Stripes translate Turkish
1,074 parallel translation
Particularly the stripes.
Özellikle de çizgili olanlar.
Any more behavior like this, and I'll have your stripes.
Bu şekilde davranırsanız, rütbelerinizi alırım.
That's funny. That zebra and the stripes? - Yes, very good, very good.
- Komik, zebra ve çizgileri.
Lucien, I think I see one with stripes.
- Lucien, şuradaki rütbeliyi farkettin mi?
Mr. Nlonteil, it's most unlikely that a valiant soldier, an officer who won his stripes on the battlefield, would toss hats into your garden, like a schoolboy.
Bay Monteil, savaş alanlarında armalar kazanan, cesur bir askerin sizin bahçenize sanki bir okul çocuğu gibi... eski şapkalar atması pek olası görünmüyor.
Get something happier like "Star and Stripes Forever" to guarantee musical mop-up.
"Sonsuza Dek Yıldızlar ve Şeritler" gibi daha neşeli bir şeyler koyalım.
Black, with thin emerald green stripes on it.
Üzerinde zümrüt yeşili çizgiler olan siyah bir kravat.
You'd give up those stripes for that privilege, wouldn't you, sergeant?
Öldürmek için rütbenden bile vazgeçebilirsin, çavuş, değil mi?
Stripes, let the dress just fall down.
Çizgili kız. Elbise üzerinden düşsün.
Absolutely fall. Keep the stripes steady.
Çizgileri düz tut.
She is wearing a midnight blue sweater with two yellow stripes
İki sarı şeridi olan mavi bir kazak giyiyor.
She is wearing a midnight blue sweater with two yellow stripes
Sarı çizgileri olan gece mavisi bir kazak giyiyor.
- Big sails with red and black stripes.
Ne renk peki? Kırmızı ve siyah yelken!
Aren't you going to take those stripes off your pants?
Pantolonundaki o çizgileri çıkartmayacak mısın?
I'll lose my stripes.
Eğer izin alırsam, terfi alamam.
That's the only thing old Stripes is afraid of.
Çizgili bir tek ondan korkar.
Old Stripes took off like a flaming comet, he did.
Yaşlı çizgili alev alev yanan bir kuyruklu yıldız gibi kayboldu, değil mi?
You should have seen how I made a sucker out of old Stripes with that left up in his face.
Solumla çizgilinin suratına indirdiğim yumrukları görmeliydin.
Thanks for bringing my stripes!
Rütbe verdiğin için teşekkür ederim!
Your stripes are not a license to behave like an ass.
Çizgilerin sana böyle davranma hakkını vermez.
Nobody can see your stripes now.
Şimdi kimse senin çizgilerini göremez.
I already bought your stripes.
Üniformanıza takılacak çizgileri aldım.
Such beautiful stripes.
Çok güzel çizgiler.
Five stripes.
Beş çizgi.
Not the hammer and sickle, not the stars and stripes... not lysergic acid, not the sun... not gold, not yin and yang.
Orak ve çekiç değil, Amerikan bayrağı değil LSD değil, Güneş değil altın değil, Yin-Yang değil.
You like stripes, dots, or animals?
Çizgili mi, puantiyeli mi, hayvanlı mı olsun?
Dear doctor, the zebra is obliged to always wear his stripes.
Sevgili doktor, zebraların çizgileri hep üzerlerinde.
Look at those stripes.
Şu şeritlere bak.
Other guys wearing stripes?
Hapishane kuşlarına mı?
Yellow stripes on the wings. Wing leader.
Kanatlarındaki sarı şeritler.
- It was yellow stripes.
- Sarı şeritleri vardı.
I don't know how come, but they're coming with a tsar's standard, wearing shouIder-stripes, and they've got artillery.
Nasıl olduğunu bilmiyorum, ama Çar'ın bayrağıyla geliyorlar. Omuzları çizgili giyinen ve toplarıyla geliyorlar.
also i would like to point out that the balpa spokesman who complained about aeronautical inaccuracies was himself wearing a captain's hat whereas he only had lieutenant's stripes on the sleeves of his jacket.
Ayrıca, uçakla ilgili aksaklıklardan söz eden BUPB sözcüsü ceketinde teğmen rütbesi taşımasına karşın kaptan şapkası takıyordu.
He who wanted, with the dust of the past, to build a barricade against the revolution, is rotten wood though his shoulders may be covered in stripes.
"Geçmişten gelen alışkanlıklarıyla devrime engel olmak isteyenler omuzları apoletlerle dolu olsa dahi yok olmaya mahkumdur."
She could see the stripes on their trousers.
Pantalonlarındaki çizgiyi görmüş.
It was green leather, it had red stripes... and sort of a row of brass buttons down across here.
Üniformanın yeşil-kırmızı deri çizgileri vardı tam önünde çapraz inen büyük pirinç düğmeler vardı.
Listen, laddie, we've had your stripes.
Beni iyi dinle ahbap, rütbelerini aldık.
Sew in the stripes.
Şeritleri dik.
I've knowed you was the kind of American that would stand up... for the Stars and Stripes no matter where us Americans is.
Amerikalıların bulunduğu her yerde... bayrağımızı selamlayacak kadar nazik biri olduğunuzu biliyordum.
He had three stripes, very tall, blond hair.
Üç pırpırı vardı. Çok uzun boylu, sarışındı.
Whose broad stripes and bright stars Thro'the perilous fight O'er the ramparts we watch'd
Geniş çizgileri ve parlak yıldızlarıyla o korkulu mücadele boyunca biz siperlerden izlerken dalgalanmaya devam eden bayrağımızı?
Something in brown... or blue. With white pin-stripes.
Kahverengi... ya da mavi üzerine beyaz çizgili olsun.
The all-American classic with stars and stripes.
Yıldız ve çizgileriyle bir Amerika klasiği.
( narrator ) After three days'fighting on Mount Suribachi, the Stars and Stripes flew on the summit.
Suribachi Dağı'nda üç gün süren mücadeleden sonra Amerikan bayrağı zirvede dalgalandı.
Climbing up our flagpole and gnawing away at our Stars and Stripes!
Bayrak direklerimize tırmanıp bayrağımızdaki yıldız ve şeritleri kemiriyorlar!
I read about it in Stars And Stripes.
Yıldızlarından ve rütbelerinden haberim var.
I like your suit, isn't that super, the way those stripes go up and down? It's really super!
Takımınızı beğendim, süper değil mi... çizgiler yukarı-aşağı uzanıyor.
I think I'll order a white dress with red stripes.
Sanırım kırmızı çizgili beyaz bir elbise sipariş edeceğim.
You weren't here when he earned his stripes.
Marifetlerini sergilediğinde sen henüz burada değildin.
Something with stripes.
Çizgili bir şey.
So the stripes... All right.
Tamam.