English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Wrenching

Wrenching translate Turkish

113 parallel translation
You two are telling me that you can't live without one another and it seems I've just made things even more poignant and heart wrenching by getting in the middle of it.
İkiniz de ölümüne seviyorsunuz. Aranıza girip işleri sizin için zorlaştırıyorum gibi hissettim.
I don't have the luxury to love anyone to the point of it being heart wrenching.
Ölümüne seviyor değilim.
A face of a wrenching, grasping, scraping, covetous old sinner.
Yaşlı bir günahkarın buruşmuş, bozulmuş, açgözlü yüzü.
I try to break free, writhing and wrenching.
Serbest kalmaya çalıştım. Kıvrandım ve burkuldum.
Well that's a heart-wrenching tale man.
Bu yürek burkan bir hikaye adamım.
Give me a wrenching iron, Jack.
Bana levyeyi uzat Jack.
Dry and wrenching?
Kuru ve zorlayıcı mı?
It's a world championship court which offers little shade steep hills, fast descents and the gut-wrenching climb to the finish that sits here, atop the devastating Wall.
Bir Dünya şampiyonası etabı. Çok az gölge dik çıkışlar, hızlı inişler ve varış çizgisine doğru yıkıcı Duvar denen nefesinizi kesecek tırmanış.
It was a woman's voice, and it was such an anguished, heart-wrenching sound that I was totally arrested by its sadness.
Bu bir kadın sesiydi. O kadar kederli ve iç burkucu bir sesti ki tamamen onun üzüntüsüne teslim olmuştum.
I have seen his burning eyes, smelt his wrenching breath.
Alev alev yanan gözlerini gördüm, iç burkan kokusunu duydum.
If Jeremiah goes to his family in this condition, it will be a wrenching experience for everyone. Especially him.
Kaptan, Jeremiah bu haldeyken ailesine geri dönecek olursa, bu, herkes ve özellikle de Jeremiah için çok acı bir deneyim olacaktır.
A squeezing, wrenching, grasping, clutching... covetous old sinner.
Sıkan, burkan, suyunu çıkaran doyumsuz, açgözlü yaşlı günahkar.
What is this heart-wrenching feeling?
İçimi burkan bu his de ne?
He's the man responsible for all the monkey wrenching.
Bütün Monkey Wrench eylemlerinden sorumlu olan adam.
I remember... wrenching the steering wheel to my left... and slapping my foot against the brake pedal.
Direksiyonu... soluma doğru çektiğimi... ve frene yüklendiğimi hatırlıyorum.
- lt is a gut-wrenching scene.
- Çok etkileyici bir sahne.
Ladies and gentlemen... welcome to the start of the $ 50,000 Mint 400 Desert Race... with a purse of $ 50,000 going to the winner... of this grueling, gut-wrenching, dust-eating... in-your-face motocross extravaganza!
Baylar ve bayanlar... 50,000 $ ödüllü Mint 400 çöl yarışının startına hoşgeldiniz... kazananın 50,000 $ ödül alacağı... çok yorucu, mide burkan, yüzünüze toz yutturan... motocross fantezisi!
All kind of heart-wrenching things.
Kalp burucu şeyler.
Whatever happens from here on out at least I'll say goodbye to the bone-crushing, head-wrenching, mind-numbing visions.
Her ne oluyorsa bunun dışındayım. Sonunda kemik ezen, kafa burkan hafıza uyuşturan imgelemlere hoşçakal diyebileceğim.
I always went back to John after every devastating soul-shattering, gut-wrenching break up.
Her kalp kıran, ruh parçalayan, cesaret kıran ayrılıktan sonra John'a dönüyordum.
Physicist Ray Reynolds had realised that friction from the constant wrenching by Jupiter was heating up the interior of Io to incredible temperatures.
Fizikçi Ray Reynolds, Jüpiter ile lo arasındaki sürekli sürtünmenin lo'nun iç sıcaklığını derecelere çıkardığını anladı.
Any of you who have lost a parent knows how wrenching it is to see your mother or your father's life ebb.
Anne ya da babasını kaybedenleriniz, bilir. Hayatlarının eriyişini görmek çok acı verir.
♪ Wrenching, brawling sons... ♪ Well, all right, all right, all right.
Eğlencenin zampara kavgacı oğulları.
It was gut-wrenching, but, you know, it's nice to know that I made it look easy. No, no, no.
Aslında karnıma ağrılar soktu ama kolay gösterebilmeyi. başardığımı bilmek güzel.
They were just wrenching down on the old crank.
Bizim sosis bükülüyordu.
I'm talking gut-wrenching, soul-searching question-the-universe agony.
İnsanı bezdiren, ruhunu aramaya iten, evreni sorgulatan bir türden acıdan bahsediyorum.
It was probably the most heart-wrenching time of all.
En yürek burucu anlardan biriydi.
Wrenching a Halliwell away from the manor, it's never been done before.
Bir Halliwell'ın malikaneden ayrılması daha önce hiç yapılmamıştı.
And I want relief from the wrenching pain of knowing that won't happen!
Bunların olmayacağını bilmenin verdiği uyuz acıyı bir saniye olsun hissetmemek istiyorum.
I was giving a heart - Wrenching soliloquy About me feelin's for tugga!
Tugger hakkındaki kalp kırılma monoloğumu kesiyorsun.
What a terrible and heart-wrenching sight it was.
Feci ve yürek burkan bir manzaraydı.
Just imagine the hundreds and hundreds of wrenching late night phone calls all over this one idea. And it's not just with love.
Yüzlerce gece yarısı telefonunu düşün hepsi bu tek fikir üzerine.
If I was really honest gut-wrenching honest then I'd have to admit that we weren't right the way you guys are.
Eğer gerçekten dürüst olsaydım sıkıcı şekilde dürüst olsaydım o zaman şunu kabul etmem gerekir ki biz, siz ikiniz gibi olamadık.
"and heart-wrenching control."
"yürek burkan hâkimiyet"
It's a gut-wrenching feeling when you know they can do it, but are they gonna be able to do it?
Bu, insanı korkutan bir duygu. Yapabileceklerini biliyorsunuz ama gerçekten yapabilecekler mi?
" Although this place has torn my heart, it is wrenching to leave it.
"Bu yer beni parçalara böldüğü halde, buradan ayrılmak içimi burkuyor."
The heart wrenching, yet inspirational tale of a young girl's complex decision to part with the daughter she desperately loves.
Bir genç kızın ümitsizce sevdiği kızından ayrılmak uğruna aldığı, karmaşık kararın yürek burkan ama ilham alınacak öyküsünü.
It is a heart-wrenching tale of woe involving Jordan's second cousin, who plays for the New England Patriots, and me having a Super Bowl ring removed from my oesophagus.
Yemek borusundan bir Super Bowl yüzüğü çıkarılmış ben ve Jordan'ın New England Patriots'da oynayan ikinci dereceden kuzenini içeren, kalp burkan, acı bir hikâyenin başlangıcı olurdu.
Andrew told me his heart-wrenching story.
Andrew bana içler acısı hikayesini anlattı.
gut-wrenching laughter.
mideme ağrılar girdi.
'A heart-wrenching odyssey into paranoia.
" Paranoyaya doğru iç bunaltan bir seyahat.
If this awareness doesn't develop, I'm afraid the transition will be wrenching.
Eğer bu farkındalık gelişmezse, korkarım değişim canları yanacak.
Homer and I had the wrenching task of dividing up a shared life.
Homer ve ben, ayrılmanın gerektirdiği acı görevimizi yapıyorduk.
Beautiful, heart-Wrenching poetry.
Muhteşem, dokunaklı bir şiir.
It's extremely heart-wrenching for me to know that this list is in the possession of Monsanto.
bana ait bir listenin Monsanto'nun elinde olması ayrıca yüreğimi parçalıyordu..
To share the heart wrenching pain of the person you are with.
Birlikte olduğunuz insanın yürek burkan acısını paylaşmak için.
I don't want to get worked up over it, let some gut-wrenching, potentially job-threatening embarrassment ruin a good date.
Unut gitsin. Bu konuyu daha fazla konuşmak ve bazı can sıkıcı, işimi riske atan olayların güzel bir buluşmayı mahvetmesini istemiyorum.
Ten solid, wrenching minutes of rack and ruin--the derby!
10 dakikalık bir yıkımdır.
A painful, gut-wrenching experience.
- Şu anki gibi mi?
Thanks for that gut-wrenching visual.
Ve bu cesaret kırıcı görüş için teşekkür ederim.
I was giving a heart-wrenching soliloquy about me feelin's for Tugga!
Ne? Bunu yapamam! Oh, özür dilerim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]