Spit translate Turkish
4,899 parallel translation
Don't spit in the car, please
Aracın içinde tükürmeyin lütfen!
I said don't spit in the car
Tükürme dedim ya!
In what universe do you and'normal spit in the face to the teacher?
Hiçbir yerde öğretmenine tükürmek normal olamaz.
train it so we can keep it and have it spit acid at Ruffnut.
onu evcilleştir ki yanımıza alıp Ruffnut'un üzerine asit attırabilelim.
No! Spit it on the floor. Much better.
Bastığımız yerlere balgam atmak yerine neden yutasın ki?
Okay, go ahead and spit.
Tamam, tükürün şimdi.
All right, all right, we'Il just spit on you.
Tamam, o zaman yüzüne tüküreceğiz.
One hour more, they'd have lit a fire, used that rail for a spit and ate him.
Eğer 1 saat daha gecikseydik, demiri yakar, onu şiş olarak kullanır ve adamı yerlerdi.
What, you man looking to spit?
Mikrofon tutmak mı istiyorsunuz?
Because I was about to spit out this pesto and throw it at you.
Zira benden istediğini söyleseydin ağzımdakini çıkarıp yüzüne fırlatacaktım.
No. No, no... no spit...
Hayır, hayır, hayır.
Well, I'm just spit-balling here, but if I were you, uh... Ruby, killing Lilith, letting Lucifer out, losing your soul, not looking for me when I went to Purgatory,
Ben bilmem ama yerinde olsaydım öncelikle Ruby, Lilith'i öldürmek, Lucifer'i çıkarmak, ruhunu kaybetmek Purgatory'e düştüğümde beni aramaman.
That's a minor, cos I'mma get that back one time and when I do, watch the fire I'm gonna spit, yeah?
Bir önemi yok, yakında geri alacağım. Aldığım zaman da herkes ağzımdan püskürteceğim ateşle mest olacak.
All right, so there's a wesen called a Cracher-Mortel, and apparently he can spit something in your face that can paralyze you to the point where you appear dead, but you're not.
Cracher-Mortel isimli bir Wesen var. Ve yüzüne, aslında ölmediğin hâlde ölü görünmene sebep olan bir şey tükürüyor.
You might as well just spit in the envelope.
Zarfa direkt tükürsen de aynı şey.
Housewives came out of their houses to spit on me during the'60 campaign.
60 yılındaki kampanya boyunca ev hanımları evlerinden koşup geldi, üstüme tükürdü.
We may have to face the fact that the barn gave her a new personality before it spit her out.
Ahırın onu bırakmadan önce ona başka bir kişilik vermiş olabileceği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalabiliriz.
She will chew you up and spit you out.
Seni sakız gibi çiğneyip atar.
Spit in my face? Where is he?
Yüzüme mi tükürdün sen?
Go spit.
Git tükür.
Wayne, why are you wearing a spit guard?
Wayne, neden tükürük koruması takıyorsun?
-'Cause I spit on a guard.
Çünkü bir korumaya tükürdüm.
- Spit it out.
- Dökül.
Mean, crinkly, wipes-your-face-with-her-spit aunt Betty?
Kötü kalpli, dengesiz, tüküğüyle insanların yüzünü silen Betty halam mı?
- Spit it out, timothy.
- Söyle artık Timothy. - Tamam.
Neighbour rang in to say two people the spit of Edwards and his wife had moved in next door.
Komşu arayıp Edwards'a çok benzeyen birinin ve karısının bitişiğe taşındığını söyledi.
- I have to spit.
- Tükürmem lazım.
Sarah, Timmy spit in my hair!
Sarah, Timmy saçıma tükürdü!
- Are you gonna tell my parents... that Timmy spit in my hair?
- Aileme Timmy'nin saçıma tükürdüğünü söyleyecek misin?
Absolute spit of you.
Tıpkı senin gibi.
So I spit in his face.
Ben de yüzüne tükürdüm.
Again, I spit in his face, again we fought.
Yine yüzüne tükürdüm, yine kavga ettik.
How come he gets to spit out his food but I can't?
Nasıl oluyor da ben yediğimi tüküremezken o tükürüveriyor?
He can spit out whatever he chooses.
O istediği zaman tükürebilir.
Now, we're gonna ask you to do this a few times, you're probably gonna get full, so I'm gonna want you to spit in the bucket when you're starting to get full.
Bunu bir kaç kere yapmanı isteyeceğiz. Muhtemelen doyacaksın. Tok hissettiğin an kovaya tükürebilirsin.
- Okay, so bite, smile, and spit. - Spit.
Yani ısır, gülümse ve tükür.
So, bite, smile... - Then spit.
- Isır, gülümse ve...
- All right, now spit. - And spit!
- Şimdi de tükür.
Oh, spit it out.
Hadi söylesene!
Spit it out.
- Dökül.
Spit it out, mate.
Dökül dostum.
And after she spit on the other Jolene.
Diğer Jolene'e tükürmesine rağmen hem de.
I don't usually spit tea and biscuits in a girl's face.
Hiç huyum değildir, kızların suratına bisküvi ve çay tükürmek.
Don't worry, I'm... not going to spit tea and biscuits in your face.
Merak etme suratına bisküvi ve çay tükürmeyeceğim.
No, you just spit in it.
- Hayır, içine tükürdün biraz önce.
Moon should spit out his gum and concentrate!
Moon, o sakızı çıkarıp işine konsantre olmalısın!
A black-necked snake-like cormorant bird I did not want to spit out the fish I caught.
O kapkara kuşların yılan gibi uzun boyunlarıyla balıkları yutması hoşuma gitmiyordu.
Spit out on paper everything that makes you so unbearable.
Seni dayanılmaz yapan her şeyi kağıda dök.
Well, spit spot, off with you.
Size güveniyorum.
"I found that I was dealing with a cracher-mortel, whose spit can induce a deathlike trance."
Tükürüğü, ölümcül bir büyüye sebep olabiliyordu.
I... Spit... it... out!
Çıkar... ağzından... baklayı!