English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Unlikable

Unlikable translate Turkish

52 parallel translation
I had to paint the Queen many times... and she always seemed so unlikable to me.
Pek çok defa kraliçenin tablolarını yaptım ve bana karşı pek iyi değildi.
Also, whenever I do somethingwhere I might be unlikable, I...
Ayrıca, ne zaman hoş karşılanmayacağım bir şey yapsam, ben...
I can also be very unlikable.
Ama çok sevimsiz de olabilirim.
For instance, what you were doing in the dressing room with the wardrobe girl an hour ago- - would your wife find that likable or unlikable?
Mesela soyunma odasında görevli kızla bir şeyler yapıyordun. Karın bu olayı sevimli mi bulur, sevimsiz mi?
You are unlikable.
Senden hoşlanmıyorum.
You're totally unlikable.
Sevilecek bir yanın yok.
Michael's about to become the most unlikable man in town.
Michael ise şehrin en sevimsiz adamı olmak üzere.
Speaking as an enormously unlikable person, I find it difficult... to maintain grudges against all those who wanna kill me, don't you?
Aşırı derecede itici bir insan olarak, beni öldürmeye çalışan herkese... kin tutmayı çok zahmetli buluyorum, sence kolay mı?
But it feels like, You know... With that line, aunt sassy is just unlikable, you know?
Ama sanki öyle söyleyince Sassy Hala çok itici olacak.
What an unlikable brat.
Ne çirkin bir velet.
And a little unlikable.
Ve bir parça da huysuz.
Volontè made Investigation of a Citizen, the character was unlikable, but also...
Volontè "Bir Yurttaşın Soruşturması" nı yaptığında, karakter çok sevimsizdi, ama yine de- -
It is precisely the moment where the mutation or beast will attempt to kill an unlikable side character.
Tıpkı filmde yaratık veya canavarın sevilmeyen yan karakteri öldürmeye çalıştığı an gibi.
But in stories where there has been no prior cursing, nudity killing or death, such as in a family film the unlikable character will narrowly escape his encounter and be referenced again later in the story having learned valuable lessons.
Ama senaryoda aile filmlerinde olduğu gibi önceden küfür çıplaklık, öldürme veya ölüm yoksa sevilmeyen karakter ölümden kıl payı kurtulur ve filmin sonraki sahnelerinde önemli dersler çıkardığından bahsedilir.
People will put up with an unlikable leader as long as they don't feel like they're being sold down the river.
İnsanlar farklı bir lideri destekler taa ki satıldıkları hissine kapılana kadar.
And no matter how unlikable, HE can't dislike them either.
Ne kadar sevimsiz de olsalar, onları sevmemezlik edemez.
The characters are so unlikable.
Karakterler sevimsiz.
That seems rather shortsighted coming from someone... who is generally considered altogether unlikable.
Herkes tarafından itici olarak değerlendirilen birisi için gayet tahmin edilebilir bir yanıttı bu.
And now you're just up here in Seattle watching your wife stand by her highly unlikable boyfriend.
Ve şimdi burada Seattle'de durmuş karının oldukça sevimsiz erkek arkadaşının yanında olmasını seyrediyorsun.
You'd be hard-pressed to find a more unlikable human being.
Bundan daha az sevilebilecek bir adamı zor bulursun.
You used to be just sort of unlikable, but now I pretty much feel like punching you every time you open your mouth.
Eskiden sevimsiz biriydin ama şimdi her ağzını açtığında sana bir tane patlatmak istiyorum.
And if you come across as unlikable... even a normally ethical person... might not pass up the chance to make a buck off your stupidity.
"Eğer budalanın teki olduğunuza dair bir izlenim bırakacak olursanız normalde ahlaklı sayılabilecek bir insan bile sizi yolma şansını tepmeyecektir."
She's unlikable.
Çok sevimsiz.
What he's saying makes sense, but he's really unlikable.
Söyledikleri mantıklı ama adam çok itici.
Unlikable?
Sevimsiz? Ben?
They found me "unlikable."
Beni "sevimsiz" buldular.
And luckily for me, what other people are thinking is completely unlikable.
Şansıma, diğer insanlarda tamamen benim gibi, sevimsizmiş.
I don't think they're gonna want to risk making you unlikable.
Seni sevimsiz yapmayı göze alacaklarını sanmıyorum.
They feel that that's the kind of thing that makes you really fucking unlikable.
Seni sevimsiz biri olarak bellerler.
"Unlikable"?
"Sevimsiz".
Boo-yah. Using the word "unlikable" actually makes the user unlikable.
"Sevimsiz" kelimesini kullanmak, onu kullananı sevimsiz yapıyor.
- It's highly unlikable.
- Oldukça nahoştu.
And now the "Weekly Saver" says that some voters find Claire... quote... "angry and unlikable."
Weekly Saver'ın yazdığına göre bazı seçmenler Claire'i "sinirli ve itici" buluyormuş.
And how am I angry and unlikable?
Benim nerem sinirli ve itici ki?
- Sweetheart, you're not unlikable.
- Hayatım, itici değilsin sen.
- You just seem unlikable. - Ohh.
İtici görünüyorsun sadece.
Yeah, I suppose she is uniquely unlikable.
Doğru, eşsiz bir şekilde nahoş bir kişidir.
He may be unlikable, but he's a contestant, all the same.
Hoş biri olmayabilir, Ama o bir yarışmacı tıpkı diğerleri gibi.
And I can't react or that'll make me look unlikable or petty.
Tepki de veremiyorum çünkü bu beni sevimsiz veya değersiz gösterebilir.
Uh, because she's unlikable.
Çünkü sevilecek biri değil.
It's just easier for me if you're an aggressive unlikable dick.
Agresif ve sevimsiz bir serseri olman daha çok işime geliyor.
And you're caught in that cycle where you feel like no one likes you, so you start trying too hard, which only makes you more unlikable.
Ve sen de buradan kimsenin seni sevmediği hissine kapılıyorsun sonra daha çok çabalamaya başlıyorsun ki bu da seni daha itici birisi yapıyor.
Now, that show was deliberately edited to make me look unlikable and full of myself.
O program kasten beni sevimsiz ve kendini beğenmiş göstermek için montajlandı.
In Heavyweights and Dodgeball and Reality Bites, you've never shied away from playing an unlikable character.
ağır ağırlıklar ve dodgeball Ve gerçeklik ısırıkları, Unutulmaz bir karakter oynamaktan asla kaçınmadınız.
You know, I never really thought of myself as unlikable, but...
Biliyor musun, kendimi hiç sevimli bulmadım, ama...
Did you think that the Reality Bites guy was unlikable?
gerçeklik ısırıkları adamının unlike olduğunu düşünüyor muydunuz?
I didn't think you were unlikable in that. Oh, no, no, no.
Bunun hoşunuza gitmediğini sanmıyorum...
Have you seriously never considered why all the women in our family are... Shall we say, unlikable?
Ailemizdeki kadınların hepsinin neden sevimsiz olduklarını hiç düşünmedin mi?
Speaking as an enormously unlikable person, I find it difficult... to maintain grudges against all those who wanna kill me, don't you?
Aracı durdurdum. Peki arabaya gittiğinizde?
Naomi always has been a mix of likable and unlikable qualities. And the sort of buoyancy and energy that Annalynne brings.
"Naomi Olsa Ne Yapardı?"
Unlikable.
Sevimsiz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]