English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Spoiled

Spoiled translate Turkish

2,067 parallel translation
You spoiled me enough.
Beni yetirince şımarttın.
More like a spoiled child.
- Daha çok şımarık bir çocuk gibi!
Buck is, like, this spoiled and pampered dog who lives a sweet life in a big house in California.
Buck böyle, sanki bozulmuş, şımartılmış bir köpek. California'da büyük bir evde güzel bir hayat geçiren bir köpek.
You are just a spoiled little snob.
Sen, şımarık bir züppesin.
Do you think I'm a spoiled snob?
Sence şımarık bir züppe miyim?
No electricity means no refrigerators, and that means spoiled food.
Elektrik olmaması demek, buzdolabı olmaması dolayısı ile gıdaların bozulması demekti.
Uh, that milk's spoiled.
O süt bozulmuş.
What? I'm bossy, my kids are spoiled...
Patronluk taslıyorum, çocuklarım şımarık...
It's the story of America's favorite spoiled celebutantes.
Bu, Amerikanın favori, şımarık, ünlü artıklarının hikayesi.
Little kids are supposed to be spoiled.
Küçük çocukların şımartılması gerek.
If i wanted to lay that spoiled Brat out flat, i would have.
Eğer o barbi bebeği yere sermek isteseydim yapardım.
He's a spoiled, arrogant, creepy creep who's just... He's very creepy.
Şımarıktı, ukalaydı, Gıcıktı çok gıcıktı.
You act like a spoiled brat.
Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
I'll talk trash... behave like a spoiled brat.
Şımarık bir velet gibi davranan süprüntü gibi konuşacağım.
They are spoiled, judgmental little children.
Onlar şımarık, yargısal olarak küçük çocuklar.
You're supposed to be spoiled.
Şımartılmanız lazım.
- You're spoiled. Let me see!
Seni şımartmışlar.
Nothing is spoiled, merely prolonged, and now, with your help, we will complete the destruction.
Hiçbir şey bozulmadı, sadece ertelendi şimdi sizin yardımınızla, imhasını tamamlayacağız.
I may have spoiled her in that regard.
Onu bu konuda şımartmış olabilirim.
That's funny, because whenever I'm around all of you, no matter what, I have this- - this urge to apologize, like I've somehow spoiled something, tonight hasn't changed that.
Yani, hissetmemelisin. Bu komik çünkü ne zaman hepinizin çevresindeysem, ne olursa olsun, şu şey var - özür dileme dürtüsü, sanki bir şeyleri berbat etmişim gibi, bu gece bunu değiştirmedi.
Thanks, like he's not spoiled enough at home already.
Teşekkürler, evde yeterince şımartıldığı yetmezmiş gibi.
And besides, I'm only picking on the tonsil cases, the spoiled ones, getting ice cream for every meal.
Ayrıca yalnızca bademcik hastalarını seçiyorum. Her yemekte dondurma yiyen şımarık çocuklar.
We spoiled your raid.
Baskınınızı berbat ettik.
Jiaqiao's health has been spoiled.
Jiaqiao'un sağlık durumu çok kötü.
you guys are starting to act like those mean, spoiled little kids in that fairy tale.
Tıpkı peri masallarındaki huysuz, berbat küçük çocuklar gibi davranmaya başladınız.
Your parents have obviously spoiled you or, in your case, possibly abused you, a little too much.
Anneniz babanız belli ki sizi fazla şımartmış. Ya da senin gibilerine kötü muamele yapmış. ... birazcık fazla.
I acted like a spoiled child, and I wouldn't be surprised if she never wants to see me again.
Şımarık bir çocuk gibi davrandım. Bir daha beni görek istemezse şaşırmam.
Stop being a spoiled brat.
Şımarık veletler gibi davranmayı kes.
Better save old drinky here before I kick her spoiled ass all the way back to Walden Pond.
O şekli bozuk kıçına tekmeyi basıp... Walden Pond'a geri postalamadan önce, bütün içkileri saklasan iyi edersin.
Well, obviously it was spoiled.
Tabii ki, orada kokuştu.
Then I tell her : "Then the new shirt, with ties white as snow, it would be spoiled by the blood."
O zaman dedim ki : "Madem öleceksin, yeni bir gömlekle kar gibi bir boyun bağın olursa" "kandan berbat olurlar."
You've spoiled everything, for God's sake!
Tanrı aşkına, her şeyi mahvettin!
Everything got spoiled.
Hepsi boşa gitti.
Gran might have spoiled you rotten, but I won't.
Büyükannem seni şımartmış olabilir, ama ben yapmam.
Do I have any choice but to know you, you spoiled little bitch?
Bana başka bir seçenek bırakmıyorsun, değil mi seni iğrenç sürtük?
Can I make a domestic complaint against my spoiled little stepdaughter for making me wanna beat my own brains in?
Bana saçımı başımı yoldurtmak istettiği için üvey kızımdan şikayetçi olabilir miyim?
Nice to know we spoiled that.
Planını bozduğumuzu bilmek güzel.
First, it is cruel. Secondly, she will scream like a girl spoiled, until dad or in this case... the BB is close or we pay you to shut her up.
Bu çok kaba ve babasıyla gelip, burayı birbirine katabilir.Ve Ticaret odası bizi bu yüzden kapatabilir
It blew a fuse in the kitchen, and it spoiled a fridge full of food.
makine mutfakta patladı, buzdolabındaki yemekler döküldü.
Now I carry a tennis bag for a spoiled little rich girl.
Şimdilerde, zengin şımarık kızların tenis çantalarını taşıyorum.
Marco really spoiled you!
Marco seni şımartmış!
Honey, the chicken is spoiled.
Canım, bu tavuk bozulmuş.
- Yes. It is terribly spoiled.
Elbette bozulmuş.
Because the chicken spoiled... And moldy?
Ne yani, tavuk bozuldu diye mi?
- Hi. You're such a spoiled brat!
Selam.
It is a fantasy land for spoiled school kids.
Sütü bozuk okul çocukları için burası bir fantezi ülkesi.
But that's just coming from a spoiled rich kid, so what do I know?
... ama bunu sadece zengin şımarık çocuk söylüyor Ben ne bilirim ki?
We're disappointed in you. Just because your visits have been stopped, you've spoiled your cell, and hurt your own head.
Ziyaretlerin kesildiği için hücreni mahvettin ve başını yaraladın.
- I'm spoiled rotten.
- Ben Arlene.
You are really spoiled.
Sizi bayağı şımartmışlar.
I'm sorry i spoiled your surprise.
Sürprizini berbat ettiğim için özür dilerim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]