На обед translate Turkish

Она очень привязалась к Джейку, так что мы решили познакомиться с ней, мы очень старались, даже пригласили её на обед.

Jake'den çok hoşlanmıştı, böylece onunla tanıştık. Normalde yapmayacağımız şeyler yaptık, eve yemeğe bile getirdik. Tanrım.

Дитя, семья Ройс ожидает отклика на своё приглашение на обед по случаю Дня благодарения.

Evladım, Royce ailesi cömert şükran günü daveti için cevabınızı bekliyor.

Эй, Фрэнк, пойдешь на обед?

Hey, Frank, akşam yemeğine geliyor musun?

Извините, вынужден покинуть вас, пойду забью себе теленка на обед.

Şimdi, müsaade ederseniz öğle yemeği için danayı kesmeliyim.

Не забудь деньги на обед, приятель.

Öğle yemeği paranı unutma, evlat.

Мойра, почему бы тебе не приготовить из них соте, и не подать его на обед для миссис Хармон?

Moira, bunları Bayan Harmon'ın öğle yemeği için sote eder misin?

Детям на обед.

Çocukların öğle yemeği için.

Сколько нужно времени, чтобы организовать пиццу для всех учеников на обед?

Öğrenciler için "Pizza Cuma'sı" düzenlemek ne kadar sürer?

Прежде чем лапать, на обед пригласи!

"Bari önce bir yemek ısmarlasaydınız!"

Эбби должна прийти сегодня на обед.

Abby bugün öğlen yemeğine geliyor.

Вы закрыты на обед?

Öğlenleri kapalı mısın?

Офис закрыт на обед.

Ofis öğle arası için kapalı.

Я пригласил свою жену на обед.

Karımı öğle yemeğine davet ettim.

Ты пригласил её к нам на обед 4 года назад.

Dört yıl önce onu yemeğe çağırmıştın.

Однажды она заставила меня съесть целую ватрушку на обед, чтобы она не так плохо смотрелась.

Bir keresinde grup yemeğinde kendisi kötü gözükmesin diye, bütün bir cheesecake'i bana yedirdi.

Эй, скажи... что я ел на обед вчера?

Çabuk söyle, dün öğlen ne yedim?

А что ты ел на обед вчера?

Ne yedin?

Это ведь её ты приглашала на обед?

Bizimle geçenlerde yemek yiyen kız, değil mi?

Как на счёт шашлычка на обед?

Yemekte kebap ister misin?

Поговаривали, что жена его купалась в молоке а самому шаху на обед доставляли блюда из Парижа на Конкорде.

Eşinin süt banyosu yaptığı söylenirdi şah ise yemeklerini Paris'ten Concorde'la getiriyordu.

— Что сегодня на обед?

- Bugün öğle yemeğinde ne var?

– Отгадай, кто придёт на обед?

- Akşam yemeğine kim geliyor tahmin et.

Они на тебя как на обед смотрят.

O çocuklar sana kolay lokmaymışsın gibi bakıyorlar.

- Что на обед?

Yemekte ne var?

Я написал, "Что будешь делать?" Он отвечает, "Пойду на обед с друзьями."

Napıyorsun diye sordum. Arkadaşlarla yemekteyim dedi.

А теперь, если ты не против, я пойду на обед.

Şimdi izninle, yemeğe geç kaldım.

Она распрашивала про мои старые дела, когда приходила к нам на обед.

Eski davalarım hakkında sonu gelmeyen sorular sorar ve her şeyi öğrenmek isterdi.

На обед была свинина и...

Yemekte domuz yedim ve...

Она вернулась в Монреаль, Мы скоро собираемся на обед к маме.

Yine Montreal'de. Annemle beraber bir yemek düzenleyeceğiz yakında.

Нас как-то позвали на обед Шюцбурги.

Schuzburgs bizi yemeğe çağırıyor.

- Что ты ел на обед?

- Öğle yemeğinde ne vardı?

Думаю, она забыла, что вы придете на обед.

Sanırım Roshni senin yemeğe geleceğini unuttu...

Мэсон, это уже слишком, просить позвонить твоего секретаря чтобы сказать мне, что ты не придешь на обед

Ne diyorsun? Çok şey mi istiyorum sekreterin arasaydı

Ты думаешь это весело? Я думаю, что ты отказался от предложения этой студентки по той же причине, по которой ты не пошел на обед с Кейт Моретти.

Bence bu öğrencinin davetini saptırmanın sebebi Kate Moretti'nin yemek davetini reddetmenle aynı.

Если бы она пригласила его на обед, он бы заказал себе все, что душа просит.

Eğer ısmarlayan kadın olsaydı, istediği kadar yiyebilirdi.

- Наверное, они ушли на обед. Хреново.

- Yemeğe çıktılar galiba, çok üzüldüm.

Подумай об этом, люди на обед. Вместо людей на обед.

Bir düşünsene, yemekte insanların olması yerine insanlarla yemeğe gidiyoruz.

Кто-то крадет деньги на обед?

Birisi öğle yemeği paralarını mı cebe atmış?

Наверное, грузчики взяли двухчасовой перерыв на обед.

Muhtemelen nakliyeciler iki saatlik bir öğle paydosu vermiştir.

Мама пригласила меня на ваш вычурный обед.

Anneniz beni de gideceğiniz yemeğe davet etti.

У нас контракт с военными на завтрак, обед и ужин. А во время Рамадана одна большая ночная трапеза.

Askeriye ile kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği ve Ramazan boyunca gece yemeğini de içeren anlaşmamız mevcut.

Смотри, Френки, ты не должна готовить нам обед что бы показать нам себя лучшую, потому что это не самое лучшее, на что ты способна, но я знаю откуда это пришло.

Bak, Frankie, En iyi halini göstermek için bize yemek yapmak zorunda değilsin, çünkü bu iyi bir yönün değil, ama ne demek istediğini anlıyorum.

Она готовила нам обед на День Благодарения.

Bize Şükran Günü yemeği yapıyordu.

Ладно, у нас сегодня уроки балета, уроки игры на фортепиано, завтрак, обед и только что полученный, прямо "с фермы на стол", ужин для детей.

Günüm bale kursu, piyano dersleri çocuklar için sağlıklı kahvaltı ve yemekler hazırlamakla geçiyor.

И она пригласила тебя на Рождественский обед завтра с ней и ее семилетним сыном, Фрэдом.

Seni, yarın onunla ve yedi yaşındaki oğlu Fred'le Noel yemeği yemeye davet etmiş.

Похоже, мы наткнулись на обед.

Öğle yemeğine denk gelmişiz sanırım.

Раньше привозил обед на мотоцикле.

Eskiden motosikletiyle hep yemek getirirdi.

На помощь! Но сначала я закончу свой обед.

- Ama önce yemeğimi bitireyim.

Проходи внутрь. Обед на столе.

Hadi içeri gelin, yemek sofrada.

Обед на двоих?

İki kişilik yemek?

Иди в дом, приберись там и приготовь для нас обед из того, что найдешь.

Neden içeri geçip, etrafı toplayıp, ne bulursan bize pişirmiyorsun?