You'd like that translate Turkish
5,989 parallel translation
What? I can't hear you with you out of bed like that.
Yatağın dışından ses gelmiyor.
.. we used to come straight home from work, straight upstairs, no foreplay or anything like that, wham, bam, thank you, ma'am, do his bit, and then afterwards he'd help me stand on my head by holding my legs.
Dedenle ben, annen için hamile kalmaya çalışırken doğrudan işten eve gelirdik, hemen üst kata çıkardık öyle ön sevişme falan olmazdı pat pat, çat çat ;
I'd like to see you again. I'd really like that.
- Seni tekrar görmek isterim.
I'd like you to account for the presence of your fingerprints found on a pair of decorating shears retrieved from the water that we believe were used in the commission of the offence - namely the murder of Joe Brawley.
Saldırma fiilini gerçekleştirirken şöyle ki Joe Brawley cinayetinde kullandığına inandığımız, sudan çıkartılan, dekorasyon makasında bulunan parmak izlerinin nedenini açıklamanı istiyorum.
Yeah, that-that would be nice, if you'd like to.
Evet, b-bu çok güzel olur. Tabii istersen.
It's got nothing to do with what you look like. And if you're telling yourself that, you're selling yourself short.
Dış görünüşünle bir ilgisi yok ve eğer buna inanmıyorsan kendini hafife alıyorsun.
_ You'd open up that damn pipeline again like you did for Rolla.
Bana saygı gösterirsen, iletişim kanalını tekrar açardın tıpkı Rolla için yaptığın gibi.
Hey, Outside D, have you seen a girl that looks like me, but with chaos in her eyes?
Dışarıdaki D! Bana benzeyen ama gözlerinden kaos okunan bir kız gördün mü?
If it came out that you were an exec at a big drug company, it would've looked like any rival study you'd debunked was motivated by greed.
Eğer büyük bir ilaç firmasında yönetici olduğu ortaya çıksaydı... bu çürüttüğünüz her rakip firma çalışmasının sebebini kıskançlık gibi gösterecekti.
Why'd you say it like that?
- Neden böyle söyledin?
I'd like you two to come home now, please, if that's okay.
İkiniz de artık eve dönün, eğer sakıncası yoksa.
Hmm. Now, Mike, is there anything about your past that you'd like to talk about?
Şimdi Mike, geçmişin hakkında konuşmak istediğin bir şey var mı?
I'd say you see people really at their worst in places like that.
Öyle yerlerde, insanların en kötü hallerini gördün.
Why you gotta put him down like that?
Neden sabahın köründe dırdır yapıyorsun?
I think I might be able to arrange that, but there is one thing I'd like you to do first.
Sanıyorum bunu ayarlayabilirim. Ama önce yapmanı istediğim bir şey var.
I'd like to report to you that the frequency signal came from a car used by the robbers.
Frekans sinyalinin soyguncuların kullandığı arabadan geldiğini sana bildirmek isterim.
I'd like to carry on that torch, if you'll help me.
Eğer bana yardım edersen ben de babamın işini devam ettirmek istiyorum.
Figured you might know people who'd pay for something like that.
Bunun için para ödeyecek birilerini bulursun.
If the last few days are any indication Of what it's like to be chief, I'd just as soon leave that to you.
Eğer son bir kaç gündür olanlar şefken olacakların bir göstergesiyse bunu mümkün olduğunca sana bırakmayı tercih ederim.
I know that's where you'd like to be As well. At mary's side.
Senin de olmak istediğin yer orası biliyorum, Mary'nin yanı.
I'd like to turn the key on that cell myself... if you don't mind, sir.
O hücreyi bizzat kilitlemek isterim... sizin için de sakıncası yoksa efendim.
And I imagine you'd like to hear from that witness.
Ve umuyorum, bunu şu tanıktan duymak istersiniz.
But how you're fighting for Elvis, I like to think that's how he'd fight for me.
Elvis için uğraşma şeklin, bana babamında benim için böyle uğraştığını düşündürtüyor.
Don't you think Kyle could cut a deal with the D.O.H. like that to get his kid back?
Kyle'in İnsanlık Bakanlığıyla Çocuğunu geri almak için bir anlaşma yapabileceğini hiç düşünmüyor musun?
Yeah, but I like it'cause that's actually like real people eat, and then they get naked, so maybe if you can see like an outline people might be like, "I can relate to that person" 'cause theyre eating instead of like supermodels or whatever they do.
Evet ama hoşuma gidiyor çünkü gerçek insanlar da yemek yiyip soyunuyor, o yüzden örneğin, birisi midende bir tavuk göğsünün dış hatlarını görürse o insan "Bunlar da aynı bizim gibi" diyebilir çünkü süper modellerin aksine yemek yiyorlar ya da onların yaptıklarını yapmıyorlar diye düşünebilir.
I'd be willing to bet that you saw something on that truck to give it away, like a company name, logo, anything like that?
Kamyonun üzerinde ulaşabileceğimiz Herhangi bir şirket adı veya bir logo gördünüz mü?
Where'd you learn to question like that?
- Böyle sorgulamayı nerede öğrendin?
Mm. My dear, now that we're fast friends, I'd like to help you with something of the utmost importance.
Canım, şu anda arkadaş olduğumuza göre Sana bir konuda yardım etmek istiyorum Son derece önemli bir konuda.
I know there will be some feelings, and I know you've established good relationships with the residents, so I'd like you to take them today and make sure that they understand the policy.
Farkındayım biraz zor olacak, ve buradaki stajyer doktorlar ile iyi ilişkiler içerisindesin. Bu yüzden, onları bugün almanı ve bu yeni politikayı anladıklarından emin olmanı istiyorum.
An anonymous complaint, which you file because you're afraid if people find out it was you, they'd treat you like crap instead of understanding or even trying to understand that it wasn't some frivolous thing you did
İsmini oraya kasıtlı olarak yazmadın... Çünkü insanların öğrenirlerse bu yaptığının manasız birşey... olduğunu anlamaya çalışmak yerine sana kötü davranacaklarından korktun.
You know the way the routed that phone call to behave like a virus, that's highly unusual.
Çağrının bir virüs gibi davrandığını biliyorsun, bu sıra dışı bir şey.
But now that you've got rid of him, perhaps you'd like to have lunch with me?
Şimdi ondan kurtulduğuna göre belki benimle bir yemek yersin?
You'd like that, I bet.
Bahse varım hoşuna giderdi.
I was about to ask you for relationship advice, but that'd be like fitness tips from Mouch.
Seninle ilişki tavsiyesi için konuşacaktım ama bu Mouch'dan fitnes tüyosu almak gibi olacak.
I could help you, but then you'd come to depend on that help, like a welfare queen.
Edebilirim, ama senden de bunun karşılığın gelmesine bağlı ponpiş bir kraliçe gibi.
All right, first off, I'd like to start by saying that I wouldn't be standing here tonight in front of all of you if it weren't for Joe MacMillan.
Öncelikle, şunu söyleyerek başlamak isterim ki, Joe MacMillan olmasaydı bu gece burada, karşınızda duruyor olamazdım.
If I could, I'd go back and I would treat you like the princess that you are.
Elimden gelse, geri gider ve sana prensesler gibi davranırdım.
I bet you'd like that.
Eminim hoşuna gitti.
You'd like that wouldn't you?
İntikamını almak için beni kullanmak.
But I'd like to say that I think you're doing a pretty good job handling this, considering how incredibly difficult this must have been.
Bunun ne kadar inanılmaz derecede zor olduğunu düşünecek olursak çok iyi idare ettiğini düşündüğümü söylemek istiyorum.
If you have anything, you know, like, under the desk or in a box or something, with dudes and chicks, that'd be awesome, but no gang bangs, okay?
Eğer başka bir şeyiniz varsa masanın altında kutuda falan. Erkekli kızlı şöyle. Harika olurdu ya.
She believed that all good things ended sooner than you'd like them to.
Sevdiğiniz şeylerin bitmesi gerekenden önce bittiğine inanırdı.
I'm sure you'd like that.
Eminim bunu seveceksin.
Have you ever looked up at the night sky and thought, "I'd like to get in on that"?
Hiç geceleri gökyüzüne bakıp "Oraya gitmeliyim" dediğiniz oldu mu?
We'd all like to think that the problem at the table is the meddling mother-in-law who didn't get to walk her son down the aisle, but I have built a massive institution with my blood and my sweat, and you will inherit it.
Bunun, oğlunun düğününde bile bulunamayan bir kaynananın başkalarının işine burnunu sokması olduğunu düşünebilirsiniz. Kan ter içinde çalışarak kurduğum bu kuruluş size miras kalacak.
A lot of times we'd have music playing off an iPod or something like that to get everybody kind of pumped up or chilled out or whatever you need'cause usually, we'd be getting a firefight.
Çoğu zaman iPod'dan müzik açardık, herkesi havaya sokmak ya da sakinleştirmek için ya da neye ihtiyacınız varsa çünkü genelde çatışmaya girerdik.
Like, fighting here and stuff like that, that'd be perfectly fine with me, but like, those times where you have to get in the fucking low ground and shit like that, it's like I don't really look forward to those
Burada savaşmak... BAŞÇAVUŞ ELLIOT ACANTRA... benim için sorun olmazdı ama bazen alçakta kalmamız falan gerekiyor, böyle anları eskisi gibi iyi karşılamıyorum.
I haven't told the guys that you broke up with Buster yet,'cause, um... I feel like I might have to tell Schmidt outside a hospital, like, you know, when you give a baby peanut butter for the first time?
Çocuklara henüz Buster ile ayrıldığını söylemedim çünkü Schmidt'e bir hastanenin dışında söylemem lazımmış gibime geldi.
Uh, just wanted to make you aware that I practice family law, and in the event that you're looking for an adoption attorney for your daughter, I'd like to offer my services.
Aile hukuku hakkında çalıştığımı bilmeni istedim, ve kızın için avukat seçmen konusunda, kendimi önermek isterim.
Oh, if you'd had rebuttals like that, maybe you would've gotten past me in moot court just once.
Bunun gibi karşı argümanların olsaydı belki de beni bir kereliğine öğrenci mahkemesinde geçerdin.
Are you going out like that?
Bu halde mi dışarı çıkacaksın?
you'd like it 22
you'd like her 33
you'd like him 31
like that 1389
like that one 32
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
you'd like her 33
you'd like him 31
like that 1389
like that one 32
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161