Welfare translate Turkish
1,728 parallel translation
... the welfare state and all.
Yoksulluk yardımı falan.
Department of Child Welfare.
Çocuk Esirgeme Kurumu.
They live in social groups of which non-reproducing individuals contribute to the welfare of the...
Üremeyenler ise gruplar halinde yaşıyorlar. Fakat bu, onların doğasında...
I appreciate your concern for our welfare, councillor.
İyiliğimizi düşündüğünüz için teşekkürler, Vekil Bey.
Of course the welfare of our citizens is paramount.
Tabii ki. Vatandaşlarımızın iyiliği en büyük dileğimizdir.
If they talk, I'll be on welfare too.
Bunu düzeltmezsen, babanla uğraşmaktan vazgeçip - seninle uğraşacağım herhalde.
The welfare office, social security, the job center... and the temp agency.
- Evet. Asiatique'ler var, Seque, Antpe var.
In any case, with Gerard's welfare money and the rise in family allowance, we're better off than before.
Zaten Gérard'ın işsizliği ve zamlar yüzünden eskiye göre bütçemiz çok sınırlı. - Tutumlu olmamız gerek.
Here's to welfare!
- Yaşasın işsizlik!
Miss Scholl, you are concerned about the welfare of the German people, aren't you?
Bayan Scholl, siz de Alman halkının refahını istiyorsunuz, öyle değil mi?
- Despite the welfare of the German national socialist Reich... to provide you with an education, and despite the fact... that the national socialist population politics allowed you... to have your family as a student, that still didn't keep you... from creating this manuscript when Scholl's asked you to. Yes. An article which uses the heroic experiences of Stalingrad... to portrait our leaders as a military imposter, and to promote surrender.
- Ne Nasyonal Sosyalist İmparatorluğun meslek eğitiminizi sağlaması, ne de sadece Nasyonal Sosyalist Nüfus Politikası sayesinde, bir öğrenci olarak aileye sahip olabilmeniz gerçeği, sizi Scholl'ün bu yazıyı hazırlamanız talebini kabul etmenize engel olmadı ve Stalingrad'daki kahramanca çarpışmaları fırsat bilip Führerimize askeri bir dolandırıcı diye hakaret ederek teslim olmasını talep ettiniz.
Puts millionaire stockbrokers and welfare mothers front row in the gutter.
Milyoner borsacılarla... devlet yardımıyla geçinen anaları aynı batağa düşürür.
The busiest days for us were the 1st and the 1 5th... when the welfare checks came in.
En yoğun günler ayın biri ve on beşiydi... yani işsizlik sigortasından para dağıtıldığı zaman.
The welfare of our cold and bitter country... actually depends on him putting in a decent day's work once in a while.
Bu soğuk ve acı ülkenin... refahı onun bugünlerdeki iş performansına bağlı.
Nothing stands before my daughter's welfare.
Hiçbir şey kızımın rahatından öncelikli olamaz.
Rather than dirty myself in the chaotic world, I'd rather look after the island's welfare.
O kargaşa içindeki dünyada üstümü başımı kirleteceğime, adanın refahı için uğraşırım daha iyi.
Hi, I'm from the Welfare Office.
İyi günler dilerim. Sosyal yardım kurumundan geliyorum.
The raised money will be used for public welfare.
Bu paranın vergisi kamu yararına kullanılacaktır.
Most of us here live on welfare. But for weddings and circumcisions everyone finds the money.
Burada çoğumuz bolluk içinde yaşasak da düğün ve sünnet için herkes para bulur.
" Teacher is accused of reckless endangerment. Placing her students'health. Welfare.
Öğretmen pervasız davranıştan ve öğrencisinin sağlığını, huzurunu ve güvenliğini tehlikeye atmaktakla suçlanmış.
But if it comes down to a choice between the safety of the american people and the welfare of the 4400, Tom... that's no choice at all.
Ama durum Amerikan halkının güvenliği ile 4400'lerin huzuru arasında seçim yapmaya geldiğinde, Tom bu bir seçenek olmaz.
" Teacher is accused of reckless endangerment. Placing her students health. Welfare.
Öğretmen pervasız davranıştan ve öğrencisinin sağlığını, huzurunu ve güvenliğini tehlikeye atmaktakla suçlanmış.
I'm going to pursue a policy of non-aggression as long as i can, but if it comes down to a choice between the safety of the american people and the welfare of the 4400, tom... that's no choice at all.
Elimden geldiğince uzun bir süre saldırgan olmayan bir takip politikası izleyeceğim, Ama eğer iş amerikan halkının güvenliği ile 4400'ün refahı arasında bir tercih haline gelirse, Tom... ortada bir tercih falan olmaz.
Look, all I am asking is to have a black-and-white do regular welfare checks.
Bak, kadınların tek istedikleri düzenli bir gelir kaynağı.
EMS contacted the Bureau of Child Welfare.
EMS Çocuk hizmetleri ile bağlantı kurdu.
I'm the Child Welfare Representative for baby Daniela.
Daniela bebekle ilgilenen çocuk hizmetleri görevlisi benim..
You're under arrest. Endangering the welfare of a child.
Bir çocuğun durumunu tehlikeye sokmak suçundan tutuklusun.
Ironic, Al, isn't it... that having turned my newspaper to partisan purpose... and in the name of the camp's welfare, within the day... in the name of that good, I progress to betraying without regret... the sanctity of private communications?
Ne garip, değil mi Al? Kampın refahı için gazetemi... partizan emeller uğruna kullandığım gün... yine iyi bir amaç uğruna, kişisel iletişimin kutsallığına... düpedüz ihanet ediyorum.
The camp's welfare was the main idea.
Kampın refahı ana fikirdi.
Don't forget the welfare state!
Refah Devleti'ni unutmayın!
I hereby charge Lorelai Gilmore, Rory Gilmore, and Bo Belleville with the responsibility of seeing to the spiritual welfare of these children and this believer.
... bunu desteklemek için toplanma şerefine eriştik. Şu andan itibaren, Lorelai Gilmore'u, Rory Gilmore'u ve Beau Belleville'i bu çocukların ve bu inananın ruhani iyiliğinden sorumlu olacaklar.
And I'm just concerned for your welfare.
Ben sadece senin iyiliğini düşünüyorum.
I'm thinkin'about goin'on welfare!
Fakirlik yardımına başvurmayı düşünüyorum.
We're gonna call child welfare, and this time they'll come.
eminim bu defa gelecekler.
Or you could wait till you're old, toothless, alone, living in a welfare hotel, hoping the couple screaming next door invites you over to dinner sometime.
Axl ve Sue 18 yıl aynı evi paylaşmış olabilirlerdi ama hayatlarında ilk kez aynı odayı paylaşacaklardı. Seni seyrediyorum.
This one's on welfare already. And she owes me two months rent.
Buradaki, çoktan yardım almaya başladı üstelik bana 2 aylık da borcu var.
I've yet to hear anything more from Mr. Calley or Mr. Church, and I'm starting to grow genuinely concerned about the welfare of this little boy.
O yüzden aradım. Çocuğun sağlığı için cidden endişelenmeye başladım.
Herlan was a slave of the federal welfare system disguised as civil service.
Herlan, kamu görevi adı altında Federal Hükümet için çalışan bir köleydi.
He became a rescuer, one of those people who are more concerned with other people's welfare than their own.
Bir kurtarıcı oldu, kendisinin sorunlarından daha çok başkalarının sorunlarıyla ilgilenen birisi.
You don't worry about this shit, before you know it, she's fucking some gangbanger she met in social studies, pregnant and on welfare.
Konuya eğilmiyorsun, sonra farkına bile varmadan kızın, sosyal çalışma grubunda, grup seksçinin biriyle tanışıp hamile kalıyor.
Jason... my only concern is Lana's welfare.
Tek kaygım, Lana'nın iyiliği.
Anything that threatens the welfare of the Olesian people.
Olesya halkının iyiliğini tehdit eden her şey.
Are you sure it's the welfare of the people that concerns you?
Sizi endişelendiren şeyin halkınızın iyiliği olduğundan emin misiniz?
Sir, I'm worried about the welfare of millions of people... anything you can do to help us, robert, would be greatly appreciated.
- Benim derdim milyonlarca... Yapabileceğiniz her türlü yardıma minnettarız, Robert.
I'm concerned about her welfare.
Onun refahı beni ilgilendiriyor.
So now you're worried about Dad's welfare.
Demek şimdide babanın rahatını düşünüyorsun.
So now you're worried about Dad's welfare.
Demek şimdide babanın iyiliğini düşünüyorsun.
- Our first concern is the welfare of US citizens.
- Bizim önceliğimiz Amerikan vatandaşlarının güvenliği ve refahı.
Let's look at the welfare of Californians in your state.
Eyaletinizdeki Kaliforniyalılar'ın refahına gelince.
She's just like that old hag from the Child Welfare Center.
Çocuk Yardım Merkezindeki yaşlı cadaloza benziyor.
The role of the government is to maintain justice, keep the citizens'welfare and happiness under security. " I have gas. Fine.
İyi, iyi.