English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Russian → Turkish / [ У ] / Угрожал

Угрожал translate Turkish

1,415 parallel translation
Я думаю, этот кто-то угрожал убить тебя
Bence o kişi de seni öldürmekle tehdit ediyor.
Что если ты уехал потому что кто-то угрожал тебе и шантажировал?
Ya geride bıraktığın bu kişi seni tehdit etseydi ya da şantaj yapsaydı? Senin sonsuza kadar...
Во время следствия коронер утверждал, что это было самоубийство, но Ронни Крей угрожал жизни Миллза, и он выстрелил себе в глаз, что довольно странно.
Soruşturmadaki yargıç, bunun bir intihar olduğunu ileri sürmüştü. Ancak Ronnie Kray, Mills'i ölüm ile tehdit etmişti. Sonrasında ise Mills kendini gözünden vurmuştu.
Да, у-хуу Бывший мужи Линдси угрожал убить меня.
Lyndsey'in eski kocası, beni öldürmekle tehdit ediyor.
Настолько, что угрожал приставить ему пистолет к голове, но я говорю...
Silahla geri geleceğiyle tehdit etmeye yetecek kadar hiddetlenmiş ama dediğim gibi...
Вам кто-то угрожал?
Seni tehdit eden oldu mu?
Он угрожал, что убьёт моих родителей, живущих в Америке, хотел, чтобы я следовала его инструкциям.
Amerika'da yaşayan ailemle beni tehdit etti ve talimatlarına uymamı istedi.
Он угрожал убить моих родителей.
Yoksa Amerika'daki ailemi öldürecekti.
- Постой, ты угрожал ему пушкой?
Bir polise silah mı çektin? Frank?
Он угрожал, что сможет повторить все... и требовал денег.
Eskisi gibi, bunu aynı yolla yapabileceğini söyledi ve benden para istedi.
Наверное, этот мерзавец угрожал твоему отцу.
O aşağılık babanı bir şeyle tehdit etmiştir.
Он угрожал мне пистолетом.
Bana silah doğrultan adamdı.
Угрожал вам?
Gözlerinin içine hiç baktı mı?
В случае с этими муравьями, запах сработал, как защитный механизм, когда муравейнику угрожал скорпион.
Bu durumda koku akrebin iğnesini sallayacağı zaman karıncaların savunma mekanizmasını deveye sokar.
Ты не подкупал, не очаровывал, не угрожал никому ради этого кресла.
O masada yer edinebilmek için rüşvet vermek birilerini cezbetmek ya da tehdit etmek zorunda kalmadın.
Я вам никогда не угрожал?
Seni hiç tehdit ettim mi?
Сказала, что ты вел себя безумно, угрожал детям.
Deli gibi davrandığını söyledi, bir çocuğu tehdit ettiğini.
- Нет. Он пробрался в твой дом, угрожал тебе пистолетом.
Gizlice evine girdi, seni silahla tehdit etti.
У него были враги, те, кто угрожал ему?
Hiç düşmanı ya da onu tehdit eden birileri var mıymış?
Он угрожал обратиться в полицию?
Polise gitmekle mi tehdit etti?
Ты выследил Хикстона в столовой, угрожал ему, если он не расплатится с тобой.
Hixton'ı aşevinden itibaren takip ettin, ve istediğini yapmazsa her şeyi yapabileceğin konusunda tehdit ettin.
Он угрожал сдать вас?
Seni ifşa etmekle mi tehdit etti?
Ты боялся, что он не сможет держать рот на замке, поэтому ты угрожал ему и сказал, что из этого бизнеса нет выхода.
Ağzını sıkı tutamaz diye endişelendin. Tehdit ettin. "Bırakıp gitmek yok." dedin.
Ты знаешь. в тот момент когда Игрушечник угрожал тебе, Я надел этот диод, и я позволил ему контролировать себя...
Toyman beni seninle tehdit ettiği anda o diyotu takıp beni kontrol etmesine izin verdim.
Угрожал выдать твои документы.
Belgelerini vermemekle tehdit etti.
Мы устали, а он мне угрожал расправой.
Hepimiz yorgunluktan ölüyorduk ve parlamentoyu geciktirmekle tehdit etti.
Капитан Кирк активировал режим самоуничтожения и угрожал взорвать корабль "Энтерперайз" и погубить их обоих, если он не сдастся?
Kaptan Kirk, geminin kendini imha modülünü harekete geçirmişti ve teslim olmadığı takdirde Atılgan'ı patlatarak ikisini de öldürmekle tehdit etmişti.
Я знаю, что ты угрожал не впустить ее в ее офис с помощью охраны.
Güvenliği kullanmakta tehdit ederek ofisine gelmesini yasakladığını biliyorum.
Прости, что угрожал выбросить тебя с работы.
İşe gelmeni yasaklamakla tehdit ettiğim için özür dilerim.
Потом он угрожал вычеркнуть его из завещания.
Sonra da onu vasiyetinden çıkartmakla tehdit etti.
Он угрожал мне ранее, а потом он преследовал меня до ванны и набросился.
Ben. Beni tehdit etmişti, sonra da lavaboya kadar takip etti ve üstüme yürüdü.
Я угрожал ему физически не так давно... и...
Bir süre önce onu biraz hırpaladım.
Он угрожал прыгнуть и звал меня.
Kendini aşağı atmakla tehdit ediyormuş ve beni istemiş.
Он угрожал, что спрыгнет и звал меня.
Atlayacağını söylüyor ve beni istiyormuş.
Мне придется угрожать тебе так же, как я угрожал и ему, или даже хуже.
Sana ona davrandığım kadar hatta daha kötü davranacağım.
Послушай, он не раз угрожал Энн-Мари, так ведь?
Anne-Marie'yi çok defa tehdit etti.
Кто-нибудь когда-нибудь угрожал Ионе?
- Iona'yı tehdit eden biri var mıydı?
Нет, я не угрожал Виктору.
Hayır, Victor'u tehdit etmedim.
Я никому не угрожал.
Kimseyi tehdit etmedim!
Нет, я не угрожал...
Hayır, onu tehdit- -
Вы не знаете, кто-то угрожал ему или кто-то хотел, чтобы он умер?
Ölümünü isteyen ya da kendisini tehdit eden biri var mıydı?
( вздыхает ) Когда я назначила одного копа на другую должность, он разозлился, угрожал мне... ничего такого, чего бы я не слышала раньше.
Polislerden birini yeni atadığımda kızgın oluyor, tehditkar davranıyor ama ben önceden hiçbir şey duymuyorum.
Хорошо, и это было во время той беседы, когда Кайл первый раз угрожал вам и Миссис Кроудер?
Kyle'ın şahsınıza ve Bayan Crowder'a yönelttiği ilk tehdit bu konuşmada mı oldu? - Bayan Crowder.
Мисс Кроудер. Угрожал вам и Мисс Кроудер?
- Şahsınıza ve Bayan Crowder'a yönelttiği?
Шеф, для меня кажется совершенно ясным, что только что мистер Кроудер угрожал федеральному офицеру.
Şef, bana öyle geliyor ki, Bay Crowder az evvel federal bir görevliyi tehdit etti.
- Нет. Ребята, мне еще никогда учитель не угрожал пистолетом.
İlk kez bir öğretmen bana silah doğrulttu!
Он угрожал мне.
Beni tehdit etti.
Он угрожал мне расправой, Марси.
Adam fiziksel olarak beni tehdit etti, Marcy.
Если бы он орал на меня и угрожал убить мою семью, было бы лучше!
Bağırıp, çağırıp, tüm ailemi öldürmekle tehdit etseydi keşke!
Угрожал вас убить?
Seni öldürmekle tehdit etti mi?
Он угрожал свидетелю.
Bir tanığın gözünü korkuttu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]