer had taken its place... and a fall.
Çok uzun süre önce başlamış olan yaz bitmiş... ve yerini başka bir yaza... ardından da sonbahara bırakmıştı.
It was so long ago, Giorgia.
Uzun zaman önceydi, Giorgia.
Not so long ago, scientists laughed at the idea of magnetic attraction.
Daha kısa süre önce bilim adamları manyetik çekim fikrine gülüyordu.
So fa r away, so long ago
# Çok uzaklara, çok zaman önce #
It was all so long ago.
Hepsi çok uzun zaman önce yaşandı.
Not so long ago, you raved you were leaving.
Gidiyorum diye sayıkladığın günler üstünden çok geçmedi.
It seems so long ago.
Üstünden çok zaman geçmiş gibi.
_ You stopped writing so long ago.
- Uzun zaman önce yazmayı kestin.
It's so long ago, I forgot.
O kadar uzun zaman önceydi ki, unuttum.
- It's so long ago.
- Çok uzun zaman oldu.
Hee Joo died a long time ago. So when and how are you saying that you saw her?
Sen onu ne zaman ve nasıl gördün?
If I knew the Army was so fun I'd have enlisted long ago.
Ordunun böyle eğlenceli... -... olduğunu bilmiyordum.
Strange that the mind will forget so much of what only this moment is passed... and yet hold clear and bright the memory of what happened years ago... of men and women long since dead.
Ne garip, an geçtikten sonra pek çok şey unutulur gider. Oysa uzun zaman önce olanları, çoktan olup gitmiş kadınların ve erkeklerin anısı zihnimde o kadar berrak ve taze ki.
So, if he got a divorce that long ago, you don't have to.
Zaten boşanma davası açtıysa senin yapmana gerek yok demektir.
If you hadn't been so uppity... I'd have known who you were a long time ago.
Eğer bu kadar ukala olmasaydın çoktan senin kim olduğunu anlamış olurdum.
If you hadn't been so doggone scared I'd see something... you'd have been home a long time ago.
O kadar korkak olmasaydın ben bir şeyler görebilirdim sende çoktan evde olurdun, değil mi?
I ought to turn you over my knee the way I used to and not so many years long ago.
Seni eskiden olduğu gibi, dizime yatırıp dövmem lazım! Çok da eskiden değil üstelik!
It seems so like those happy days long ago.
Bana kuvvet veriyor o eski mutlu günler.
You have been unreal to me for so long it is hard to believe that all of this is not something I dreamed a long time ago
Seni o kadar çok hayal ettimki, bunların uzun zaman önce kurduğum bir düş olmadığına inanmak çok zor.
- Maybe so, captain but it wasn't too long ago I was on the short end of those 99-to-1 odds.
- Olabilir komiserim. Ama çok kısa süre önce bire karşı 99 kişinin içindeydim.
If he weren't so bullheaded about coming back on course 140, he could have kissed us goodbye a long time ago, that's all I know.
Eğer eski rotası 140'a dönmekte bu kadar ısrarcı olmasaydı, bize çoktan "hoşça kalın" diyerek geçip gitmişti. Tüm bildiğim bu.
My windows were busted a long time ago, so I can say as I please.
Ben iğneyle delik deşik olmuşum zaten, istediğim gibi konuşurum.
Not so very long ago.
Üstünden çok zaman geçmedi.
But may I remind you gentlemen that not so very long ago, James Joyce and even Lady Chatterley herself were considered obscene.
Ama hatırlatırım ki beyler, çok uzak olmayan bir tarihte James Joyce, hatta Lady Chatterley bile müstehcen kabul edildi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]