Worse than that translate Turkish

- Worse than that.

- Daha da kötüsü.

Worse than that.

Bundan daha kötü.

It is much worse than that.

Bu ondan daha beter.

- Oh, but she's much worse than that.

- Ama onlardan çok daha kötü.

Well, what I did was worse than that.

Benim yaptığım şey bundan daha kötü.

You've got worse than that coming.

Daha beteri geliyor şimdi.

Well, I think you'll need to do much worse than that if you're going to convince these bankers.

Bence bu bankerleri ikna etmek istiyorsan daha kötü hale sokman gerekir.

No, worse than that.

Kalpsiz mi?

What can you possibly do to me that would be worse than that?

Bana bunda daha kötü ne yapacaksın ki?

You ought to do something worse than that...

Bundan daha kotu bir sey yapmalisin.

- This man did much worse than that.

Bu adam ondan daha beterini yaptı

It's worse than that.

Daha da beter.

Oh, it's worse than that, Johnny.

Oh, bundan daha kötü, Johnny.

Joe made it sound a whole lot worse than that.

Joe söylediğinde çok daha kötüymüş gibi geldi.

Lt'd be worse than that.

Ondan bile kötü olur.

That would be a fate worse than death.

Bu ölümden kötü bir kader olurdu.

That man appears worse hurt than I am.

Canı çok yandığında baktığı gibi bakıyor.

There's a version of him that's worse than this?

Bundan daha beteri de mi var?

What could be worse than losing the person that you love?

Sevdiğin insanı kaybetmekten daha kötü ne olabilir?

Fine, but for now is it safe to say that there are worse ways to earn money than by stocking shelves at Blockbuster?

Tamam, ama para kazanmak için Blocbuster'da rafları düzenlemekten daha kötü yollar da var diyebilir miyiz?

John in that place? Of course I can't say my pain's worse than anybody's.

John orada tabii ki acılarım başkalarınkinden büyük diyemem.

It can't be worse than hearing that just was.

Bunu duymak bile yeterince kötüydü.

Well, it can't be worse than some of the things that I've imagined.

Eh, hayal ettiğim bazı şeylerden daha kötü olamaz.

And that'd be worse than never coming home at all,

Bu şartlarda eve dönmek benim için daha zor.

But then I discovered that there were much worse things than me and I wanted to protect the children, keep them safe from all the really bad things.

Sonra farkettim ki benden çok daha korkunç tehditler var. Ve çocukları korumak istedim. Onları gerçekten kötü olan şeylerden uzaklaştırmak

'Cause there's nothing worse than a tongue that doesn't work.

Dil işe yaramazsa beteri yok.

I know that you're hurting now more than ever, and I don't want to make that worse,

Şu an her zamankinden daha büyük acılar içindesin, biliyorum Daha da kötüleştirmek istemiyorum.

At first she only had worse grades than last year, but that is normal, isn't it?

Başlarda, önceki seneye göre daha kötü notlar getirdi ama bu normal, değil mi?

The only thing worse than relapsing... is that my husband doesn't know.

Eskisi gibi olmaktan daha kötü birşeyse kocamın bunu bilmemesi.

And that's, like, mind-blowing for me because there is no one worse at communication than my mother, except my father and most of my relatives.

Benim için akıl almaz çünkü annemden daha kötü iletişim kuran biri yoktur. Babam hariç. Ve akrabalarımın çoğu.

I'm sorry to tell you the president was involved with much worse things than that.

Ama şunu üzülerek söyleyeyim ki ;... Başkan çok daha pis işlere bulaştı.

You've done it in worse places than that.

Bilemedim. Daha kötü yerlerde de yapmıştın.

But given how long the trust operative was using the Sodan device to stay hidden... I'd say that whatever's on the loose in the woods around the cabin is probably a lot worse than a grizzly.

Ama Güven Grubu'nun üyesinin ne kadar süre gizlendiğini düşünürsek diyebilirim ki ormanda serbestçe dolaşan şey bir boz ayıdan çok daha tehlikeli.

It's worse than that.

Ondan da beter.

Please, not incense. That smells worse than the garbage.

Lütfen yakma.Çöpten daha kötü kokuyor.

Ooh, that's got to hurt worse than getting a birthday telegram from Zinedine Zidane.

Bu Zinedine Zidane'dan doğum gününde aldığım hediyeden daha kötüydü.

This is even worse than when you ate that bubblegum out of the garbage.

Bu çöpteki sakızı yediğin zamandan da berbat bir durum.

I've seen people do worse for a lot less money than was in that bank, and so have you.

Bankadakinden daha az para için daha büyük kötülükler yapanları gördüm, sende öyle.

You've had worse ideas than that.

Son zamanlarda daha kötü fikirlerin olmuştu.

I'm sure that if I just talk to him we can work it out, and I know he feels worse than I do.

- Benden daha kötü hissettiğini biliyorum.

And that's worse than a knee-jerk fascist?

Ve bu şartlanmış faşistlikten daha mı kötü?

I'll humiliate her worse than Luke Skywalker did to that Rebel pilot.

Luke Skywalker'ın isyancı pilot'u küçük düşürmesinden daha güzel olacak.

There's nothing that you two guys can do to me to make my life worse than it already is.

Siz ikinizin bana yapabileceği hiçbir şey hayatımı olduğundan daha kötü bir hale getiremez.

It's worse than that.

Durum daha da berbat.

People who would do far worse than put a gun to my head, because that's never been done before.

Daha beterini yapıp beynime bir silah dayayacak adamlar için. Çünkü bu daha önce hiç yapılmamıştı.

Maybe it was just one of those things that seems worse looking back on it, than it actually was at the time.

O an için değil de şimdi dönüp bakınca kötü görünen türden bir hadiseydi galiba.

If that woman hadn't been brutalized even worse than I was, there is no way in hell you'd get me in the same room with her pig husband.

Eğer o kadın benden daha fazla duygusuzlaştırılmış olmasaydı, Hiçbir şekilde beni o domuz kocası ile aynı odaya sokamazdınız.

Worse than the time we let Tracy do that tribute to August Wilson?

Kötü program olacak. Tracy'nin August Wilson'a övgüsünden kötü mü?

! If I got hit by that, it'd do a Iot worse than curse me!

Eğer bu şey bana değerse, sadece lanetlenmiş olmayacağım!

Only she was worse than Sam, if you can believe that.

Ama bizim Sam'den bile kötüydü. İnanabiliyor musun?

Everyone in that room has heard or lived far worse than anything you've ever done.

Senin yaşadıkların, o odada bulunanların yaşadıkları ve şahit oldukları şeyler yanında bir hiç.