English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Whine

Whine translate Turkish

455 parallel translation
I'd rather have a woman threaten than whine any day.
Bütün gün sızlanacağına tehdit etmeni tercih ederim.
Mr. Hindley is beginning to whine and stutter.
Bay Hindley zırıldamaya ve kekelemeye başladı.
I suppose you've heard losers whine before... especially in your profession, eh?
Sanırım, özellikle de sizin gibi bir mesleği olan biri daha önce de kaybedenlerin sızlanışlarını duymuştur.
Dost thou come here to whine, to outface me with leaping in her grave?
Sızlanmaya mı geldin buraya yalnız, yoksa mezarına atlayıp bana meydan okumaya mı?
Go on, I love to hear you whine.
Hadi devam, sızlanmanı duymayı seviyorum.
You gonna whine now?
Ötmeye mi gidiyordun?
I know all about loneliness, only I don't whine about it.
Yalnızlığı çok iyi bilirim, ama mızmızlanmam.
None of your business whether I whine or not!
Sızlanıp sızlanmamam seni ilgilendirmez.
You whine to your heart's content!
Sen canın isteyince sızlanıyorsun.
Don't whine, plead or make speeches. That's my job.
Sızlanmayın, yalvarmayın ve konuşmayın.
Now, tomorrow, when your recruits start to whine and bellyache, you tell them that 185 of their friends,
Yarın birlikleriniz sızlanmaya başladığında, ... onlara anlatın.
Mosquitoes whine about me
"Sivrisinekler vızıldıyor"
What do you whine about!
- Sen neyinden şikayet ediyorsun?
Well go on, add it, add it, get it out of you, once and for all in one great whine.
Tamam, devam et, ekle. Ekle, dışarı kus. İlk ve son kez olmak üzere, koca bir sızlanma göster bakalım.
Don't whine.
Boşuna ağlama.
You can't whine till your dying day
# Hayatınız boyunca sızlanamazsınız ya #
Doctor, did you just... I've been hearing that whine ever since we beamed down to Scalos.
Doktor, siz... Scalos'a ışınladığımızdan beri bu vızıltıyı duyuyorum.
All I get is a whine.
Tek duyduğum vızıldama.
What I'm saying is, if you want to go, I won't stop you, but the minute you start to whine or make a nuisance, I don't care where we are,
Diyeceğim... eğer gelmek istiyorsan... seni engellemem, ama ağlayıp sızlamaya... veya sorun çıkartmaya başladığın anda... nerede olduğumuza bakmadan... seni postalarım.
So I'll go with you, and I won't whine, and I'll sew your socks, and I'll stitch you when you're wounded, and I'll do anything you ask of me except one thing.
Yani sizinle geleceğim... ve sızlanmayacağım... ve çoraplarınızı dikeceğim... ve yaralanırsanız sizle ilgileneceğim... ve tek bir şey hariç... benden istediğiniz herşeyi yapacağım.
Come on, don't whine now, old Wolfgang, or Wolfram, whatever your name is.
Sırası mı, sızlanma şimdi, ihtiyar Wolfgang, ya da Wolfram, artık neyse ismin.
And it kept getting worse, so he'd shake all the time and dirty himself all over... and whine and cry all night long.
Ve durumu gitgide kötüleşti. Titreyip duruyor, üstüne başına pisliyordu.
FIRSTLY IN MY NORMAL VOICE AND THEN IN A KIND OF SILLY HIGH-PITCHED WHINE.
İlk olarak normal sesimle ve sonra da aptalca tiz bir cıyaklama şeklinde.
Behind me, you can hear the thud of mortar And the high-pitched whine of rockets
Arkamda top ve roket atarların gürültüsünü duyuyorsunuz.
You had to take the consequences though, and not whine about it later.
Ama sonuçlarına katlanmak ve sonra ağlamamak zorundaymışsın.
and whine imploringly :
Ve haykırarak yalvarıyorlar :
Why do you whine, Bishop?
Neden haykırıyorsun, Piskopoz?
I didn't come to whine, but to save!
Ben haykırmak için değil kazanmak için geldim.
But when they start slaughtering you, don't whine.
Ama sizi keserlerse sızlanmayın.
Siffredi, who you whine after like a lost puppy... He's back.
Peşinde, sahibini kaybetmiş bir köpek gibi dolandığın o adam Siffredi, geri döndü.
Ain't no use to sit and whine
* Ağlayıp, sızlanmanın anlamı yok *
# We whine and we pout it
Kötü olmakta üstümüze yok.
I whine. I sit and I whine.
Ben oturayım da ağlayayım bari.
I'm inexperienced and they whine all day.
Acemi olduğum için, sürekli ağlayıp duruyorlar.
Don't whine every time I correct you.
Seni her düzelttiğim zaman mızmızlanma.
Is that dog going to whine all night?
Bütün gece uluyacak mı?
- Have you bought whine?
- Şarap getirdin mi?
They pour up 80 % proof rum on whine bottles.
% 80'i Romlu şaraplardan almış.
Still they whine before it.
Rüzgârın önünde hâlâ sızlanıyorlar.
Now... he can whine.
Artık sızlanabilir.
I can no longer abide the young people of our country... who live off their parents and the fat of the land... and then they find nothing better to do than whine and complain!
Anavatanlarında aileleri ile yaşayan bu genç insanların yiyip içmek dışında yapacak daha iyi bir şeyleri olmamasına artık katlanamıyorum.
- Good day. - Don't whine like you're second-rate.
- Düsük statülü gibi sizlanma.
[dogs whine] I've been here so long, I'm probably beginning to smell like them.
Çok uzun süredir buradayım muhtemelen onlar gibi kokmaya başladım.
- Don't whine.
- Sızlanma.
Probably wants to whine to me about his latest boyfriend.
Herhalde bana son erkek arkadaşını şikâyet edecek.
Go ahead and whine.
Yürü ve sızlan.
The children begin to whine softly.
Çocuklar hafif hafif ağlamaya başlıyor.
Just turns around and starts to whine
Mızmızlanıp ortada dolanıp duruyor.
Don't whine, Brantley.
Zırıldanma, Brantley.
# Fall over your own feet Whine, beg, scream #
# Dizlrinin üzerine çök, inle, yalvar ve bağır. #
Just don't whine.
Sen de mızmızlanma.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]