English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / They've got guns

They've got guns translate Turkish

107 parallel translation
Then he thanks them, and he goes out, and he knows who's in the bank, how many guns they've got, whether we can take it or not.
Sonra da teşekkür edip, oradan çıkacak. Böylece bankada kimlerin olduğunu kaç silah olduğunu ve soyup soyamayacağımızı görmüş olacak.
They've got heavy guns and machine gun positions at the top of that road.
Yolun üst kısmında ağır top ve makineli tüfek mevkileri var.
They've all got guns.
Hepsinde silah var.
And they know this. Your guns got too fast and too sudden.
Ve silahınla umulandan çok daha hızlısın.
They've got 88mm guns on every hill.
Her tepede 88 mm çapında silahları var.
They've got a hold of Ben's guns.
Ben'in silahlarını ele geçirmişler.
- They've got guns.
- Silahları var.
They got guns and 200 men.
Silahları ve 200 adamları var.
They've got two machine guns and guards on the roof.
Çatıda iki makineli tüfek ve muhafız var.
Grandpa, there's a car, and they got guns.
Bir araba var. Ve adamların silahı var.
They've got guns!
Silahları var!
They've got guns.
Silahları vardı.
They've got guns.
Silahları var.
They've got guns to sell, and in order to do that, the Lagunas have got to move over.
Silahlarını satabilmek için Laguna'lara karşı kullandılar.
There are sharks, and they got guns.
Köpekbalıkları var ve silahları var.
- They've got guns.
- Silahları var,
They've got guns, and I think we need guns.
Silahları var ve bence bizim de silahlara ihtiyacımız var.
I've got a taxi and they've got guns and I'm dangerous!
Benim bir taksim var, onlarsa silahlı ve tehlike yaratan ben miyim? Duyulmamış şey!
Dennis, they've got guns, drugs.
Dennis, silahları ve hapları var.
They've all got guns, dude.
Hepsinin silahı var kanka.
They've got guns, so have we.
Bizimde silahlarımız var.
- They've got Mary Clarence and guns.
Ben polisim. Mary Clarence'yi kaçırdılar.
- Oh, they've got guns!
- Silahları var!
- They got him and the guns.
- Onu ve silahları aldılar.
Hey, they've got guns.
Hey, silahları var.
- They've got guns, hostages...
- Silahları var, rehine almışlar...
They've got tommy guns.
Makineli tüfekleri var.
They got guns and knives.
Silahları ve bıçakları var.
We've only got two real guns - apparently that's what they are.
Sadece iki tane gerçek silahimiz var, görünüse göre bunlar.
- They've got guns!
- Silahları var.
You got the two 30-caliber machine guns, 17 grenades, 11 Hawkins mines. You got the two bazookas, but they only got eight rounds left, and assorted small arms.
2 adet 30 kalibrelik makineli, 17 el bombası 11 Hawkins mayını sekiz mermisi kalmış, iki bazuka ve muhtelif hafif silahlar.
They-They've got guards with guns.
Silahlı korumalar var.
" They've got guns!
" Silahları var, silahları var!
'Cause these goddamn kids today... They all got goddamn guns, and they're all sniffing glue!
Çünkü bugünün lanet çocukları - - hepsinin lanet silahları var, ve hepsi yapışkan kokluyor!
We can't afford to offend the Protestant majority, of course'cause, uh, they've got all the guns, for one thing.
Protestan çoğunluğu gücendirmeyi tüm silahlar onlarda olduğu için rahatsız etmeyi göze alamayız. Afedersiniz efendim.
And the reason that they have ( Toronto, Canada ) so few murders has to be because they've got so few guns.
Cinayetin bu kadar az olması silahların azlığından kaynaklanıyor olmalı.
Now, why - here's my question - why is it that... that they've got all these guns laying around, yet they don't kill each other at the level that we kill each other?
Sorum şu : Ortalıkta bu kadar silah var peki neden birbirlerini bizim kadar çok öldürmüyorlar?
- And they got those big guns.
- Ve şu büyük tabancalardan var.
Now, listen, I have got a swell bunch of guys intercepting Marquez's army but they've got no guns.
Şimdi, dinle, elimde ufak bir topluluk var, Marquez'i durdurmak için... ama silahları yok.
Yeah, I believe they've got more guns. And I really believe they're gonna come and blow our asses off!
Ben onların daha çok silahı olduğuna ve kıçımıza havaya uçuracaklarına inanıyorum.
Captain, they've got guns.
Ya bize işkence yaparlarsa?
If they've got guns and brains at all -
En azından silahları ve beyinleri varsa...
They've got guns
Silahları var.
They let us fight Cuba from their shores, we got our asses kicked, and Cuba gives them the guns.
Bizim kendi kıyılarından Küba'yla savaşmamıza izin verdiler, kıçlarımız tekmelendi, ve şimdi Küba onlara silah veriyor.
Yeah, and they got guns too.
Evet, ve silahları da var
Except the sharks have guns, and they're runnin'around on the sand shooting'at ya... and yellin'in a fish language you don't understand. It - It got to me.
Sahildeymişin gibiydi... köpekbalıklarının silahlarının olmasını, ve seni kumun üstünde kovalamasını, ayrıca sana ateş ederken anlamadığın bir dilde sana bağırmalarını saymazsak.
Doctor, they've got guns.
Doktor! Silahları var.
Why bother with that when they've got access to guns, Tasers, knives and nunchakus?
Neden zahmet etsinler ki? Hazır silah, susturucu, bıçak ve nunchak ellerinin altındayken.
They've got guns.
Ellerinde silahlar var.
They've got guns and they're after me!
Silahları var. Peşimdeler.
It's the prisoners! They've gotten loose, and they've got guns!
esirler kaçtılar ve silahları var!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]