English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Russian → Turkish / [ Ж ] / Жить

Жить translate Turkish

24,276 parallel translation
Не думаю, что Брэндон захочет жить с нами, если узнает, что ему придется делить комнату с Хесусом и Джудом.
Brandon'ın Jesus ve Jude ile aynı odayı paylaşmak zorunda kalacağını öğrendiğinde eve taşınacağını sanmıyorum.
Лина, нам надо где-то жить.
Lena, taşınacak bir yere ihtiyacımız var.
Ранее в "Дневниках вампира"... чтобы переехать жить сюда.
The Vampire Diaries'da daha önce... Burada yaşamayı düşündüm.
Может поэтому я смогла биться за него так долго. Потому что верила, что если мы вытащим его, то сможем жить счастливо.
Belki bu yüzden elimden geldiğince onun için savaştım çünkü onu çıkarırsak sonsuza dek mutlu yaşarız diye düşünürdüm.
Потому что ты всегда будешь разочаровываться, пытаясь жить моей жизнью.
Çünkü beni beklersen hayal kırıklığına uğrayacaksın.
Кто будет жить теперь в этой "большой коробке"?
Bu büyük kutuda kim yaşayacak şimdi?
У меня есть плед для пикника мы могли бы пойти... тебе придется жить по моим правилам.
Sopam bile yok. Şehir merkezinde yaşıyorum. Pekala, stoğumuz bitti, o yüzden...
Я не знаю, как жить с этим.
Bu şekilde nasıl yaşıyorsun anlamıyorum.
Могу поспорить, вы никак не ожидали жить вместе с шестилетним ребёнком.
Altı yaşında bir çocukla yaşamayı planlamadığınıza eminim.
А когда ребёнок подрастет, он может жить у нас по неделе.
Bebek daha da büyüdüğünde haftaları paylaşmamız gerekecek.
И тебе придется жить с этим.
Bunu kabullenmekten başka bir şey yapamazsın.
И мне не пришлось больше жить в машине.
Artık arabamda yaşamıyordum.
То они лучшие друзья навека, то ты уже выбираешь с кем будешь жить. Столько стресса.
Bir an en iyi arkadaşlar, sonra birden kiminle yaşayacağını seçiyorsun.
Они предложили мне 100 тысяч за прачечную, но сказали, что мне нельзя будет больше жить наверху с котами.
Kira kontratı için 100 bin dolar teklif ettiler fakat artık üst katta kedilerimle yaşayamazmışım.
Но я хотел жить такой жизнью.
Ama bir yaşam tarzı istemiştim.
- Ты должен жить.
- Hayatta kalman lazım.
20 лет назад и оставил жить у себя.
20 yıl önce, babası yetim olan beni yanlarına aldı.
Последнее время и так настроения жить нет. О чем он там рассказать хочет? И почему ночью собирают?
Yeterince derdim var zaten, ne geveleyecek acaba?
Ты должен жить.
Hayatta kalman lazım.
которым точно не жить. - Выметайся!
Doğru, dünyada yaşamaması gereken insanlar vardır.
Если хочешь долго жить.
Biraz daha yaşamak istiyorsan tabii.
Разве возможно жить с половиной мозга?
Beynin yarısıyla yaşayabilir misin ki?
- Я не могу быть женатым и жить с соседями.
Oda arkadaşlarıyla yaşayarak evli kalamayız.
Вы будете жить здесь!
- Burada yaşayacaksınız!
Что ж... мы все работаем сообща ради достижения одной цели - жить так, как нам нравится.
Peki... ortak amacımız için beraber çalışacağız : Cesaretlendirdiğimiz yaşam şeklinde.
Большинству девушек приходится жить вместе.
Diğer kızların bir çoğu apartman dairesi paylaşmak zorunda.
Если можешь с этим жить - приятного аппетита.
Bununla yaşayabiliyorsanız, rameninizin ( japon şehriyesi ) tadını çıkarın..
- Вы хотите жить в Норвегии,
- Norveç'te yaşamak istiyorsan,
Я знаю, что мы не можем изменить прошлое, но есть разница между "жить дальше" и "отпустить".
Geçmişi değiştiremeyeceğimizi biliyorum. Fakat devam etmekle salıvermek arasında bir fark var.
Есть разница между "жить дальше" и "отпустить".
Devam etmekle salıvermek arasında bir fark var.
Нельзя жить, оглядываясь назад.
Geçmişe bakarak hayatımı yaşayamam.
Кодекс, по которому мы, Гордоны, обещаем жить?
Biz Gordonların uymaya söz verdiği prensibi.
Это значит жить дальше.
İyileşmen için de hayatına devam etmen lazım.
Потому что я собираюсь сделать все что в моих силах, чтобы убедиться, что ты и Энзо будет жить счастливо.
Çünkü gelin olmanın bana verdiği yetkiyle seni ve Enzo'yu sonsuza dek mutlu olacağınızı görmek için her şeyi yapacağım
Другой умрет и будет жить в вечности темноты и боли.
Diğeri ölecek ve karanlık ile acının sonsuzluğunda yaşayacak
Одно слово, и ты сможешь решить кому жить, а кому придется провести остаток вечности в бесконечных душевных муках.
Sadece kelimeyi söylemek ve kimin yaşayacağı yada sonsuz duygusal işgenceye maruz kalacağına karar kılmak.
Я знаю, что мой друг до сих пор где-то там, и мне придётся жить с этим.
Hala arkadaşımın orada olduğunu biliyorum, ve bu şekilde yaşamak zorunda kalacağım.
Так, Бонни не может жить без Энзо.
Hmm. Demek Bonnie Enzo'suz yaşayamıyor.
И очевидно, что Стефан не может жить без Деймона.
Ve açıkça, Stefan da Damon'sız yaşayamıyor.
Больше никогда. нам не суждено жить.
Bir daha asla. Tanrı'nın bize verdikleriyle geçinemiyorsak o zaman yaşamamız da gerekmiyor.
Хорошая сестра была готова жить жизнью монаха злая другая сестра желали убивать лишь бы утолить голод
Bir iyi kardeş, keşiş gibi yaşamaya kararlı. Ve bir bencilce kötü kardeş, açlıklarını doyurmak için öldürmeye hevesli.
И что моей маме было бы за меня стыдно. что хочу жить с этим.
Ve annemin benden utanıyor olmasıydı. Beni ne kadar sevdiğini kendime hatırlatmam gerekti sonrasında bununla yaşayabilirdim.
Расскажи почему я должен хотеть снова что-то чувствовать? какой смысл жить?
Söyle bana. Bildiğim şeyleri düşünürsek, neden artık bir şeyler hissetmek isteyeyim ki? Çünkü bir şeyleri hissetmezsek yaşamanın ne anlamı kalır ki?
Нельзя забывать жить.
Yaşamayı unutmamamız lazım. Sevgili Elena...
а я позволю Энзо жить.
Yalnız gelebilirsin ve Enzo'nun yaşamasına izin veririm.
если с этими двумя девочками что-то случится... они не должны так жить.
Caroline, eğer o kızlara bir şey olursa... - Biliyorum. - Bak, bu hayatı yaşamamaları gerekiyor.
Я не стану жить и бояться собственного сына.
Hayatımı oğlumdan korkarak geçirmeyeceğim.
Надо же на что-то жить. Я банкрот.
Faturaları ödemek için.
Окей, если мы собираемся жить вместе, нам надо уяснить некоторые здешние правила.
Eğer birlikte yaşayacaksak, bir takım ev kuralları koymamız gerekiyor.
Так ты собираешься жить?
Öyle mi olması gerekiyor?
Но мы решили жить здесь.
Fakat burada bir yuva kurmaya karar vermiştik.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]