Unlike you translate Turkish
1,661 parallel translation
Unlike you, I don't like guys sticking stuff up my ass.
Senin aksine, ben götüme bir şeyler sokulmasından hoşlanmıyorum.
Unlike you who fed her your own blood the night you met.
İlk tanıştığınız gece onu kendi kanından beslemenin aksine tabii.
And unlike you, I have realistic expectations.
Ve senin aksine ben daha gerçekçi beklentiler içindeyim.
Unlike you, I have a soft heart.
Senin aksine benim kalbim yumuşaktır.
Unlike you, I still have a disease-free track record.
Senin aksine Drama, hâlâ hiç hastalık kapmadım kimseden.
Hey, look, normally I'd totally... be on board the "let's piss off grandpa train," but what don't you know is that... currently, my family isn't speaking to me, which is something that, unlike you, I'd like to change.
Hey, bak, normalde ben "Büyükbabayı kızdır" olayında olurdum ama ailemin şu anda benimle konuşmadıklarını bilmiyorsun.
Unlike you, Vanessa's cool. People like her. More than the weird girl who threw the fish party.
Senin aksine Vanessa iyi biri ve insanlar onu balık partisi veren garip kızdan daha çok seviyor.
Unlike you guys, I don't sleep with the enemy.
Sizin aksinize, ben düşmanla işbirliği yapmıyorum.
Unlike you, I actually have to work for my cash flow.
Senin aksine benim para kazanmam için çalışmam gerek.
Well, unlike you, I don't sit around work all night waiting for the next vic to show.
Ben sizin gibi bütün gece oturup sıradaki kurbanın gelmesini beklemiyorum.
Zero emotional investment in how you do- - Unlike your father,
Muhtemelen nasıl olduğunla ilgili hiç duygusal sorumluluğum olmadığı içindir.
But unlike you... he didn't blame everyone for his fate.
Ama senin aksine... kaderi yüzünden herkesi suçlamadı.
Unlike you, I didn't expect anything different.
Senin aksine, farklı olacağını düşünmemiştim.
So unlike you.
Yani farklı...
She likes to thank people. Unlike you, who never thanks me.
Bana asla teşekkür etmeyen senin aksine, Jules teşekkür etmeyi seviyor.
Unlike you, Miss Fairfax, my wife and father-in-law are far from indifferent to the rain, so I must get the boys home.
Sizin aksinize, Bayan Fairfax, eşim ve kayınpederim yağmurdan pek hoşlanmazlar, o yüzden çocukları eve götürmeliyim.
But unlike you, I thought about you first.
Ama senin aksine, ilk seni düşündüm.
Unlike you, I don't think the world runs solely on logic.
Dünyanın sadece mantıkla dolu olmadığına inanıyorum.
- This is very, very unlike you.
- Sana hiç benzemiyor.
It's not that I gave up, Skywalker, but unlike you, when the time comes, I am prepared to let my student go.
Vazgeçtiğim bu değil Skywalker. Fakat senden farklı. Zaman geldiğinde, öğrencimin gitmesine izin vermeye hazırlıklı olmalıyım.
I did. But I fear that, unlike you, Morgana chose not to use her gift for good.
Öyle ama korkarım senin aksine Morgana, yeteneğini iyilik için kullanmayı seçmeyecek.
Unlike you, you unprofessional jerk!
Senin aksine yani, amatör ahmak!
Mi-nam's not a fake person, unlike you
Yoruldum. Yalancılıkta senin kadar iyi değil.
But unlike you, I do not see anything destructive in the act of love.
Ama senin aksine aşkta yıkıcı bir durum görmüyorum.
Unlike you, I don't have much free time, with all this work I have to do as director.
Burada yönetici olarak gün geliyor işler bana yüklenİYOR, haliyle senin aksine benim kendime ayıracak çok vaktim olmuyor.
Unlike you both, who got to pilot only because of connections!
Ben hepinizden farklıyım çünkü sizin bağlantılarınız var!
Well, unlike you, I don't lose my man.
Senin aksine, ben adamımı gözden yitirmem.
Unlike you, he is not practical.
sizin aksinize, becerikli birisi değil.
Unlike you, I do not want to give my opinion Why you are the worst people I met across this planet!
Bush'tan başlamayayım şimdi çünkü kendisi koca gezegende tanıdığım en kötü insan.
- Yeah, yeah, I got money saved, you know, unlike you, who went out and bought a fancy apartment and all your toys.
Evet, birikmiş param var, yani, senin aksine ben gidip öyle pahalı daireler, oyuncaklar falan almadım.
Unlike you the rebellious son.
Senin aksine asi evlat.
Unlike you I've never stabbed anyone in the back.
Senin aksine ben kimseyi sırtından vurmadım.
Unlike you.
Senin aksine.
Unlike you, I take my research very seriously.
Senin aksine ben çalışmalarımı çok ciddiye alırım.
Unlike you, I chose life
Senin aksine ben hayatı seçtim.
Because for me, unlike you it's time to grow up
Çünkü senin aksine benim için artık büyüme zamanı.
Unlike the open ocean, the seas surrounding these 100 or so islands are bursting with life, with many creatures you wouldn't expect to find in tropical seas, like these sea lions.
Açık okyanusun aksine, bu 100 kadar adanın çevresindeki denizlerde hayat fışkırır tropik denizlerde bulmayı ummayacağınız bu deniz aslanları gibi, pek çok canlı vardır.
Do you understand you're asking me if I can repair a piece of technology that is entirely unlike anything that has ever existed here on Earth?
Benden bu güne kadar dünya üzerinde eşi benzeri olmayan bir teknolojiyi tamir etmemi istediğinizin farkındasınız, değil mi?
Unlike whatever's going on with you and your father, my people look out for each other.
Senle babanın aksine bizim insanlarımız birbirini gözetir.
Unlike my super-powered Kryptonian comrade you have a flair for the dramatic.
Süper güçlü Kryptonlu arkadaşım gibi seninde özel yeteneklerin var.
Unlike my friend, you didn't do the noble thing and decided to try and get yours.
Benim iyi arkadaşımın aksine sen onurlu davranmak yerine bu durumdan fayda sağlamaya çalıştın.
Yes, but unlike any of them, you're religious.
Evet, ama onların tersine sen dindarsın.
Unlike dinner requests from your boss, which you are totally open to declining.
Kesinlikle reddetme hakkının bulunduğu patronundan gelen yemek davetinin aksine.
At least you get to see my face- - unlike carl.
En azından benim yüzüm görünüyor, Karl gibi değilim.
Unlike me, you're one of the good ones, Bonnie.
- Benim aksime sen iyilerin yanindasin Bonnie.
But unlike Barriss you aren't prepared for this mission.
Fakat Barriss gibi bu göreve hazır değilsin.
Not unlike the surprise you've got coming in prison.
Hazırladığın sürpriz, cezaevinde karşılaşacağınla aynı olacak.
Unlike him, you're destroying it, so you have to step down
Ama sen her şeyi yok ettin. İstifa etmen gerekecek.
You're a loyal friend, unlike him.
Sen sadık bir arkadaşsın, onun aksine.
And unlike Lazarus, you'll not rise from the dead.
Lazarus'un aksine sen dirilemeyeceksin.
Unlike people like her father, you, the agency, you see life through a freaking keyhole because you let emotions cloud your judgment.
Kızın babası, sen ve teşkilattakiler göremediniz ama. Hayata bir anahtar deliğinden bakıyorsun. Çünkü duygularının, kararlarını etkilemesine izin veriyorsun.
you know 156049
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
you know what 23733
you see 13602
you got this 563
you will be 199
young 1055
you got it 4932
youtube 39
you can do it 1412
you suck 398
your 1839
you bitch 789
you're cute 195
you okay 9168
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
your hat 64
your own 34
yours 1007
you bitch 789
you're cute 195
you okay 9168
your phone 169
your honor 7894
yourself 387
your hat 64
your own 34
yours 1007
youn 21
you know that 5741
you tell 24
younger 104
you are 6060
you're welcome 5601
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73
you know that 5741
you tell 24
younger 104
you are 6060
you're welcome 5601
you got a pen 63
your full name 16
you all right 5423
youth 73