Yet somehow translate Turkish
345 parallel translation
He was almost a stranger to me, and yet somehow I always felt drawn to him with a kind of pity, understanding.
Benim için yabancıydı ama gene de her zaman acıma ve anlayışla ona karşı bir çekim hissettim.
We hadn't really quarreled, and yet somehow we had. It seemed as if we couldn't understand each other anymore.
Ciddi bir tartışma henüz yaşamamıştık ama böyle devam ederse olması an meselesiydi.
Yet somehow I kept going.
Yine de bir şekilde ayakta kaldım.
Yet somehow I felt within myself a new source of power.
Bir surette içimde yeni bir kudret damarı hissettim.
It's always somewhat surprising to find men like yourself working so intimately with the President, and yet somehow managing to remain relatively unknown.
Baskan'a yakin çalisan... buna karsin pek taninmadan kalmayi basaran... sizin gibi insanlara rastlamak hep çok sasirtici olmustur.
Yet somehow I hoped to... save him.
Fakat yine de onu kurtarmaya çalıştım.
Yet somehow, I believed most of it.
Yine de inanır gibi olmuştum.
Yet somehow I hoped to save him.
Fakat yine de onu kurtarmaya çalıştım.
Legal counsel to reputed organized crime figures. Administrator of four Teamster pension funds suspected of black market arms dealing yet somehow he always keeps his nose clean.
Organize suçlara bulaşanlara hukuk danışmanlığı... ve dört Teamster emekli sandığının yöneticiliğini yapıyor... silah kaçakçılığı yaptığından şüpheleniliyor... yine de bir şekilde başı belaya girmiyor.
And yet somehow, they have remained a part of me.
Ve bir şekilde, benim bir parçam olarak kaldılar.
Everything is known to me, yet somehow beyond my reach.
Her şey zihnimde ama her nasılsa ulaşamayacağım kadar da uzakta.
And yet somehow joined and contiguous with our own.
ve bir şekilde bizimkiyle henüz birleşti.
The odd thing about this envelope is he appeared on the show on January 13, yet somehow he mailed this to himself January 11, registered mail.
Yarışma 13 Ocaktaydı. Her nasılsa bunu kendi kendine 11 Ocakta postalamış. Taahhütlü.
Yet somehow you've all managed to find the money to hire a professional gunfighter to kill me.
Ama bir şekilde hepiniz beni öldürmesi için profesyonel bir kiralık katil tutacak parayı buldunuz.
The car is on fire yet somehow its expensive paint job is protected by the Miracle Wax.
Araba yanıyor mucize boya koruyucu Miracle Wax sayesinde hiç bir şey olmuyor.
Okay, so that's what? Two bottles. And yet somehow we went through five?
Peki ama bunların 2 şişe falan etmesi gerekiyor ama bir şekilde bu 5'e çıkmış.
Yet somehow I'll find the courage to live on.
Bir şekilde bununla yaşamayı öğrenmeliyim.
She was present today when our courier was shot down in the street, yet somehow, she was unharmed.
Kuryemizin vurulduğu yerde bulunmasına rağmen yaralanmamış bile.
- And yet somehow he managed to survive.
Ve nasıl olduysa hayatta kalmayı başardı.
- And yet somehow, still sensitive.
- Ve aynı zamanda, duyarlı da.
You know the rules, you know I hate exceptions, and yet somehow you feel your exception is exceptional.
Kuralları biliyorsun. İstisnalardan nefret ettiğimi biliyorsun. Ama senin istisnanın istisna olmasını bekliyorsun.
- Yet somehow I feel I'm being punished.
- Ama cezalandırılıyorum gibi geliyor.
Yet somehow history has overlooked this remarkable man.
Fakat nasıl olduysa, tarih bu önemli adamı görmezden geldi.
Somehow Mackie has his money And yet nothing can be proved
Her nasılsa Mackie'dedir parası ama mümkün değildir bunun ispatlanması.
They're simple and kind, and yet, somehow, they're royal.
Basit ve insancıllar ama aynı zamanda asiller.
Yet, somehow, it's safe, too.
Ayrıca güvenlide.
Gladys must never know, yet sometime, somehow, basil might reveal his secret to her, the one person in the world whose good opinion was indispensable to him.
Gladys asla bilmemeli, hiçbir zaman, hiçbir şekilde. Basil bu sırrı ona açıklayabilirdi. Gladys'in Dorian hakkındaki temiz hisleri, onun için vazgeçilmezdi.
I thought you wasn't coming, yet I knew somehow that you would.
Gelmeyeceğini sanmıştım... ama yine de içimde gelirsin diye bir umut vardı.
They're beautiful, yet ugly somehow.
Güzeller, ama bir şekilde çirkinler de.
I somehow understand that it was there that you were so young, that you didn't yet belong to anyone in particular, and I like that.
Sanki orada anladım, o kadar genç olduğunu... gibi geliyor bana. Belki bir kimsenin olamayacağı kadar genç. Hoşuma gidiyor bu.
Yet I had a feeling that each word was decisive, somehow.
Yine de her kelime çok kesinmiş gibi geldi.
Well, I had to give that a lot of good thought, but I somehow ain't come to set right down on the notion yet.
- Yapılacak bir sürü güzel şey var. - Ama onunla ne yapacağıma daha karar vermedim.
Yet, I must somehow gain the confidence of these savages.
Şimdi nasıl olursa olsun bu vahşilerin güvenlerini kazanmalıyım.
Don't know yet. Somehow.
Henüz bilmiyorum, bir şekilde işte.
And yet,... somehow,..... I believed you, I trusted you.
Ama yine de,... sana inandım, sana güvendim.
Yet, somehow, I am scared.
Yine de nedense korkuyorum.
And yet, somehow incredibly depressed.
Ama yine de müthiş kederliyim.
And yet still somehow, racial harmony eludes us.
Ama hala ırk farklılığı bizi bölüyor.
You said you never went in the house. WOLFE : Yet, somehow, the tip of your shoelace got stuck in her wet blood.
Ama nasıl olmuşsa ayakkabı bağcığının ucu kana bulanmış halde oraya sıkışmış.
And yet, somehow it made an empathic connection with you.
Yine de bir şekilde seninle empatik bir ilişki kurmayı başardı.
"Africa... " It changes everything I plan, " yet still we are somehow ahead of schedule.
Afrika... planladığım herşeyi değiştiriyor, ama her nasılsa programın ilerisindeyiz.
That would be something for me. You SAY you're happy, and yet, somehow, you're so... still, so smooth... so hard.
Hiç değilse bir anlamı olur, mutlu olduğunu söyle... gerçi yine de oldukça sessiz ve durgunsun, katısın.
All I want to do is curl up into a ball. Yet, somehow I'm compelled to nurture you. God, what a cruel disease.
Biliyorum ama anlayamıyorum yatıp dinlenmek istiyorum ama yine de size bakmak zorunda hissediyorum.
And yet, in all of this, you have somehow managed... to walk through the corridors of power and not be touched.
Yine de bütün bu hengâmenin ortasında, bir şekilde güçlülerin koridorlarında yürüyüp hayatta kalmayı başardın.
Yet you somehow brazenly declare seeing is believing?
Yine de şunu söylemekten çekinmiyorsunuz : "Görmek inanmaktır"?
It's funny, but here I am in maybe the worst place on earth, and yet... somehow I feel like the luckiest man alive.
Çok komik, belkide dünyadaki en yanlış yerdeyim ama yinede... kendimi en şanslı adam hissediyorum.
Yet still somehow, they seem more appealing than this one.
Yine de nedense hiçbir şey yapmamak bundan daha cazip görünüyor bana.
And yet completely different somehow.
Yine de bir şekilde tamamen farklı.
And yet, somehow, I just can't seem to care.
Ve nedense, hala bunu umursuyor gibi görünmüyorum.
To live in such a violent world and yet, somehow manage to keep your centre.
Öylesi şiddet içeren bir dünyada yaşayıp, yine orta noktanı korumak.
We have spent 2 of the most fun nights of all time together, yet when you see me during the day, you look at me like I've insulted you somehow.
Dünyanın en eğlenceli iki gecesini geçirdik ama gün içinde bana sanki sana hakaret etmişim gibi bakıyorsun.