The quiet translate Turkish
3,923 parallel translation
He's up in Vermont, living the quiet life.
Vermont'ta oldukça sakin bir hayat yaşıyor.
You've seen the quiet room.
Sessiz odayı görelim.
The quiet boy in Lord Tyrion's service?
Lord Tyrion'un hizmetindeki sessiz çocuk.
" And the quiet skies,
" Ve sessiz gökler,
Right then, I can't imagine an end to the quiet.
O anda, sessizliğin biteceğini hayal edemiyordum.
I suppose we can court anyway, on the quiet.
Sanırım gizli gizli de buluşabiliriz.
Rather like children breaking their fast. Like a runaway exile drinking thirstily on the quiet.
Kimselere fark ettirmeden... #... kana kana içer gibi kaçak suyu.
Ronnie says the only way they can keep The Beast quiet is by putting a new model in his cell every few weeks.
Ronnie diyor ki, Hayvan'ın rahat durmasının tek yolu hücresine her hafta yenilerini göndermek.
'S all quiet at the back entrance.
'S arka girişinde tüm sessiz.
He wanted the peace and quiet to do his work.
Çalışmak için huzur ve sessizlik istiyordu.
We were leading the hunters away from our nest till you came along shrieking like terrified hens. Quiet!
Sessiz ol!
On february 3, 2003, at about 5 : 00 in the morning, a single gunshot cracked the silence of the normally very quiet community of alhambra, california.
3 Şubat 2003 tarihinde sabah saat 5 : 00 civarında normalde çok sessiz bir yer olan Alhambra, California halkı tek bir silah sesiyle sıçradı.
After school was out and the last one had left with his dirty little snuffling nose instead of going home, I would go down the hill to the spring where I could be quiet and hate them.
Okul sona erdiğinde ve son kalan da... nezleli burnunu alarak, çekip gittiğinde... eve gitmektense, sakinleştiğim... ve onlardan nefretimi duyumsadığım... tepedeki pınara giderdim.
It's quiet down there without all the bothering.
Seni rahatsız eden her şeyden uzaklaşıp, kafanı dinleyeceksin.
After I became President, this is the first time it's been so quiet.
Başkan olduktan sonra ilk kez etraf bu kadar sessiz.
Just get the neighbor to quiet down.
Komşuyu sustur yeter.
I can't tell you how long I've been wanting to spend time alone with you, somewhere quiet, far from the madding crowd.
Seninle yalnız vakit geçirmeyi ne kadar istedim anlatamam. Çılgın kalabalıktan uzak, sakin bir yer.
- Quiet, Fry. This is between me and the lady in the hooter hammock.
Bu benimle makarna memeli karı arasında.
Oh, dear gods, can we please just have one quiet carriage ride without you tormenting me about using up all the Smurf essence?
Tanrım. 2 dakika durup, "özün tamamını kullandın" vıdı vıdısını kessen de, şuradan şuraya huzur içinde gitsek olmaz mı?
Your destination is a true horror. A realm filled with the relentless crushing quiet of peace, punctuated by the wretched cacophony of joyousness. - It's horrible.
Gideceğin yer çok korkunç, akıllıyı bile deli edecek ölçüde huzur ve mutluluk verici, neşeli kahkahalarla bezenmiş korkunç bir âlem, tüyler ürpertici.
- Quiet. I do believe we got off on the wrong foot earlier.
- Düşündüm de, seninle iyi bir başlangıç yapamadık.
Like, I was thinking, maybe, like, you and I could go somewhere, like, kind of quiet, like just out in the middle of nowhere or something.
Düşünüyordum da, belki, sen ve ben, bir yerlere gidip, şöyle, sessiz, sakin, şehirden ve her yerden uzakta bir şeyler yapsak.
My Sisera lay quiet in the tent, slumbering.
Siseram çadırda sessizce yatıyor, uyuyor.
Sometimes on a really quiet night, if you listen really hard... the sound is apparent to the human ear.
Bazen oldukça sessiz bir gecede, gerçekten dikkatle dinlerseniz... ses insan kulağında duyulur.
I just ran into the room and I shut the door and I locked it and I tried to be quiet.
Odaya koştum ve kapıyı kapattım ve kapıyı kilitledim ve sessiz olmaya çalıştım.
Perhaps also for Poirot the shadows are lengthening and the moment it is come to think of the life that is quiet.
Belki Poirot için de gölgeler uzuyor ve sakin bir yaşamı düşünmenin zamanı geliyor.
It's quiet as the grave round here.
Buraları mezarlık gibi sessiz.
Ah! It seem so quiet without the Major here.
Burası Binbaşı olmadan çok sessiz görünüyor.
Quiet in the audience, please.
Lütfen sessiz olun sayın konuklar.
The librarian said, "Quiet."
Kütüphaneci "sessiz" dedi.
Quiet, everybody, except for the men.
Erkekler hariç herkes sussun.
I kept it quiet, I didn't want it to get into the news.
Gizledim, haberlerde çıkmamalıydı.
I call now on the phone, so you stay quiet.
- Şimdi telefon ederim, sesini çıkarma.
Quiet! Take him to the bed!
Tuttum Yatağa götürelim
And be quiet, the lot of you.
Sessiz olun.
Just shut the fuck up and keep her quiet.
Lanet çeneni kapa ve kızı sesisiz tut.
The whole point of you baby-sitting Hymie was to keep him quiet, so Jody and I could get some sleep.
Hymie'ye bakicilik yapma nedenin sessiz olmasini saglayip Jody ile bana uyuyacak zaman vermendi.
It's too damn quiet. Yoo-hoo! It's the Marie Celeste.
Hemde çok fazla sessiz.
The house is so quiet, I can't be there.
Ev çok sessiz. Orda olmak istemiyorum.
My heart rate was fucking skyrocketing, and the way everyone was talking so quiet and sympathetic made me really want to drink... or kill myself.
Kalp atış hızım roket gibi artıyordu ve insanların sakin ve sevgi dolu konuşmalarını duyunca kafayı çekmek istiyordum gerçekten ya da kendimi öldürmek.
So the Buchwalds said I could start over there part time during the day when it's quiet here looking after the kids, and I can slowly transition into full time.
Buchwaldlar dedi ki gün içinde yarı zamanlı olarak başlayabilirmişim ve zamanla çocuklar alıştıkça tam zamanlı olarak çalışmaya geçebilirmişim.
So you killed all the villagers to keep them quiet.
Sen de seslerini kesmek için bütün köylüleri öldürdün.
When Ushio is gone, suddenly the air clears and it gets very quiet.
Ushio gittiğinde, hava aniden yumuşar ve ortam sakinleşir.
I know a quiet bar down the street.
Sokağın aşağısında sessiz bir bar biliyorum.
- What the hell do you mean, quiet?
- Ne demek sessiz?
Sit down here on the floor, and have a quiet read.
Sen burada otur ve kitabı sessizce oku.
Quiet, we are the best!
Kes, en iyi biziz!
She would become quiet, she wouldn't say a word for days and days, and out of nowhere, she would draw this galaxy, this cluster of stars, and then she'd go out searching in the night sky
Birden sessizleşir ve günlerce tek bir kelime bile etmezdi. Ve bir anda şu galaksiyi çizerdi. Yıldızlardan oluşan bir kümeyi sonra da gece dışarı çıkıp teleskop ile gökyüzüne bakar ve onu bulurdu.
- Quiet on the set!
- Sessizlik!
Whatever they're doing in the pavilion seems to have stopped, so it's been quiet.
Ana binanın orada her yapıyorlardıysa sanırım bitti, çünkü sesler kesildi.
Fat comedians can ride models, and a quiet kid from St. Louis can find a job where he can eat and drink for free at the hottest nightclubs and restaurants in the city.
Şişman komedyenler, mankenlere binebilir ve St. Louis'li sessiz sakin bir bir çocuk burada bir iş bulup en iyi mekanlarda yiyip, içip, eğlenebilir.
quiet 3842
quietly 665
quiet on the set 19
quiet please 25
quieter 20
quiet now 57
quiet down 216
quiet laugh 23
the questions 23
the queen 210
quietly 665
quiet on the set 19
quiet please 25
quieter 20
quiet now 57
quiet down 216
quiet laugh 23
the questions 23
the queen 210