Yard sale translate Turkish
276 parallel translation
You're in charge of the yard sale now, okay?
Artık bahçe satışından sen sorumlusun, tamam?
Look after the yard sale, please.
Bahçe satışı ile ilgilenir misin, lütfen.
- I bought my wife a garter at a yard sale. - I bet you did.
Ben de bir defasında karıma bir jartiyer almıştım.
I wish you'd clear all this out and have a yard sale.
Tanrım. keşke şunları toparlayıp satsan.
I got it at a yard sale.
Bahçe satışından aldım.
Peg, don't you know the things you buy at a yard sale are just junk?
Peg, bahçe satışlarından alınan şeyleri döküntü olduğunu bilmiyor musun sen?
The Bundys are having a yard sale.
Bundy'ler bahçe satışı düzenliyor.
Hey, Yard Sale, you want to share the ashtray?
Hey, Yard Sale, küllüğü beraber kullanalım mı?
If you can't handle it, I could have a yard sale and send you half the cash.
Uğraşamazsan, eşyayı satışa çıkarıp paranın yarısını yollarım.
What happened to you? Did the CIampetts have a yard sale?
Sana ne oldu?
It's just something I learned from this self-help tape I bought at the yard sale down the block.
Bit pazarından satın aldığım, kişisel gelişimle ilgili bir kasetten öğrendim.
I bought that pig at Pink Floyd's yard sale!
Pink Floyd'un bahçesindeki eşya satışından almıştım onu.
Make it a yard sale.
Bahçe satışı.
No, we're having a yard sale.
Hayır, bahçe satışı düzenliyoruz.
Yard sale.
Bahçe satışı demek.
Nobody's at your yard sale yet.
Henüz kimse bahçe satışına gelmiş değil.
I was just going to take it over to the yard sale.
Bahçe satışına götürecektim bende.
Yard sale?
Bahçede eşya satışı? Garajda...
Yard sale?
Bahçe satışı mı?
Yard sale!
Bahçe satışı!
There's a yard sale outside!
Dışarıda bahçe satışı var!
To the yard sale! Hyah!
Bahçe satışına!
- You see, I was in this yard sale...
- Yani, ben bahçe satışındaydım...
Why were you in a yard sale if you have an owner?
Eğer bir sahibin varsa, neden bahçe satışında olasın ki?
Wow. Maybe you oughta have a yard sale.
- Vay canına, açık pazar gibi.
I mean, your hotel looks like a Motel 6... ate a yard sale and barfed it out.
Demek istiyorum ki otelin, gayri resmi satışı yenmiş... 6. Otel gibi.
Picked it up in'75 at a yard sale in Covina.
1975'de Covina'da bir mezattan aldım.
It's like a yard sale. Buy one, get one free.
Bu Kumaş satışı gibi Bir alana diğeri bedava.
- We picked it up at a yard sale.
- İndirimli bahçe satışından aldık.
- Got a complaint about your yard sale.
- Eşya satışın hakkında şikayet aldık.
Look, officers, I'm just trying to have a yard sale here, okay?
Bakın, burada eski eşyalarımı satmaya çalışıyorum. Tamam mı?
You'd think these son of bitches would have a yard sale, don't you?
Bu o... çocukları seyahat yapıyorlar zannettin, değil mi?
The yard sale.
Avlu satışı.
- The rest you sold at a yard sale.
- Geri kalanını da bahçede sattın.
She got it at a yard sale when she was a little girl.
Küçükken bir bahçe satışında almıştı.
The jumble sale. - Jumble sale?
Yardım kermesi için.
Mr. Muntz, I believe that your one small sale will help make limited global warfare a reality well into the'90s.
Bay Muntz, bence sizin ufak satısınız 90'ların gerçeği olan küresel savaşın çıkmasına yardımcı olacak.
she acts so holier-than-thou at the rummage sale.
Yardım kermesinde Azize rolünü öyle iyi oynuyor ki...
Well, I couldn't help it, man, it was on sale.
Yardımcı olamadım dostum, yüzük satılıktı.
Think that's a "for sale" sign or a cry for help?
Sence bu bir "Satılıktır" yazısı mı, yoksa bir yardım çığlığı mı?
- Yard sale?
- Bahçe satışı mı?
- It's like a scumbag yard sale. - We should come down here... once a week and clean house.
- Serseri indirimi mi var, nedir?
I'm organizing a little going-out-of-business sale to subsidize the severance package Angel never set up for me.
İşten kovuldun açık arttırmasını örgütlüyorum. Angel benim için üzülmesin diye, ayrılma kutusuna yardımda bulunuyorum.
Yeah, well, I'm sure it's a great movie, Eric. But you're gonna be helping with the garage sale. It's important.
Eminim ki harika bir filmdir Eric ama sen garaj satışına yardım ediyor olacaksın, bu önemli.
Like when you asked me to help you host the bake sale.
Tıpkı yardımımı istediğinde, senin kurabiye ikram etmen gibi.
I'm helping him with the sale.
Satışta ona yardım ediyorum.
Because it's a charity rummage sale. - I know.
- Çünkü yardım satışı yapacağız.
We're having a town rummage sale, so it's kind of a mess... but it's there.
Gerçi kasabada yardım satışı var. Ev darmadağın. Ama hiç değilse yerinde duruyor.
Someone put a sign for the rummage sale on your window.
- Birisi yardım satışı için senin pencerene ilan asmış.
- It's for a big town rummage sale.
- Kasabanın yardım satışı için.
At the bottom of this, the interesting part, "A portion of the proceeds from the sale of this garment would be donated to various Children's Charities."
Ve onun altında da bu elbisenin satışından elde edilecek gelirin bir kısmının çeşitli çocuk yardım kuruluşuna bağışlanacağı vardı.