Tasteless translate Turkish
262 parallel translation
Life has been dead, tasteless.
Hayat ölü, tatsız idi.
That's absolutely true and they're tasteless.
Dedikleri çok doğru ve hiç tat yok bunlarda.
No pain, no convulsions, absolutely tasteless.
Acı yermeyen, yan etkisi olmayan, tatsız bir yöntemdi.
Your arrival, on the other hand, appears to me unseemly and tasteless in the extreme.
Senin ziyaretin, diğer taraftan, bana uygunsuz ve son derece tatsız geldi.
When I'm not with you everything seems flat and tasteless.
Sensizken hayat tekdüze ve tatsız.
Utterly bland, tasteless
Tamamen ağırbaşlı, zevksiz
YOU'RE AS TASTELESS AS A POTATO PANCAKE.
- Şimdi beni rahat bırak. - Walter, yapma! - Ethel, çekil yolumdan.
I NEVER DID LIKE THIS TASTELESS, CRU DE MAN WHEN I WAS U N DER CONTRACT HERE
Bu zevksiz, nezaketsiz adamdan burada sözleşmeli çalışırken de hoşlanmazdım.
CLEAN, COLORLESS, TASTELESS U N I DENTIF IABLE AND SURE.
Eldiven temizleyiciyle ilgilenmiyorum.
I find your levity tasteless and macabre.
Münasebetsizliğini zevksiz ve korkunç buluyorum.
- The drug is tasteless and odorless. You wouldn't have known
Uyuşturucu kokusuz ve tatsızdır.
It's tasteless otherwise.
Yoksa tatsız tuzsuz olur.
That the rewards of virtue are cold and odourless and tasteless and not to be compared to the pleasures of sin and wrong-doing.
erdemli olmanın ödülü soğuk, kokusuz ve tatsızdı ve günah ile yanlış davranışların verdiği zevkle asla kıyaslanamazdı.
What did you expect to achieve by this tasteless stunt?
Gereksiz dublör oyununuzla ne elde etmeyi umuyordunuz?
It's not that I mind you being a bastard, but do you have to be such a tasteless bastard?
Aşağılık herifin teki olman önemli değil, ama üstüne üstlük zevksizsin!
Tomlin Dudek was a great chess player, and at this time, it would have been tasteless, cruel and unnecessary... to even mention the existence, let alone the result of a match which he lost.
Tomlin Dudek büyük bir satranç oyuncusu idi, fakat şu sırada, bırakın yitirdiği karşılaşmanın sonucunu, maçın yapıldığından söz etmek bile tadsız, zalimce ve gereksiz olurdu.
Tasteless, odorless crud.
Tatsız, kokusuz, berbat.
I have to spit my mother out like tasteless bile!
Annemi tükürmeliiym, sanki bir safraymışcasına...
To be in some half-assed sandlot production by a tasteless Johnny-come-lately hustler like you?
Senin gibi zevksiz bir dolandırıcının yaptığı iki paralık, kıçı kırık, ucuz bir yapımda oynamayı mı?
I warned her, but she'd been told by know-it-alls how tasteless it was.
Kurdeşenin nedeni anlaşıldı şimdi. Hep o izlerden bırakır. Ben istememiştim, ama Plancina onda ısrar etti.
The food was tasteless, presented very pretentiously.
Yemeği tadı yoktu, ama çok iddialı sunulmuştu. Ama ikinci bölüm şahaneydi.
An ancient, tasteless, colourless and odourless Oriental herb that kills instantly.
Eski, tatsïz, renksiz ve kokusuz bir Dogu bitkisi. Hemen öldürür.
YOU ABOUT AS TASTELESS AS A CARROT.
Sen ancak havuç kadar tatsız biri olabilirsin.
And rule three, anyone doing tasteless or vulgar movements will be disqualified.
Üçüncü kural, terbiyesiz veya kaba davranışlarda bulunanlar diskalifiye olacak.
Tasteless sods.
Tatsız herifler.
So, if this is some kind of joke, it's rude and tasteless.
Eğer bu bir tür şakaysa çok kaba ve tatsız bir şaka.
Then you're rude and tasteless.
Öyleyse siz kaba ve tatsızsınız.
He's likely to buy something tasteless.
Gidip zevksiz bir şey alır o.
- I have come to pander to the tasteless.
Ağız tadı olmayan insanlara istediğini vermeye geldim.
Carla, that was a mean-spirited, tasteless insult.
Carla, kötü bir espri, tatsız bir aşağılamaydı.
"This tasteless cover is a good indication of the lack of musical invention within".
Bu tatsız kapak, içindeki müzikal yoksunluğun iyi bir göstergesi
I don't believe it. Oh, how tasteless.
İnanmıyorum.Nasıl tatsız.
I'd put on cheap and tasteless outfits, not nice ones like this.
Üstüme ucuz ve zevksiz elbiseler giyerdim, böyle güzel şeyler değil.
Meat's tasteless.
Et tatsızdır.
Just a bunch of stores filled with cheap, gaudy merchandise that only appeals to the tasteless, low-class shopper.
Sadece, zevksiz alt sınıf insanların alışveriş yapacağı ucuz ve şatafatlı mallarla dolu bir sürü dükkan.
Plague's a bit tasteless at the moment we've had letters, actually.
"Bela" şimdilik biraz yavan kaldı aslında, biraz edebiyat yapmışız.
Return with me to Eternia as my slave and save their despicable lives or perish with them on this primitive and tasteless planet.
Onların zavallı hayatlarını kurtarmak istiyorsan benimle Eternia'ya kölem olarak gelirsin ya da bu ilkel ve tatsız gezegende onlarla beraber çürürsün.
It is odorless, tasteless, dissolves instantly in liquid, and is among the more deadly poisons known to man. Hmm.
Kokusuz, tatsız, sıvı içinde hemen çözünen insanlar tarafından bilinen en zehirli maddelerden biri.
A tasteless joke.
Zevksiz bir şaka.
Powdered opium, Colonel, is by no means tasteless.
Toz afyon, Albayım tamamen tatsız değildir.
This is cheap, tasteless crap.
Bu, ucuz, zevksiz paçavra.
I was still trying to figure out how anyone could be as tasteless as Chuck... when the déjà vu feeling hit me again.
Déjà vu hissi yeniden içimi kapladığında hâlâ, bir insanın, nasıl Chuck kadar zevksiz olabildiğini anlamaya çalışıyordum.
To do something tasteless, coarse, crude...
Zevksiz bir şeyler yapmak. Kaba, yavan...
I had dreamt I was eating a large, tasteless gumdrop.
Rüyamda büyük tatsız bir jelibon yiyordum.
A crude, tasteless lecher.
Kaba zevksiz bir şehvet düşkünü.
Tasteless!
Zevksiz!
- It's tasteless.
- Lezzetsiz.
It's always tasteless.
her zaman lezzetsiz.
And tasteless.
Ayrıca kıronun teki.
That's as bad as the tasteless "Itchy and Sambo" cartoons of the late'30s.
Bu 30`ların sonundaki "Itchy ve Sambo" çizgi filminden bile daha tatsız tuzsuzdu.
These tomatoes are tasteless.
Bu domatesler yumuşak.