English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ A ] / Anahtar

Anahtar translate English

23,252 parallel translation
Veri merkezimizin anahtarı, günlük güncelleştirmelerle izlemektir.
_
Otel işletmeciğindeki anahtar sözcük "Otel"
The key word in "hospitality management" is "hospitality."
Anahtarı ön kapıdaki boyalı taşın altına sakladım.
There's a-a hide-a-key under a painted rock by the front door.
Evimin anahtarı elinde olmayan biri var mı?
I mean, does anybody not have a key to my apartment? Here's mine!
Gargoyle'nin altındaki anahtarı biliyor muydun?
You knew about the key under the gargoyle?
Gargoyle'nin altındaki anahtarı hep biliyordum.
I always knew about the gargoyle key.
İkincisi, bana Danny ve Red Reef Motelden bahsettin yani bana krallığın anahtarını vermiş oldun kardeşim.
And then, two, you told me about Danny and the Red Reef, so you basically gave me the keys to the kingdom, bro.
Ancak hatıralarını açacak anahtarı bulabilirsek...
But if we can find a key to unlock the memories...
Tüm banka kasalarına iki anahtar gereklidir.
Every safety deposit box requires two keys.
Hikayenin anahtarı aslında İsrail.
Israel is really the key to the story.
Son gelişimde konuştuğumuz antika İngiliz anahtarını.
The antique wrench we talked about the last time I was here.
Babanın sevdiği bir ayarlı anahtar varmış, "keşke saklasaydım" demiştin.
You said your dad had a wrench that he loved and you wish you'd kept it.
Ben dedemin sevdiği ayarlı anahtarı sakladığımı söyledim.
My grandfather also had one that he loved and I did keep it.
Bu çok güzel bir anahtar.
This is a very nice wrench.
- Kesinlikle, anahtarın var.
- Absolutely, you have the key.
Brett Ratner ona havuz kulübesinin anahtarını vermeden önceydi o.
That was before Brett Ratner gave him the keys to his pool house.
Deponun anahtarını getirdim. Michel'e toner lazım olursa Staples'a gidip alması gerekecek yani.
Oh, um, well I brought the key to my storage closet, so if Michel needs a toner cartridge, he'll have to go to Staples.
- Bir anahtar.
- That is a key.
Al bu anahtarı.
Take the key.
- Yine mi anahtar?
- Wow. More keys.
Bir canavar kamyon yarışında lastikleri yığmışlar, o da kontak anahtarı kılığında tepeye tırmanmış.
They stacked up tires for the monster truck rally, and he climbed them dressed as an ignition switch.
Her üyenin kendi anahtarı var.
Every member gets his or her own key.
Ortağım ve ben herkesin anahtarının bir kopyasını sürekli yanımızda taşıyoruz.
My associates and I each keep a copy of the second key on our person at all times.
Meslektaşlarımıza içeri girebilmek iki anahtar lazım olduğunu söylediniz.
You told our colleagues it takes two keys to get inside the bunker.
Bu kandan anahtar beni özgür bıraksın.
Let this blood key set me free.
Ne zaman duracağını bilmek iyi doktor olmanın anahtarıdır.
It's good doctoring to know when enough's enough.
Hangara gittiğimde kepenkler açıktı, yerde bir kutu vardı, ve içinde bir anahtar vardı.
When I got to the hangar, His trunk was open, a box was on the floor, and the key inside.
Siktiğimin paltolu anahtar partisi bu.
It's a fucking key party with coats.
Burada anahtar, sabır.
The key here is patience.
6 anahtar istiyoruz.
And we want six keys.
Gece vardiyasıydı. Belki birinin anahtarı vardı.
The night shift, maybe someone had a key.
Bu, işin anahtarı gibidir.
That is like, key.
Söylenmesine alışık olduğumuz istihbarata inanırsan, bunun ölüme açılan bir anahtar olduğunu bilirsin.
You believe intel, we used to say, and that's the key to death, you know.
Anahtar, onda.
The key, he has it.
Yedek anahtarım var Mini'ye yardım gerekir diye.
I have a spate key, in case Mini needs any help.
Onda yedek anahtar var.
He has a spare key.
"Sanırım unuttum, bütün bu olayların anahtarı, aile olmak."
"I guess I forgot the key to this whole fucking thing is family."
- Yoksa ben oda anahtarımı ister misin?
- Or should I... you want me to get you a room key?
- Banyonun anahtarı nerede?
- Where's the bathroom key?
Dairemin anahtarı.
The key to my apartment.
Finger, kutumuzun anahtarını tutuyor.
Finger holds the key to our box set.
- İngiliz anahtarını ver.
- Throw me the wrench.
Bir anahtar veya bir kod veya bir şey var mı?
Do you have a key or a code or something?
Bu tonoz ıf benim özgürlük anahtarıdır,
If this vault is the key to my freedom,
Sanki biri anahtarı çeviriyor ve dizimi kitliyor.
'Tis like someone turn a key and lock it.
Anahtarım var. Acele et.
Make haste.
Şüphesiz, anahtarınız vardır.
No doubt you have a key.
Sana anahtarını vermeme izin verir misin?
Will you not allow me to give you the key?
- Nerenin anahtarı?
- To?
Anahtarım var.
I have keys.
Anahtar Margaret'ta.
That's why I told you to do it.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]