Weirdly translate Turkish
306 parallel translation
Weirdly, often now with me, the feeling is that... they are staring at us.
Benim için şimdi garip olansa, onların gözlerini dikip... bize baktıkları hissi.
Because somehow in our social existence today... we're only allowed to express our feelings, uh... weirdly and indirectly.
Çünkü her nedense bugünkü sosyal varlığımızda hislerimizi ancak tuhaf ve dolaylı olarak ifade edebiliyoruz.
Yeah, I've never seen him but I feel like we have this weirdly intimate relationship.
Evet, onu hiç görmedim ama aramızda garip bir cinsel ilişki olduğunu hissediyorum.
You're drinking this chemical crap and you weirdly smell like tea
Şu kimyasal saçmalığı içiyorsun ve garip bir şekilde çay kokuyorsun.
He got up on a table at a cafeteria off Harvard square And started weirdly singing this hymn.
Harvard meydanındaki kantinde bir masanın üzerine çıkıp birden garip bir ilahi okumaya başladı.
Why are you so weirdly happy?
Neden böyle acayip mutlusun?
And so weirdly misogynistic.
Ve çok ilginç şekilde misoginistik *.
But, weirdly, kind of familiar.
Ama garip bir şekilde tanıdık.
I was weirdly kind of inspired.
Bir çeşit ilham geldi.
But it's weirdly different from a hedgehog, porcupine or any other kind of mammal.
Ancak kirpiden veya diğer tüm memelilerden bir farkı vardır.
And with that, we weirdly bonded.
"Bu şekilde aramızda garip bir bağ oluşmuştu."
In fact, his vibe is kinda weirdly asexual.
Aslında sezgisel duyguları garip bir şekilde cinsiyetsiz.
He'sjust sort of weirdly familiar, like he knows me or we're old friends or something.
Sanki beni tanıyormuş gibi sanki çok eski dostmuşuz gibi davrandı.
Xylocarp. Or that we're weirdly religious or something.
Ya da dindar olduğumuzu düşünüyorsunuz.
And Janis was, like, weirdly jealous of him. Like, if I would blow her off to hang out with Kyle, she'd be like, "Why didn't you call me back?"
Janis onu çok kıskandı, Kyle için onu ektiğim zaman,
You always smell so cold and lonely... and it's also weirdly sweet like an old lady's hair.
Hep çok itici ve yalnızlık kokuyor. Ama garip bir şekilde de tatlı. Yaşlı bir kadının saçı gibi.
And, weirdly, Bob.
ve, tuhafki, Bob'ı da.
Weirdly enough he has a name.
Garip değil mi? Bir adı var.
Weirdly hot, right?
Güzel olmuşum değil mi?
Yes, it's weirdly hot.
Evet, kesinlike süper.
It was weirdly undramatic.
Garip bir şekilde tesirsizdi.
INXS without their original lead singer, Queen without their original lead singer, the Suprem without Diana, and, weirdly, the James Brown band without James Brown.
... orijinal solistleri olmayan Queen, Diana olmayan The Supremes ve tuhaf ama James Brown olmayan James Brown Band arasında kaldık.
So I was playing ultimate frisbee in college and there was this barefoot dude with weirdly sharp toenails...
Üniversitede ultimate frizbi oynuyordum ve çok keskin tırnakları olan çıplak ayaklı bir adam vardı.
Weirdly, I'm not surprised.
Garip ama hiç şaşırmadım.
The wind is weirdly warm.
Yel tekinsizce sıcak.
Weirdly, most of them don't react with happiness, or even anger.
İşin tuhaf tarafı, birçoğu bundan mutluluk duymaz. Hatta sinirlenir.
I was a little weirdly disappointed because I had this idea that I'd get... like, this gangster street chick or some death-metal girl... and we'd be, like, all Odd Couple.
Çok tuhaf bir şekilde hayal kırıklığına uğradım aslında. Çete üyesi bir kız ya da heavy metalci birini falan bekliyordum. Beraber yaşayıp hiç anlaşamayan oda arkadaşları olacaktık.
No, but weirdly enough,
Hayır ama bana yeter.
They're weirdly popular.
İlginç bir şekilde çok popülerler.
It's obviously weirdly important to you.
Açıkça garip bir şekilde senin için çok önemli.
Yeah, it's just... I don't know... weirdly familiar.
Evet bu biraz... bilemiyorum.. çok tanıdık geliyor.
'AIthough maybe screwing each other will make it weirdly better.' DOOR OPENS
Gerçi belki birbirimizi becerirsek, tuhaf bir şekilde daha iyi olur.
Man, I've been... I have been weirdly emotional lately.
Ben.. son zamanlarda aşırı duygusallaştım.
It's strangely weird and weirdly strange.
Çok acayip, değişik ve tuhaf bir şey oldu.
And my girlfriend's... sneakers- - man, you have weirdly small feet.
Ve kız arkadaşımın... tenis ayakkabılarını - -- adamım, gerçekten tuhaf kaçacak derecede küçük ayakkabıların var.
And weirdly, i'm not getting off on this.
İlginçtir (! ) tatmin olamıyorum.
Um, kind of weirdly, Michelle.
Garip bir şekilde, Michelle.
And, weirdly, I have a job, and I have to be up at 6 : 00 in the morning.
İlginçtir, bir işim var ve yarın saat altı'da kalkmam gerek. Yani...
- He's acting so weirdly!
- Çok garip davranıyor.
The clouds are moving weirdly, and the fuel is running out, she agreed too.
Hava bozacak gibi görünüyordu ve yakıtımız da tükeniyordu. Hem fikirdik.
And weirdly, I think I bring out the best in him.
Gariptir ki ben de onun içindeki iyiliği çıkartıyorum.
I weirdly feel a lot better.
İlginç ama daha iyi hissediyorum.
'She is a floating voter, plus she's weirdly attractive.
Hem kararsız seçmen, hem de tuhaf bir şekilde çekici.
She seemed weirdly happy that we were leaving the house
Ama biz evden çıkarken acayip mutlu görünüyordu.
- people weirdly want service.
İnsanlar hizmet bekliyor.
You're weirdly close to what I visualize for this character.
Kafamda bu oyun için canlandırdığım karaktere garip bir şekilde yakınsın.
Glad to be weirdly close.
Garip bir şekilde yakın olduğuma memnun oldum.
But then, weirdly enough, something started to happen.
Ama bir süre sonra tuhaf bir şekilde işe yaramaya başladı.
Hey, isn't the camera moving weirdly?
Kameranın hareketleri tuhaf değil mi?
- That's weirdly sweet of her. - Yes, it was.
- Garip ama nazik bir davranış.
All boys, before you look at me weirdly.
Erkek okuluydu.